Murat AKTAŞ / Yurt İçi Yapılanma Sorumlusu
Günümüz dünyası sürekli değişen ve hızla gelişen bir yapıya sahiptir. Bu değişim; savaşlar, çatışmalar, küresel çevre ve doğa kayıpları, salgın hastalıklar ve hastalıklar gibi birçok faktörü içermektedir. Teknolojiden toplumsal yapıya ve düşüncelere kadar pek çok alan zaman içinde büyük değişimlere uğradı. İnsanlık olarak bu değişimlere tanık oluyoruz ve “Değişen yüzyıla göre değişmemek intihardır” sözü bu durumu özetlemektedir.
Aktivistler, belirli konulara dikkat çekmek amacıyla özel etkinlikler düzenleyen kişilerdir. İnsan hakları savunucuları gibi belirli bir amaç için çalışanlar bu tanıma en iyi uyan örneklerdir. Aktivizm ise sosyal veya politik değişiklikler yaratmaya yönelik bilinçli eylemlerdir. Çevre aktivizmi, hayvan hakları aktivizmi gibi alanlar bu tür eylemlerin en belirgin örnekleridir.
Ancak bu kavramları sadece tanımları üzerinde durarak değil, ülkemizde ve dünyadaki durumları ve örnekleri de dikkate alarak tartışmalıyız. Özellikle İsrail-Filistin (Gazze) çatışmaları gibi kanlı olaylar uluslararası düzeyde büyük tepkilere neden olmuş, dünya liderleri, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından çeşitli açıklamalar yapılmıştır. Bu tür vahşetler insanlık dramı üzerinden incelendiğinde benzer sahnelerin kendi coğrafyamızda da yaşandığını görüyoruz.
Dünyanın dört bir yanında farklı din, dil, ırk ve inançlara sahip insanlar, aktivist kimlikleri ve eylemleriyle tepkilerini ve mücadelelerini ortaya koyuyor. Ancak Türkiye’den veya diğer coğrafyalardan gelen aktivistlerin ve aktivizm faaliyetlerinin bu tutum ve davranışlara ilişkin farkındalığının olup olmadığı önemlidir. Bu tür eylemlerin yasal sınırlarının ne olduğu, nasıl gerçekleştirildiği, gerekli becerilerin neler olduğu ve temel amaçlarının neler olduğu gibi soruların da incelenmesi gerekmektedir. Bu, konunun daha derinlemesine incelenmesi gereken bir yönüdür.
Türkiye Cumhuriyeti, kamu düzenine, refahına, kamu huzuruna ve can güvenliğine tehdit oluşturan yasa dışı örgütlere karşı kararlı bir mücadele yürütmektedir. Ancak bu tür kuruluşların unvanlarını ve eylemlerini doğru bir şekilde tespit etmek ve anlamak oldukça zor ve hassas bir süreç gerektirmektedir. Bu konuyu devlet düzeyinde bile tanımlamanın zorluğu göz önüne alındığında, üniversite veya lise çağındaki bireylerin bu konuyu bilmesi ve algılaması daha da zorlaşmaktadır.
Yasadışı örgütler dünyanın her yerinde yasal zemin buldukları etkinlik, bayram, anma, yürüyüş gibi ortamları propaganda amacıyla kullanmaktadır. Bu hukuki zeminler yasa dışı faaliyetler için en uygun propaganda alanları haline gelmektedir. Bu amaçla yasal başlıklar ve eylemler altında yasa dışı faaliyetlere sızılmaktadır.
Aktivizm kavramı ve eylemlerinin tanımı ve pratikte uygulanabilirliği açısından anlaşılır olması gerekmektedir. Ülkemizde bile aktivizmi bilmeyen, fikri olmayan pek çok insan var. Ancak dünyadaki örneklerle karşılaştırıldığında tepkilerimizin ve protestolarımızın kapsamı oldukça sınırlı ve bireysel.
Başka bir açıdan bakıldığında neyin yasal, neyin doğru olduğunu anlamak daha da karmaşık hale geliyor. Ülkemizde de bu kavramların arkasına saklanıp taraftar bulmayı ve eylemlere katılmayı amaçlayan birçok farklı grup var.
Özellikle gençlerin duygu ve heyecanlarının istismar edilerek kirli amaçlarla kullanılması toplumumuzun en değerli bireyleri olan gençleri, hatta tüm milletimizi tehdit eden bir durumdur. Cehalet insanları tehlikeli durumlara sürükleyebilir. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti olarak vatandaşlarımızın, özellikle de gençlerimizin korunmasına yönelik önleyici tedbirlerin alınması öne Suçla mücadelede alınan önlemlerin yanı sıra, konunun sosyolojik boyutu geniş ve derinlemesine incelendiğinde, suça karışan bireyin yaşadığı sonuçlar toplumsal düzeyde ciddi etkiler yaratabilmektedir. Özellikle ceza alarak sabıka kaydı bulunan bireylerin iş bulma ve topluma yeniden kazandırma konusunda karşılaştıkları zorluklar, hayatlarında derin yaralar açabilmektedir. Bu durum sosyolojik açıdan incelendiğinde telafisi ve tedavisi zor bir afet olarak değerlendirilebilir.
Yasal gibi görünen ama aslında yasa dışı örgütlere ya da karanlık faaliyetlere bulaşan kişilerin genç nesillerimizi ve vatandaşlarımızı nasıl tuzağa düşürebileceği göz ardı edilmemelidir. Bu noktada gençlerimizin ve vatandaşlarımızın hangi durumlarda hangi eylemde bulunacağını, nasıl tepki vereceğini bilememesi, özellikle Filistin-İsrail gibi çatışmalarda veya diğer toplumsal hareketlerde ortaya çıkabilecek karmaşık ve istikrarsız durumlara yol açabilmektedir.
Başta Amerika’daki üniversite öğrencileri, Avrupa’daki diğer ülkelerden temsilciler olmak üzere dünyanın her yerindeki aktivist ve aktivizmin ne kadar bilinçli hareket ettiğini gözlemliyoruz. Ancak ülkemizde bu düzeydeki farkındalığın yeterli olmadığı ve eylem koordinasyonunun çoğu zaman eksik olduğu da bir gerçektir.
Bu nedenle lise ve üniversitelerde Aktivizm ve Aktivizm konularının özellikle küçük yaşlardan itibaren öğretilmesi ve müfredata dâhil edilmesi gerekmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu gibi kurumların bu konuda ciddi sorumluluklar üstlenmesi gerekiyor. Bu sayede genç kuşakların neden ve nasıl harekete geçtiklerini anlamaları sağlanarak toplumsal farkındalık ve duyarlılık artırılabilir.
Ayrıca bu önleyici tedbirlerin toplumu ve gelecek nesilleri sosyolojik ve bilişsel açıdan güvence altına alacağı da unutulmamalıdır. Tehlikeli oluşumların farkına varılarak toplumun refahı ve huzuru için gerekli adımlar atılabilir.
Sonuç olarak hızla değişen dünyada bu değişime uyum sağlamak için toplumun bilinç düzeyinin yükseltilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde bilinçsiz bir toplumun ortaya çıkması çeşitli tehlikelere davetiye çıkarabilir. Bu nedenle bilinçli Türk aktivistlerinin dünya çapında hak ettiği yeri alabilmesi için gerekli adımların atılması kaçınılmazdır.
Comments are closed