Bağış Sepeti

Yasal Uyarı: Kaynak gösterilmeden ve açık link verilmeden sitede yer alan yazılar kullanılamaz.

Etnik ve Dini Yapılar

ÇÖZÜM SÜRECİNDE HDP TEK MUHATAP OLMAKTAN ÇIKARILMALI

PKK’nın Adıyaman’da bir uzman onbaşımızı, Şanlıurfa Ceylanpınar’da da iki polisimizi evlerinde uykuda iken şehit etmesinin ardından gelinen nokta üzerine, Merkezimizin 17-26 Nisan tarihlerinde Çözüm Sürecini gözlemlemek amacıyla 25 üniversite öğrencisi ile birlikte 6 Güneydoğu iline düzenlediği çalışma gezisi sonucunda hazırlanan raporda yapılan tespitleri bir kez daha dikkatlere sunuyoruz.

Raporda; Çözüm Sürecinde sadece HDP ve PKK’nın (İmralı ve Kandil) muhatap alınmasının Kürt vatandaşlarımız nezdinde PKK’ya zemin ve meşruiyet kazandırdığı vurgulanmış ve sürece bölge halkını temsil eden tüm partilerin, STK’ların ve kanaat önderlerinin dahil edilmesinin elzem olduğu belirtilmişti. Raporda yer alan bazı tespitlere aşağıda yer almaktadır (Raporun tamamı için tıklayınız):

  • Yapılan görüşmelerde, halkın sürecin beklenildiği hızda ilerlememesinin müsebbibi olarak büyük ölçüde hükümeti sorumlu tuttuğu ve hükümetin samimiyetini sorguladığı müşahede edilmiştir.
  • Halktaki genel algı; süreçle birlikte Kürt vatandaşlarımızın elde ettikleri kazanımların PKK’nın bugüne kadar verdiği mücadele neticesinde elde edildiği ve PKK olmamış olsaydı devletin bu kazanımları kendilerine sağlamayacağı yönündedir.
  • Süreç boyunca sadece PKK ve HDP’nin muhatap alınması, halktaki bu algıyı güçlendirmiş ve örgütün bölge halkı nezdinde meşruiyetini artırıcı bir etki doğurmuştur. Heyetimizin gözlemlerine göre; bölgede PKK’ya sempatiyle bakanların sayısı artmakta ve HDP zemin kazanmakta iken Hükümet ve dolayısıyla AK Parti zemin kaybetmektedir.
  • PKK’nın bu süreç zarfında hem insan kaynağı yönünden hem de silah ve teçhizat yönünden daha da güçlendiği, yapılan görüşmelerde ifade edilmiştir. Ayrıca yukarıda değinildiği gibi PKK’nın bölge halkı nezdinde meşruiyetinin ve itibarının da arttığı gözlemlenmiştir. Bu nedenle sürecin akamete uğraması durumunda eskisine göre çok daha şiddetli çatışmaların yaşanacağı, yapılan görüşmelerde ifade edilmiş ve heyetimizin kanaati de bu yönde oluşmuştur.
  • HDP ve HDP’ye yakın tarafların ifade ettiklerine göre çözüm sürecinin başarıya ulaşması için atılması gereken adımlar şunlardır;
    o Kürt kimliğinin anayasal güvence altına alınması,
    o Anadilde eğitim hakkının verilmesi,
    o Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi,
    o Abdullah ÖCALAN’ın serbest kalması ve tüm bunlarla birlikte
    o PKK’nın silah bırakmadan varlığını sürdürmesi
  • Tüm bu taleplerin hakkaniyet bağlamında ele alınması, HDP’nin yanında bölgedeki diğer tarafları da içerecek şekilde ve kamuoyu önünde şeffaf bir şekilde tartışılarak, Türk, Kürt ve bölgedeki diğer etnik kökenlerden vatandaşlarımızın hakkaniyet bağlamında üzerinde uzlaşabilecekleri politikalara dönüştürülmesi gerekmektedir.
  • Sürecin yol haritasının ve süreç sonunda varılacak noktanın tüm halkımız tarafından bilinerek sürecin şeffaf bir şekilde ilerlemesinin, kalıcı bir çözüm için büyük önem taşıdığı düşünülmektedir. Aksi takdirde Kürt sorunu çözülürken, bir yandan Türk sorunu ve/veya Arap sorunu oluşması muhtemeldir.
  • Bugüne kadar hep devletin tarafında yer almış bir aşiretin lideri ile yapılan görüşmede; PKK’nın halkın oy tercihleri üzerinde muhtemel fiili veya psikolojik baskılarının yanında, güvenlik güçlerinin tutumlarının da halkın gerçek iradesinin sandığa yansıması önünde bir engel teşkil ettiği ifade edilmiştir. HDP’nin kırsalda şehir merkezlerine göre daha az oranda oy aldığını belirten aşiret lideri, bunun nedenini kırsalda halkın askerin muamelesinden korkması olarak izah etmiştir. Görüşmeden, bugüne kadar hep devletin yanında yer almış bir aşiret liderinin (dolayısıyla aşiretin) dahi örgüte ve HDP’ye sempati beslemeye başladığı anlaşılmıştır. Son haftalarda bazı aşiretlerin HDP’ye katıldığına ilişkin haberler, bölgede örgüt lehine zemin kayması yaşandığını göstermektedir.
  • Yaşanan zemin kaybının en büyük nedeninin, süreçte Kürt vatandaşlarımız adına sadece PKK ve HDP’nin muhatap alınması olduğu düşünülmektedir. Hem devlet aleyhine gelişen bu zemin kaybının önlenmesi ve hem de kalıcı bir çözüm için, bölge halkını temsil eden tüm partiler, STK’lar ve kanaat önderlerinin sürece dahil edilmesinin elzem olduğu düşünülmektedir. Sadece terör örgütünü ve onun yasal temsilcisini muhatap almak ve bölgedeki diğer sesleri yok saymak, her anlamda yapılabilecek en büyük hata olacaktır. En büyük kitleye hitap ediyor olsa da, pek çok yapıdan sadece birini muhatap almak, muhatap alınan yapıyı daha da güçlendirecek ve diğer yapılar üzerinde baskı kurarak mutlak hakimiyeti sağlamaya yönelik eylemlere girişmesini beraberinde getirecektir. 6-8 Ekim olaylarının da, HÜDA-PAR taraftarlarının sindirilmeye çalışıldığı bu minvalde bir eylem olduğu düşünülmektedir.
  • Mezkur nedenlerle, sürecin bundan sonrasındaki safhasında; HDP’nin yanında HÜDA-PAR (partiyi temsil eden bağımsız adaylar milletvekili olarak seçilseler de seçilmeseler de), bağımsız sivil toplum kuruluşları, bugüne kadar yaşanan çatışmalarda devletin tarafında olmuş özellikle korucu aşiretlerinin temsilcileri, iş alemini temsilen bölge sanayi ve ticaret odalarınca belirlenecek temsilciler, süreçten etkilenmeleri nedeniyle bölgede yaşayan başta Araplar olmak üzere diğer etnik unsurların temsilcileri ve bölgenin önde gelen dini/manevi liderlerinden temsilciler de sürece dahil edilmeli ve süreç tek bir tarafın tekelinden çıkarılmalıdır. Zaten HDP ve ona yakın kaynaklar, sürekli olarak çoğulculuğa, demokrasiye ve insan haklarına vurgu yapmaktadırlar. Bu nedenle de sürecin bu şekilde bölgenin tüm seslerine kulak verilerek ve tüm tarafların hukuku gözetilerek ilerlemesinden rahatsız olmamaları gerektiği düşünülmektedir.

(Raporun tamamı için buraya, geziye katılan öğrencilerin raporları için buraya tıklayınız.)

img

Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM); 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bağımsız bir düşünce kuruluşudur. Sahipkıran; Müşteri (Jupiter) ve Zühre’nin (Venüs) aynı hizada (bir burçta) oldukları zamanda doğan kişilere atfedilen bir sıfattır. Bu kişilerin cihangir olacaklarına inanılır. Cengiz ve Timur Hanların Sahipkıran oldukları bilinmektedir. Türk Dil Kurumunun yayınladığı güncel sözlükte, Sahipkıran için; “güçlü ve üstün hükümdar” tanımı yapılmaktadır.

Comments are closed

Benzer Gönderiler