“Ayasofya!
Ey muhteşem mabet!…
Gel etme, bizi terk etme!
Bizler Fatih’in torunları, bütün putları devirip camiye çevirecekler.
Gözyaşlarıyla abdest alarak secdelere kapanacaklar…
Tehlil ve tekbir sadaları boş kubbelerini yeniden dolduracak…
İkinci bir fetih olacak…”
Osman Yüksel Serdengeçti
İkinci bir fetih olacak! İşte o gün tarih tekerrür edecek. Bütün dünya Fatih dirildi sanacak.
Türk-İslam tarihinin dönüm noktası olan feth-i mübinin en büyük delaletidir; “Ayasofya!”
Fethettiği yerleri İslamlaştıran, nesl-i mücahid torunlarıyız bizler. Bu sıfata layık olabilmek uğruna tükenmesi gereken ömrümüzün en büyük utanç kaynağı; Ayasofya Camii gibi köhne Bizans’ın yıkılışının en büyük delilinin, bugün ibadete kapalı olmasıdır.
Sezai Karakoç’un da dediği gibi; “Batının haçlı seferi düzenleyeceği korkusu ise şayet bu, artık bu korkuyu yenmek zincirlerinden arındırmak, putlarını kırmak gerekmektedir.“
Ayasofya Türk milletinin Batıya üstünlüğünün nişanesi, Hakk’ın batılı yendiğinin ispatıdır. Bugün ibadete kapalı olmasının anlamı; yalnızca bir caminin müze olması değil, kültür ve edebiyatımızın var olan üstünlüğünün göz ardı edilmesidir.
Cephede kanımız pahasına dahi vermediğimiz benliğimizi ve kültürümüzü, masa başında verdiğimizin kanıtıdır. Geçilmez bildiğimiz, geçilmedi diye övündüğümüz Çanakkale’nin kendi elimizle geçildiğinin en acı göstergelerinden biridir aslında.
Necip Fazıl, bu durumu; “Milyonluk bir orduda bir emirle, herkes silahını kalbine dayayıp tetiği çekse ve intihar etse bu emrin orduya verdiği zararı hangi düşman sağlayabilir?” sorusu ile somutlaştırarak durumun vahametini görmemizi sağlamaktadır.
Fatih’in Konstantinopolis’i “İslambol” haline getirdiği, Peygamber Efendimiz’in müjdesine nail olduğu o kutlu fetih sonrası ilk Cuma namazını kıldığı, binlerce yıllık tarihinin en şerefli zamanlarını Türk hâkimiyetinde yaşamış Ayasofya’nın mahzun haline son verilmeli, kubbelerinde Hakk sözleri yankılanmalı, namaz vakitlerinde yeniden mana bulmalıdır.
‘Diğer camiiler dolmamışken Ayasofya’nın açılmasına ne gerek var?’ tarzında bir düşünce, asla kabul edilemeyecek kadar mantık dışıdır. Tek gün için milyonlarca lira para harcayarak statlar inşa eden zihniyetin, Ayasofya için öne sürdüğü bu bahane, oldukça trajiktir. Osmanlı torunu olmakla övünen herkesin, Osmanlı mirası olarak gördüğümüz bu caminin derhal açılması konusunda hemfikir olması beklenmelidir.
Türk Tarih Kurumu eski başkanı ve Kayseri milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun Ayasofya’yı ibadete kapatan kararnamenin altında bulunan Gazi Mustafa Kemal’in imzasının sahte olabileceğine dair iddiaları ile zaten sevdalılarının kanayan yarası olan “Ayasofya” yeniden gündemimize gelmiştir.
Sayın Halaçoğlu, tarihçi kimliği ile konuyu araştırmış, siyasetçi kimliği ile de Meclise kanun önergesi sunmuştur. Şu günlerde alt komisyonlarda görüşülen ve gündeme alınması beklenen Ayasofya’nın ibadete açılma teklifi, dileriz ki tez zamanda görüşülüp kabul edilir. Zira bu durumun sebepsiz ve kanunsuz yere uzaması, abesle iştigaldir.
Allah, Ayasofya minarelerini tez zamanda Ezan-ı Muhammedi ile taçlandırsın.
Sahipkıran AKADEMİ kategorisinde yayınlanan diğer yazılar için tıklayınız.
Comments are closed