Prof.Dr. Heybert N. Gasson’un kaleme aldığı “Zorluklarla Mücadele” adlı kitaptan bazı bölümleri istifadenize sunuyorum:
* Hiç kimse, işini başarısızlık zamanında terk etmemelidir. Evvela zorluklar aşılmalı, gerekiyorsa ondan sonra çekilmelidir.
* Bir gün bir baba, oğluna timsah ve kaplumbağanın hikayesini anlatır ve der ki;
– Bir timsah kaplumbağayı yutmak ister. Kovalamaya başlar. Tam yakalayıp yutacağı sırada kaplumbağa kenara sıçrar ve bir ağaca tırmanır.
Hikâyenin burasında çocuk haykırır;
– Baba, hiç kaplumbağa ağaca çıkar mı?
Babası şu cevabı verir;
– Çıkması lazımdı oğlum… Çıkması lazımdı… Kurtulması için çıkması lazımdı…
* Herkesin yedek kuvvetleri vardır. Bu yedek kuvvetlerin yardıma koşması için insanın zorlanması gerekir. Savaş şartları zorlamadan, yedekler askere alınmaz.
* Genç bir boksör altıncı raunda kadar önemli rakibi karşısında iyice hırpalanmış ve iki defa yere düşmüş. Altıncı raundtan sonra antrenörünün şu fısıltısı ile kendine gelerek dev rakibini devirmişti;
– Dayan ve vur! Rakibinin de sadece iki eli var.
* Yarışa kötü başlayan çok atlet, yarışı şampiyon bitirmiştir. Bugün yapamadığınızı yapabilirsiniz. Siz yarın başka bir insan olmayı başarırsanız, yarın da dünden farklı bir gün olacaktır.
* Adi bir at ile cins bir arasındaki fark nedir? Adi at, bir adım daha atamayacak hale gelene kadar yürür ve durur. Cins bir at ise bir adım daha atamayacak hale gelir, bir adım daha atar ve ondan sonra durur.
* Hayatın ümidi, tahammül gösteren, usullerini icabına göre değiştirebilen ve hiçbir zamana gayesinden soğumayan insanlardadır.
* Bir adam mağazadan yeni bir şapka satın alıp çıkar. Yeni şapkayı başına koyar ve eskisini kağıda sarıp kolunun altına sıkıştırarak yürür. Kuvvetli bir fırtına, yeni şapkayı başından kapar ve sürükler. Nihayet bir su kanalından içeri atar. Bu adam telaşlanmaz, koşmaz ve tereddüt etmez. Büyük bir soğukkanlılıkla kolunun altındaki eski şapkayı başına geçirip yoluna devam eder. İşte size hayatta mağlup edilemeyecek bir insan tipi! Başarısızlık karşısında ne pişmanlık, ne esef, ne telaş ve ne de geri çekilme…
* Vapurlar yelkenlileri denizlerden kovdular. Çünkü onlar, rüzgâr olsa da olmasa da ileriye gidiyor. Vapur, kendisini tahrik eden ve öne iten kuvveti içinde taşıyor. Hiçbir fırtına, onu yolundan çeviremiyor. Onun dışarıdan kuvvete ihtiyacı yok.
* Mücadelenin zor tarafı fedakârlıktadır. Fedakârlık, başlı başına mücadeledir. Gecelerini feda eden, en sevdiklerini ve zevklerini feda eden kişiler galip gelebilirler.
* Bir müessesenin başındaki adam, ancak gelecekteki büyük meselelerin halli ile uğraşmalıdır. O, daima ileriye bakmalı; bakmak da yetmez, ileriyi görebilmelidir.
* Az çalışır ve az kazanırsanız, zaten mecburen aza kanaat edeceksiniz! Mesele çok kazanıp aza kanaat etmektedir.
* Tam süratle gidemiyorsanız, hiç olmazsa yarım süratle devam edin. Öyle bir yola çıkabilirsiniz ki, kaybolan zamanı fazlası ile kazanma imkanı doğabilir.
* Denizcilikte olduğu gibi bir hayati meselede de çabuk karar vermek, en iyi yoldur. İnsan, bugünün meselesini bugünden halletmelidir. Yarının başka meseleleri vardır. İnsan, kararlarında hata edebilir. Ama verilmiş bir kararda olumlu netice oranı vardır. Verilmemiş bir karar ise olduğu gibi olumsuzluktur.
* Vazifeyi çabuk alınmış kararlarla idare etmek, bekleme, tereddüt ve kararsızlıkla arkadaşlarının ve adamlarının maneviyatlarını bozmaktan bin defa iyidir.
* Hiç karar vermemektense, yazı tura atmak daha iyidir. Hiç olmazsa işlerin yarısı iyi gider!
* Korku, iradeyi güçsüz bırakır. İnsan bir defa korktu mu, iradesi allak bullak olur. kanaatime göre irade, insanları birbirinden ayıran en önemli farktır. On kişi aynı şeyi bilir, bir tanesi karar verir ve yapar.
* Harekete geçen ilk kişi, lider olur. Bekleyenlerin ve bocalayanların başına o geçer.
* Bir zorluk ya da engel karşısında en iyi hareket, taarruzdur. İlk vuran, daima mücadelenin yarısını baştan kazanmış demektir.
* Devamlı müfafaa yapan bir boksörün maç kazandığı görülmemiştir. Ne kadar iyi müdafaa yaparsa yapsın, saldıran isabet ettireceği tek yumrukla işini bitirir.
* Hiçbir hususta teslimiyet göstermeyiniz. Tek bir konuda bile zayıflık gösterirseniz, ipin ucu kaçar. Korkağa bütün zorluklar musallat olur ve her düşman aslan kesilir.
* Tenkit (eleştirme), zayıfların kuvvetlilere ödediği bir vergidir.
* Çocuktum. Kanada’nın batısındaki bir kasabada bir dükkana girmiştim. Arkamdan aynı dükkana kasabadan öte-beri almak için gelen bir çiftçi girdi. Dükkan sahibiyle konuşurken içeri giren bir çocuk telaşla çiftçiye;
– “Efendi, atınız ipini kopardı, kıra doğru kaçıyor.” dedi.
Çiftçi hiç istifini bozmadı. Ne korktu, ne de kızdı. Sukunet içinde çocuğa şöyle dedi;
– Merak etme, ne kadar kaçarsa kaçsın, dünyadan dışarı çıkamaz.
* Kötümserliğin en büyük zararı, kabiliyetli insanların cesaretini kırmasıdır.
* Bir insan, kötümserlere çok fazla kulak verdikten sonra cılız bir cesaretle bir işe girişirse, bütün korktukları başına gelir.
* Düşmanlarınızı unutunuz. Çalışkan, başarılı ve vazifesini çok seven her insanın birkaç düşmanı vardır. Fakat bunlara kafa yormak doğru değildir.
* Karşılaştığı zorlukların herhangi birini alt edebileceğini düşünecek ve kabul edecek bir seviyede ve ruh hali içinde olan her fert, zorlukların imhası için derhal bir harp ciddiyeti ve düzeni içinde vaziyet almalıdır.
* Kuvvetliler ve cesurlar, önlerindeki hendeğin derinliğini ve uzunluğunu ölçerler, hız alırlar ve sıçrarlar…
* Daima istikbale bakınız. Maziye bakmak, istikbali görmek için yararlıdır ama maziye çakılıp kalmayın. Dünü iyi bilip, yarını yaşayın.
* Başarmanın en kolay yolu, başkalarının durduğu zamanlarda da yürümeye devam etmektir.
* Geminin motorları, yakıtı, personeli ve radarı vardır ama iyi bir kaptan, süratle yol almak için gerektiğinde fırtınalardan da istifade eder. Aynı fırtına kimini batırır, kimini varacağı limana daha hızlı ulaştırır.
Alıntılayan: Süleyman ERDEM
Comments are closed