Bağış Sepeti

Yasal Uyarı: Kaynak gösterilmeden ve açık link verilmeden sitede yer alan yazılar kullanılamaz.

Etkinlikler

“DEĞERLER DÜNYAMIZ” BAŞLIKLI SÖYLEŞİMİZ GERÇEKLEŞTİ

Merkezimizce düzenlenen okuyucularımıza açık etkinliklerin 118’incisi, Dr. Murat Emre Şahin’in sunumu ile “Değerler Dünyamız” başlıklı bir söyleşi şeklinde gerçekleşti.

Sayın ŞAHİN söyleşide, disiplinler arası bir yöntem kullandı. Sosyal bilimlerin farklı alanlarından “çetrefilli” bir konu olarak tanımlanan değerler konusunu felsefe, ilahiyat, sosyoloji ve psikoloji boyutlarıyla değerlendirdi. Dinleyicilerin soru, cevap ve yorumlarıyla program tamamlandı.

Söyleşiden bazı notları aşağıda sunuyoruz:

-Bizde değerlerin ana kaynakları devlet, insan ve ailedir. (İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Aileyi koru ki insan yaşasın.)

-Değerler sosyolojisi Türkiye’de yeteri kadar irdelenmiş bir alan değildir. Prof. Dr. Erol Güngör “Değerler Psikolojisi” konusunu çalışmıştır. (İstanbul’da Hukuk Fakültesi öğrencisi iken sınıf arkadaşı Yağmur Atsız’ın evinde Fethi Gemuhluoğlu ile tanışmıştır. Fethi bey vasıtasıyla Mümtaz Turhan’la irtibata geçmesi hukuktan felsefe alanına kaymasına sebep olmuştur.) Erol Güngör’e göre değer “inanç”tır. Ziya Gökalp, Erol Güngör, Yılmaz Özakpınar ekolünün konuya bir yaklaşımı mevcuttur.

-Değerler eğitimi, Batıda karakter eğitimi olarak geçiyor. Batı literatüründe değer; insanın duygu, düşünce ve davranışlarına yön veren standart ölçüler olarak tanımlanır. Türkiye’de Nimet (Baş) Çubukçu’nun Milli Eğitim Bakanlığı döneminde müfredata girdi. Tematik bir yöntemle, kavramların belli periyotlarla aktarılması yoluyla işleniyor.

-Değer kelimesi, köken olarak değmek fiilinden türer. Her şeyin bir ölçüsü olduğunu gösterir. İktisadi ve matematiksel yönü vardır. Bununla birlikte değerler toplumdan topluma farklılık gösterir, değer yargıları farklılaşır. Örneğin kahvaltı biyolojik bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı gidermek psikolojik, nasıl gidereceğiniz ise sosyolojik meselelerdir. İngiliz reçelli ekmekle sütlü çay içer, Türk çayını demleyip zeytin-peynir yer. Birbirinden farklıdır ve birbirine tuhaf gelebilir.

-Değerler toplumu oluşturan bireyleri birbirine yaklaştırır, düzeni sağlar, farklılıkları uyumlaştırır. Değerler dünyasındaki değişimler “yozlaşma” olarak tanımlanıyor. İbni Haldun’a göre toplumlar doğar, büyür, yaşar ve ölür. Ölmemesi için zamanın ruhuyla bağdaşması gerekir. Örtüşme olmazsa kültürel yozlaşmalar baş gösterir. Sevgi, saygı, hoşgörü, merhamet, adalet gibi değerlerin fıtri olduğunu savunanlar vardır.

-Sosyolojik yapıyı belirleyen etkenler: toplumun tarihi birikimi, coğrafyanın tarihi birikimi ve bireylerin birbiriyle etkileşimi ve iletişimidir. Diğer toplumlarda vatan genelde belli bir toprak parçası olarak tanımlanır. Bizde “Atalarımızın mezar taşının olduğu her yer vatandır.”

-Her toplumun İslam algısı farklı, çünkü kültürel temeller farklıdır. Bir beldede cami varsa Müslümandır. Kalem gibi bir minare varsa Türk’tür.

-Balkan bozgunu sonrası adeta ordu kalmamıştı. Bu ortamda Turan hayalleri kuran bir nesil türedi. Bu nesli türeten ana faktör 2500 yıllık canlı hafıza ve tarihi mirastır. İsteseniz de istemeseniz de sizi geleceğe taşıyan bu birikim ve hafızadır.

-Değerler içselleştirilmiş davranışlardır ve sosyal hayatın içerisinde belli davranış kalıplarına dönüşür. (Arife günü kabir ziyareti yapmak, yerdeki ekmek parçasını kaldırmak, babanın karşısında bacak bacak üstüne atmamak gibi)

-Batıda söz davranıştan öncedir. Bizde davranış sözden öncedir. Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz. Değer aktarım süreçlerinde model olmak, davranış olarak göstermek gerekir.

-Türk toplumunda akrabalık ve komşuluk ilişkileri çok önemlidir. Gecekondu mahallelerinin yerine dikilen dev bloklar komşuluk ilişkilerini bitme noktasına getirmiştir. Her toplumun aile, akrabalık ve komşuluk ilişkilerine ve değerlerine yüklediği anlam farklıdır. Geleneksel şehir mimarimizin merkezinde camiler varken şimdi eksen kayması yaşanmaktadır. Medeniyet medine (şehir)’den türemiştir. Medeniyet, akıl ve imanın estetik bir görünüme kavuşmasıdır. Kültür, medeniyet, millet, değerler hep kolektif yaşam üzerine kuruludur. Mimari eserler matematik ve mühendislikten ibaret değildir. Mimariye sirayet eden bir ruh vardır.

-Önce altyapı hazırlanmalıdır. Mekke sürecinde insanın inşası, Medine sürecinde toplumun inşası tamamlanmıştır. Bu altyapı üzerine 100 yıl sonra Endülüs medeniyeti kurulabilmiştir. (Çöl bedeviliğinden, döneminde dünya medeniyetinin zirvesine)

-Nevzat Kösoğlu: “Bir medeniyetin büyüklüğü, kolektif imanın büyüklüğü ile doğru orantılıdır.Kimlik tanımlamasında musiki dilden de dinden de daha ayırt edici bir unsurdur.” (Bir yabancı çok iyi Türkçe öğrenebilir ama uzun hava okuyamaz. Dombıra veya bağlama sesi hepimizi coşturur.)

-Medeniyet tasavvuru ancak toplumun birbiriyle kaynaştığı ve bütünleştiği dönemlerde olabilir. Toplumu birbiriyle bütünleştiren madde ve mana ortamı güçlenmelidir. Kahramanlar, abide şahsiyetler, şehit ve gaziler, mezar taşları, mutfak kültürü, örf ve adetler başlıca değer gruplarıdır. Türkler kadar yerin altındakilerle beraber yaşayan başka bir topluluk yoktur. (mezara basmama, türbe ziyaretleri…)

-Değerler somutlaştıkça anlam kazanır. İçinde yaşadığınız toplumdan edindikleriniz sizi şekillendirir. Bireyler ve toplumlar değerlerini yaşatmak, aktarmak, devam ettirmek ister.

-Başka toplumlara ait gibi davranmak insanı komik duruma düşürür. Hangi toplumun içinde yetişirseniz oraya ait olursunuz.

-Mesuliyet, mefkûrenin kaynağıdır.

Sayın Murat Emre Şanin’e sunumu için teşekkür ediyoruz.

img

Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM); 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bağımsız bir düşünce kuruluşudur. Sahipkıran; Müşteri (Jupiter) ve Zühre’nin (Venüs) aynı hizada (bir burçta) oldukları zamanda doğan kişilere atfedilen bir sıfattır. Bu kişilerin cihangir olacaklarına inanılır. Cengiz ve Timur Hanların Sahipkıran oldukları bilinmektedir. Türk Dil Kurumunun yayınladığı güncel sözlükte, Sahipkıran için; “güçlü ve üstün hükümdar” tanımı yapılmaktadır.

Comments are closed

Benzer Gönderiler