Bağış Sepeti

Yasal Uyarı: Kaynak gösterilmeden ve açık link verilmeden sitede yer alan yazılar kullanılamaz.

TÜRKİYE, MURSİ SONRASI ORTA DOĞU’DA YALNIZLAŞIYOR MU?

3 Temmuz Çarşamba günü, Mısır’da ordu yönetime el koydu ve seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi’yi görevden azletti. Darbe sonrası, bazı bölge ülkelerinden gelen tepkiler şaşırtıcı oldu. Genelde Arap Baharı sürecinde muhaliflere, özelde ise Müslüman Kardeşler’e verdiği destek nedeniyle bölge denkleminde kilit rol oynamaya başlayan Katar bile darbeyi tebrik eden ülkeler arasında yer aldı. Oysa Katar’ın özellikle Müslüman Kardeşler’e açık desteği, Körfez ülkeleri arasında bölünmenin giderek belirginleşmesini beraberinde getiriyordu. Zira Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Müslüman Kardeşler hareketine en hafif tabiriyle şüpheyle yaklaşıyor.[1] Hatta Suudi Arabistan yönetiminin Katar’ı Müslüman Kardeşleri kullanarak iç işlerine müdahale etmekle suçlayıp uyardığı bile bildirilmekte.[2]

Hatta Mısır’da Mübarek’in devrildiği ilk olaylar sırasında halkı örgütleyenlerden biri olan Ahmed Maher ve onun arkadaşlarının arkalarında OTPOR ve merkezi Katar’da olan “Değişim Akademisi” (Academy of Change) isimli bir okul olduğu iddia edilmekte (Kaynak: Ayaklanmalarda İngiltere’nin rolü niçin gizleniyor?). Peki yakın zamana kadar diğer bölge ülkeleriyle anlaşmazlık pahasına Müslüman Kardeşler’e açık destek veren Katar, niçin Müslüman Kardeşler’e karşı yapılan darbeyi tebrik etti?

Katar’da, Haziran ayının son haftasında bir iktidar değişikliği oldu. 18 yıldır ülkeyi yöneten Katar Emiri Hamad Bin Halife El Sani, görevi 33 yaşındaki oğluna bıraktı.[3] Babasından iktidarı alan yeni Katar Emiri Tamim’in, Müslüman Kardeşler’in en önemli ismi Yusuf el-Karadavi’yi sınır dışı ederek Katar yurttaşlığından çıkardığı, Hamas lideri Halid Meşal’e de ülkeyi terk etmesi için 48 saat verdiği iddia edildi.[4]

(Katar’ın dış politikasındaki değişikliğe ilişkin bakınız:
http://www.worldpoliticsreview.com/articles/13085/world-citizen-qatar-s-disastrous-bet-on-the-muslim-brotherhood)

Tüm bu gelişmeler, Mursi’ye açık destek veren, Suriye muhalefetine destek verme konusunda Katar ve Suudi Arabistan ile birlikte hareket eden Türkiye açısından ne ifade ediyor? BBC Türkçe servisinden Serkan Demirtaş, aşağıdaki yazısında bu konuyu irdelemiş.

 —–

Türkiye, Mursi sonrası Orta Doğu’da yalnızlaşıyor mu?

Serkan Demirtaş, Ankara

Mısır’da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin koltuktan indirilmesiyle Ortadoğu’daki en önemli müttefiklerinden birini yitiren Türkiye, giderek daha da karmaşıklaşan bölgesel dengeler arasında yalnızlaşan bir portre çiziyor.

İsraille normalleşme süreci geciken, Suriye iç savaşında taraf olan, Irak liderliğiyle mesafeli olan Türkiye’nin bölgesel liderlik planları sekteye mi uğruyor?

Türkiye, Mursi’nin askeri darbe sonucu görevden alınmasına en sert tepki veren ülkelerin başında geldi. Bölgesel ortakları Katar ve Suudi Arabistan yönetimleri, darbeyi alkışlayıp yeni yönetimi kutlarken; Türkiye’nin darbeye karşıt tavrı demokratik ilkelere dayandığı kadar bölgesel politik hedefleri açısından da değerlendiriliyor.

Arap baharının Mısır ayağına ilk günlerinden Hüsnü Mübarek’in ayrılması gerektiğini belirterek, Müslüman Kardeşler’in içinde yer aldığı halk ayaklanmasına tam destek veren hükümet, Muhammed Mursi’nin sandıktan zaferle çıkmasından sonra yeni liderliğe siyasi ve ekonomik desteğini hiç eksik etmedi.

Mursi de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kongresine katılarak, bu süreçteki desteğinden dolayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükümete teşekkür etmişti.

Türkiye-Mısır ekseni ne olacak?

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ifadesiyle, kurulmuş olan “Türkiye-Mısır ekseni”, Ortadoğu bölgesinin en güçlü işbirliklerinden birini yansıtması açısından da önemliydi. Afrika’nın kapısını tutan ve Arap dünyasının lideri konumundaki Mısırla, Avrupa ve Asya’ya açılan yollar üzerinde bulunan NATO üyesi, AB adayı Türkiye’nin ilişkisi, Mursi’nin kısa liderliği sırasında “stratejik” olarak tanımlanmıştı bile.

Bu ilişkiyi askeri boyuta da taşıyan iki ülke, karşılıklı üst ziyaretlerin yanısıra Doğu Akdeniz’de sınırlı çapta askeri tatbikat da gerçekleştirdiler. Her ne kadar gelişmekte olan bu ilişkinin İsrail’e ya da 3. bir ülkeye karşı olmadığı her iki ülke siyasi liderlikleri tarafından da ifade edilse de, Ankara-Kahire yakınlaşması birçok başkentte bu çerçeveden de değerlendirildi.

Büyük bir belirsizliğin hakim olduğu Mısır’da ne seçimlerin ne zaman gerçekleşebileceği ne de oluşacak yönetimin ne kadar iç barışı sağlayabileceği belli. Bu da Türkiye’nin bölgesel planlamalarında Mısır’la işbirliği konusunu uzunca bir süre gündeme getiremeyeceği sonucunu getiriyor.

Erdoğan’ın Gazze ziyareti de tehlikede

Mursi sayesinde Hamas’ın kontrolündeki Gazze Şeridi’ndeki etkinliğini artıran hükümetin, başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın uzun süredir planladığı Gazze gezisi dahil birçok planını ertelemek durumunda kaldığı kaydediliyor. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Erdoğan’ın Gazze ziyaretinin iptal edildiği ya da ertelendiği gibi haberlerin doğru olmadığını, tarih belirleme çalışmalarının sürdüğünü kaydediyorlar.

Mısır’daki karışıklığın Hamas-Fetih arasındaki bütünleşme sürecini de erteleyeceği gözönünde bulundurulursa, Erdoğan’ın Gazze ziyareti için gerekli koşulların oluşmasının uzunca bir süre alacağı diplomatik çevrelerde değerlendiriliyor.

Daha geniş çerçevede yapılan değerlendirmelerde ise Türkiye’nin Mursi sonrasında Ortadoğu’da işbirliği yapabileceği gerçek bir ortağı kalmadığı düşüncesi ön plana çıkıyor.

Mavi Marmara saldırısı nedeniyle İsrail’in özür dilemesine karşın Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşme aşamasına gelmemesi, bölgenin iki önemli demokratik ülkesi arasında anlamlı bir işbirliğini engelliyor. Irak’ta Şii Nuri el-Maliki yönetimiyle mesafeli tavır sürerken, İran’da sandıktan çıkan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile ilişkilerin nasıl gelişeceğinin belirsiz olduğu bir ortamda Türkiye’nin Orta Doğu coğrafyasında etkinliğinin nasıl gelişeceği Ankara’da sorulan soruların başında geliyor.

Batı da mı yalnız bırakıyor?

Suriye’de iki yılı aşkın bir süredir süren iç savaşta muhalefetin yanında yer alarak taraf olan Türkiye açısından özellikle Katar ve Suudi Arabistan’ın Mısır’da darbecilerin yanında yer alması dikkat çekici oldu.

Katar’da liderliğin değişmesinin hemen ardından gelen bu politik tavrın Suriye’deki yansımaları da merak konusu. Bu gelişmelerin, bu iki ülke başta olmak üzere Körfez ülkeleriyle geliştirdiği ilişkilere olası etkileri de dikkatle değerlendiriliyor.

Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili, Mısır’daki darbenin Suriye’ye mutlaka etki edeceğini, ama bu etkinin nasıl yönleneceği konusunda konuşmanın erken olduğunu kaydetti.

Batı’nın Libya’da Amerika Büyükelçisi’nin öldürülmesi, Tunus ve Mısır’da devrim sonrasında iktidara gelenlerin demokratik kazanımlar yerine partisel ve kişisel kazanımlara yönelmesinden kaygı duyduğunu belirten yetkili, “Bu süreci değerlendiriyorlar, ama tası tarağı toplayıp gidecekleri anlamına gelmez bu durum. Şu anda konsantre olunan şey yapılabilirse bu Cenevre konferansının sonuç verecek bir şekilde gerçekleştirilmesi” diye konuştu.

Kaynak: BBC

___________________

[1] Katar’ın İhvan’la ilişkileri, Körfez ülkelerini birbirine düşürüyor http://www.ydh.com.tr/HD11472_katarin-ihvanla-iliskileri-korfez-ulkelerini-birbirine-dusuruyor.html

[2] Katar’ın Müslüman Kardeşler nüfuzu Suudileri kaygılandırıyor – http://www.ydh.com.tr/HD10020_katarin-musluman-kardesler-nufuzu-suudileri-kaygilandiriyor.html

[3] Katar Emiri iktidarı oğluna devretti http://www.cnnturk.com/2013/dunya/06/25/katar.emiri.iktidari.ogluna.devretti/712867.0/

[4] Yeni Katar Emiri İhvan’ı sildi mi? http://haber.sol.org.tr/dunyadan/yeni-katar-emiri-ihvani-sildi-mi-haberi-75887

 

img

Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM); 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bağımsız bir düşünce kuruluşudur. Sahipkıran; Müşteri (Jupiter) ve Zühre’nin (Venüs) aynı hizada (bir burçta) oldukları zamanda doğan kişilere atfedilen bir sıfattır. Bu kişilerin cihangir olacaklarına inanılır. Cengiz ve Timur Hanların Sahipkıran oldukları bilinmektedir. Türk Dil Kurumunun yayınladığı güncel sözlükte, Sahipkıran için; “güçlü ve üstün hükümdar” tanımı yapılmaktadır.

Comments are closed

Benzer Gönderiler