Sıkça dile getirilen bir iddiadır, cumhuriyetin ilk yıllarında, hatta Demokrat Parti iktidarına kadar geçen süre zarfında Kur’an-ı Kerim öğrenmenin ve öğretmenin, dahası “Allah” demenin bile yasak olduğu… Bu iddiaya karşılık olarak da hiçbir zaman böylesi baskıcı bir uygulamanın yaşanmadığı ifade edilmekte… Peki, gerçek neydi?
Tarihi bir olgunun ya da olayın hakikatini ortaya koymanın en basit ve en sağlam yollarından biri, o döneme dair arşiv belgelerine müracaat etmektir. Yalnız, bunu yaparken akıldan şunu hiç çıkarmamak gerekir ki; bu yol en basit ve sağlam yollardan biri olsa da, kendi içinde bazı riskleri de barındırır. Bu risklerin en büyüğü, belgeler bizzat devlet tarafından düzenlendiği için, devletin işine gelmeyecek belgeleri tarihe kanıt olarak bırakmak istemeyerek ortadan kaldırabilme ya da mevcut belgeleri değiştirebilme ihtimalidir.
Aşağıda yayınlayacağım belgeler, Ankara İvedik’te bulunan Başbakanlık Devlet Arşivleri’nde herkesin erişimine açıktır. Merak edenler, yer numarasından gidip evraka bakabilirler. Daha derin bir araştırmada buna benzer nice evrakı bulmanın mümkün olacağını düşünüyorum. Belgelerde 1931 ve 1938 yıllarında Arapça Tekbir almaya ve Arap Harflerinin öğretilmesine dair o dönemin uygulamaları hakkında bize fikir verebilecek hususlardan bahsediliyor.
Dönemin uygulamalarının hakkaniyete uygun olup olmadığını, sizin takdirlerinize bırakıyorum. Ancak bugün bazı kesimlerce radikal olarak değerlendirilen sosyal hareketler, uygulamalar ve politikaların arka planında, aşağıdaki belgelerde örnekleri görülen baskıların etkilerinin olması ihtimali, göz ardı edilmemelidir.
BELGELER
Hilmi GÜL
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.
Comments are closed