Bağış Sepeti

Yasal Uyarı: Kaynak gösterilmeden ve açık link verilmeden sitede yer alan yazılar kullanılamaz.

Güvenlik

GELECEĞİN HARP SENARYOLARI VE KURULMAK İSTENEN YENİ DÜNYA DÜZENİ

Onur DİKMECİ

İnsanlık tarihi aynı zamanda savaşların tarihidir. Çünkü eski uygarlıklar döneminden itibaren savaşlar her daim yaşanmıştır ve yaşanmaya devam edeceklerdir. Her savaş sonunda yeni gelişmeler görülmüştür ancak Dünya savaşı niteliğinde kabul edilen iki büyük savaş neticesinde medeniyet yeni sistemlerle tanışmıştır. Birinci dünya savaşıyla birlikte ulus devletler kurulmuş ve siyasi-sosyal yapı bu doğrultuda şekillenmiştir. İkinci dünya savaşından sonra ise uluslar üstü yapılar tasarlanmış icat edilen Soğuk Savaş kavramıyla ülkelerin iki blok halinde kontrol edilebilmeleri daha olanaklı hale getirilmiştir. Peki ya yaklaşan bir üçüncü dünya savaşından bahsedebilir miyiz? Muhtemel dünya savaşı hangi coğrafyada başlarken nasıl sonuçlar doğurabilecektir?

Geleceğin üç büyük savaş senaryosu şu şeklidedir:

  • İran Senaryosu: İran’ın muhtemel savaş planı balistik ve seyir füzelerinin dağıtılmasını, Hürmüz Boğazı’nın mayınlanmasını ve denizaltılarının burada devriye gezmesini öngörecektir. Gemilere karşı füze bataryaları yaklaşan ABD gemilerini hedef alacaktır. ABD liderliğinde bir koalisyon saldırısına karşı, İran kanlı ve uzun bir savaşa hazırlanmaktadır. İran stratejisi, Amerikalıların kendi ulusal çıkarları tehlikede olmadığında uzun süre savaşa angaje olamayacaklarını hesaplamasına dayanmaktadır. İran’ın amacı ABD zayiatını artırmak ve koalisyonun dağılmasını sağlayacak kadar kan akıtmak olacaktır. Bu savaşta, nükleer, kimyasal veya biyolojik savaş başlıklı füzeler kullanılacaktır. Bu nedenle, ABD tarafından 2018 yılına kadar füze savunma sistemi geliştirilmeye çalışılmaktadır. ABD savaşa İran’ın derinliğindeki kilit hedefleri bombalayarak başlayacaktır. Füzeler ve hava saldırılarıyla desteklenen bir konvansiyonel taarruz da söz konusu olabilir.
  • Kuzey Kore Senaryosu: Kuzey Kore’nin Güney’i işgali ABD tarafından güçlü bir karşılık verilmedikçe son bulmayacak ve bu durum nükleer silah kullanımını zorunlu kılacaktır. Bu nedenle Kuzey Kore’nin nükleer silah edinme isteğinin temel nedeni Güney’i işgal etmesine karşılık olarak ABD’nin nükleer silah kullanmasına karşı koymaktır. Kuzey Kore, uzun yıllardır ABD’nin nükleer saldırısına hazırlanmakta ve yeraltında köstebek bir toplum yaratacak kadar yeraltı sığınağı geliştirmiştir. Askeri hedefler sıkı şekilde koruma altına alınmıştır. Üstelik Kuzey Kore’deki bir nükleer patlama hava koşullarına bağlı olarak komşu ülkeleri de (özellikle Güney Kore ve Japonya) etkileyebilecektir. 5 kilotonluk küçük bir nükleer bombanın bile Japon Denizi’ne ulaşacağı hesaplanmaktadır. 2030’lardan sonra gerçekleşmesi beklenen bu savaş da füze savaşına sahne olacak ve füze savunma sistemine büyük iş düşecektir. Öte yandan ABD’nin uzun menzilli balistik stratejik silah kullanımı ise her ikisi de nükleer silah kullanımına karşı olan Japonya veya Rusya’nın iznine tabidir.
  • Çin Savaşı Senaryosu: Savaşı tetikleyen, Çin’in Tayvan’ı işgali ve Güney Çin Denizi’nde ancak savaş yoluyla çözülebilecek egemenlik sorunları olacaktır. Çin, konvansiyonel gücünü özellikle Pasifik bölgesinde konuşlanacak şekilde modernize ederken, gelecekteki savaşın sahnesi olacak yeni bir güç projeksiyonu ağı kurmaktadır. Çin’in hayali Tayvan’la birleşerek Hong Kong’a benzer bir ekonomik patlama daha yaşamaktır. Çin’in askeri planları Spratly Adaları’nı savunmak ve Tayvan’ı etkisizleştirmek üzerinedir. Bölgeyle ilgili bir gerginliğin başlamasıyla birlikte Çin, Tayvan ve Spratly Adaları’ndan itibaren 1000 km.lik bir bölgede deniz ve hava kontrol bölgesi deklare edecektir. Bu bölgeye giren herhangi bir gemi veya uçak (Çin denizaltıları, mayınlar, balistik ve cruise füzeleriyle) imha edilecektir. Çin Kara Kuvvetleri, Tayvan sahillerine çıkacaktır. ABD, Güney Kore ve Japonya’daki üsleri kullanamayacağını bunun yerine Tayland, Singapur ve Filipinler’deki üslerden yararlanacağını hesaplamaktadır. Avustralya ve Yeni Zelanda da askeri nitelikte olmayan üs desteği sağlayabilir. Tayvan’daki üsler ise Çin’in güdümlü füze kuvvetlerinin menzili dahilindedir. 2040 sonrasını bekleyen bu savaş için Çin, öncelikle ekonomik olarak ABD’yi yakalamayı hedeflemekte, bu yüzden şimdilik “barışçı yükselme” stratejisi izlemektedir.[1]

Ağırlıklı üzerinde durulan bu senaryoların yanı sıra geçmiş yıllarda Karabağ meselesinin alevlenmesi üzerine Kafkasya üzerinden çıkabilecek bir dünya savaşı üzerinde durulmuştur. Ancak bu seçenek günümüz ve ilerisi için artık çok mümkün görülmemektedir. Çünkü Kafkasya’da çıkabilecek bir savaşı doğrudan Avrupa ve Amerika kıtasına yaymak çok zor olacaktır. 1990’larda Balkanlarda görülen istikrarsızlık ve etnik çatışmalar Balkan merkezli dünya savaşı senaryosunun da tartışılmasını gündeme getirmiştir. Bu seçenek, Kafkasya seçeneğine göre daha geçerli olabilir ancak yine de Balkan merkezli bir dünya savaşını öne sürmemiz çok zor olacaktır.

Türk ordusunda Tümgeneral rütbesine kadar görev yapan ve emekli olduktan sonra akademik çalışmalarıyla öne çıkan Osman Pamukoğlu ise Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkacağını belirtmekle beraber tarih belirlemenin mümkün olmadığı görüşündedir. Ona göre konvansiyonel olacak bu savaş karada başlayacak ve karada bitecektir. Savaşın nerede başlayacağı hususunda ise, Baltık, Doğu Avrupa, Balkanlar, Ortadoğu, Doğu Asya, Hindiçin bölgesi ve Pasifik üzerinde durmuştur.[2] Merkezinin ise Doğu Asya, Hindiçin bölgesi ile Pasifik olduğu belirtilmiştir. Pamukoğlu’na göre Üçüncü Dünya Savaşı; ABD, Çin ve Rusya arasında olacaktır. Bunların nedenleri arasında ise enerji kaynaklarının kontrolü, su kaynaklarının kontrolü, okyanus üzerindeki deniz ticareti yollarının kontrolü gelmektedir.[3] Savaş süresince İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya büyük oyunda başrol olacak durumda değillerdir. Fransa’nın Batı Afrika’daki sömürgeler dışında bir etkinliği yoktur. İngiltere’yi Amerika’nın yanından hiçbir sebep ayıramaz; Almanya ve Japonya mali kapital ve finans sistemlerini bir kenara atıp Amerika’nın karşısına geçemezler. Savaşın birer tarafında Amerika ve Rusya’nın olacağını sanmak büyük bir yanılgıdır. Rusya, her iki büyük savaşta da İngiltere ve Amerika’nın müttefikiydi.[4] Bu anlamda bu senaryo tam olarak Doğu-Batı çatışması şeklindedir ve dünya savaşı konseptine uygundur.

Son dönemde Doğu Akdeniz çevresinde başlayan silahlanma ve ülkelerin bu coğrafyaya ilgileri Doğu Akdeniz temelli bir savaş teorisinin de ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Doğu Akdeniz’e komşu üç kıtaya birden savaşı yaymak olası görülebilir. Ancak bu durumda Çin’in tam anlamıyla bir harbe çekilmesi olanaklı hale gelmeyecektir. Bu durumda Doğu Akdeniz merkezli çatışmalar; “Major Savaş” olarak kabul edilemez.

Kıtalararası ve konvansiyonel savaş teorileri ile ilgili çalışmalar güçlü ülkelerin savunma birimlerince tartışılmaktadır. Bu doğrultuda Pentagon 2035 yılında büyük bir yıkım savaşının olacağını belirlemiş ve bu duruma göre hazırlıklarını yapmaya başlamıştır. Sosyal bilimler disiplininde özellikle rakamlarla ilgili kesin mahiyetli hükümler belirlemek bu disiplinin doğasına aykırıdır. Çünkü bu alanın öznesi insan faktörü her daim matematiksel olarak ölçülemeyebilir. Fakat konvansiyonel savaş senaryoları 2025-2035 sürecinin önemine vurgu yapmaktadır. Bu dilim yeni bir harbin başlayacağı olasılığı en yüksek tarihsel dönemi ifade etmektedir. Ülkelerde ki artan siyasi ve ekonomik krizler, yolsuzluklar, yetişen yeni neslin beklentilerinin ve siyasi düzlemle ilgili taleplerinin olağan politikadan farklılık göstermesi gibi durumlar konvansiyonel savaş evresine gidişin taşlarını döşemektedir. Bu süreç içerisinde ülkelerin farklı değişimlerden geçmesi tasarlanmıştır:

  • Yeni dünya savaş öncesi Hazar-Mezopotamya hattının yeni dönemle uyumlu hale gelmesi düşünülmüştür.
  • Azerbaycan’da Aliyev ailesine karşı hoşnutsuzluk artmıştır. Toplumsal taleplerin yükselmesiyle birlikte bu ülkede yönetim değişikliğinin yaşanması muhtemel olacaktır. Bu durumda milliyetçi ve Rusya karşıtı yeni hükümet ile Rusya’nın ilgisi bu ülkeye çekilmek istenecektir.
  • İran’ın kriz ve istikrarsızlık belirsizliklerinin artması ve darbe senaryoları gündeme gelecektir. Hürmüz’ün karışması ile birlikte Güney Çin Denizi’nden Çin’in kuşatılması daha kolay hale gelecektir.
  • Denizlerdeki ablukalar ve çatışmaların kara sınırlarına taşınması oldukça kolay olacaktır. Libya’nın işgali sırasında NATO, bu ülkede ki elli bin civarındaki El-Kaide militanını desteklemiş daha sonra bu grupları, ABD’nin Libya Büyükelçisi Chris Stevens’ın[5] organizasyonuyla Suriye’ye taşımıştı. Radikal terör örgütü mensupları günümüzde Orta Asya sınırlarına yerleştirilmiştir ve Libya’dan itibaren gayrı nizami harp tecrübeleri bulunmaktadır. Alman ve İngiliz istihbaratlarının; İç Moğolistan ve Hong Kong bölgelerinde de faaliyet göstermeleri bu bölgeler üzerinden de kara savaşının başlatılacağını göstermektedir.
  • Orta Asya ülkelerinin milli kimliklerine sarılarak Rusya ve Çin için tehlike arz etmeleri için Türkiye devreye sokulmak istenecektir. Bu bakımdan 2020’lerin ortalarında Türkçü bir iktidar Türkiye’de yönetime gelebilecektir. Mevcut siyasi partilerden farklı söylemleri ve kadroları kullanmak isteyecek bu iktidar zamanında bazı bölgeler Türkiye’den kopartılmak istenecektir. Bu dönemin yeni milliyetçiliği geleneksel milliyetçilik yerine, ultra seküler söylemlerden ve Şamanist prensiplerden beslenmek isteyecektir. İşte bu durum 19. Yüzyıldan beri Türk siyasetinde var olan kutuplaşmayı devam ettirecek muhafazakâr-mütedeyyin kesim ile iktidar arasında ayrılıkları körükleyecektir. Yeni dünya savaşına gidilen atmosferde ülkelerin iç barıştan uzak mahiyeti ifade eden bir profil çizmeleri beklenmektedir.

Genel olarak ülkelerde yükselen milliyetçiliklerin, etnik bir vaziyete büründürülmeleri, 3. Dünya Savaşı sonrasında ultra idealist rüzgarları estirmeye ve devletlerin yetkilerini oldukça sınırlandırarak ideolojilerden ve geleneksel değerlerden farklı medeniyeti tasarlamaya yönelik girişimlerin başlangıcıdır. Çünkü bu yeni dönemi inşa edecek olan ‘’İ Nesli’’[6] bambaşka kavramları referans almak isteyecektir. Savaş sonrası adeta türbülans dönemi yaşanacak 2050’den itibaren Beşinci Nesil Toplum düzeniyle birlikte 2070 yılından itibaren her canlının çiple yaşadıkları Dijital döneme geçilecektir. Bu evrede ulus devlet, ulusal ordu ve ulusal para birimlerinin ortadan kaldırılması tasarlanmıştır. İnsanlar için yapay organlar ve nanoteknolojik çözümler oldukça sıradan uygulamalar olacaktır. İnsanların hafızaları bütün olarak hologramlarına aktarılabilecektir. Çiplerle yaşamaya alışan insanlar için kimi zaman düşünmek bile suç haline gelecek ve işlenmeyen suçlardan ötürü cezalandırılmalar olacaktır. Bu dönemde insanların en büyük korkuları beyin çiplerinin dijital saldırılara uğramaları olacaktır. Her yıkım yeni bir dönemi yeni alışkanlıklarıyla beraber getirdiğinden konvansiyonel savaşın yıkımından sonra gelecek yeni dönemin bir ütopya mı yoksa distopya mı olacağı tartışmaları devam etmektedir. Bütün bunların yanı sıra, siber bilimler, genetik, robotik üzerine yüksek eğitim almış bireyler yeni döneme en hazırlıklı olarak giren sınıfı oluşturacaktır.

 

Onur DİKMECİ
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız


[1] Sait Yılmaz, Uluslararası Güvenlik Teori, Pratik ve Gelecek, 1.Baskı, Kaynak Yayınları, Şubat 2017, s.825-826

[2] Osman Pamukoğlu, III.Dünya Savaşı Ne Zaman Çıkacak ve Kimler Arasında Olacak, 1.Baskı, İstanbul, İnkılâp Kitabevi, 2019, s.55-59

[3] A.g.e, s.55-56

[4] A.g.e, s.57

[5] 2012 yılında Bingazi’de öldürülmüştür.

[6] İOS işletim sistemine atıftır. Akıllı cihazların kullanıma sürülme tarihlerinde doğan çocukları ifade etmektedir.

img

Comments are closed

Benzer Gönderiler