Merkezimizce iki haftada bir düzenlenen eğitim ve söyleşi programlarının altıncısı; 6 Ocak Salı günü Dr.Yusuf NALBANTOĞLU’nun katılımıyla gerçekleşti. Resmi görevli olarak uzun yıllar Yunanistan’da bulunan Sayın NALBANTOĞLU; “Yunanistan’da Öteki Olmak ve Yunan Siyasal Sistemine Füturist Bir Bakış” konulu sunum yaptı.
Cumhurbaşkanlığı için tek aday olan Stavros Dimas’ın 29 Aralık’ta yapılan üçüncü tur seçimlerde de yeterli oy alamaması üzerine parlamentosunun fesh edilmesi ve 25 Ocak’ta genel seçime gidecek olmasıyla dünya gündeminde olan Yunanistan’ın siyasal sistemini, Batı Trakya’daki soydaşlarımızın sorunlarını ve Yunan siyasal sisteminin geleceği üzerine öngörülerini paylaşan Sayın NALBANTOĞLU ile söyleşiden bazı notları ve kareleri, okuyucularımızın istifadesi için aşağıda sunuyoruz.
Sayın NALBANTOĞLU’na bilgilendirici sunumu için SASAM olarak çok teşekkür eder, başarılarının devamını dileriz.
SÖYLEŞİDEN BAZI NOTLAR:
Yunanlılar, kendilerini Helen olarak tanımlarlar. Devletin resmi adı da; Helen Cumhuriyeti’dir. Kendilerini Bizans İmparatorluğu’nun devamı olarak görmektedirler.
Yunanistan, bağımsızlığını kazandığı 1829 tarihinde Mora Yarımadasının yarısına bile sahip değilken, daha sonra Polatlı’ya gelecek kadar büyüdü.
Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’ı ve bugünkü Yunan topraklarını fethi esnasında, hiçbir şekilde Yunan kuvvetleri ile savaş yapılmamıştı. Yani bugün Yunanistan olarak var olan ülkenin o tarihlere uzanan bir kökeni bulunmamakta. Yunanlılar, Antik Yunanistan ile mevcut devletlerinin kurulduğu tarih arasındaki dönemi, karanlık dönem olarak nitelemektedirler.
Yunanlılar’ın genişleme arzuları çok fazla. Üç denize hakim (Akdeniz, Karadeniz ve Marmara) Yunanistan fikri, diğer bir tabirle Megali İdea, örgün ve örgün olmayan (dini) eğitimlerde sürekli öğrencilere empoze edilmektedir.
Eski Yunanca, tüm okullarda zorunlu derstir.
10.800.000 nüfuslu Yunanistan’ın Avrupa Birliğine (tüm indirimlerden sonra hala) 200 milyar dolar borcu bulunmakta. Yunanistan’ı Haçlı Dünyası’nın sınır karakolu olarak gören Avrupa Birliği, bugüne kadar Yunan ekonomisini rahatlatan yardımlarda bulunuyordu ama Avrupa’daki kriz, artık Yunanistan’ın kendi ayakları üzerinde durmasını gerektirecek gibi. Ama Yunanistan için bu, hiç de kolay gözükmüyor. Nüfusuna oranla Avrupa’da en büyük orduyu besleyen Yunanistan’ın nüfusunun %20’si 65 yaş ve üzeri vatandaşlardan oluşuyor. Hemen hemen hiçbir sanayinin olmadığı ülkede, başta tarım ürünleri olmak üzere ekonomik kaynakların da çok verimli kullanıldığı söylenemez.
Yunan Deniz Kuvvetleri, ekonomik kriz nedeniyle 2010 yılından bu yana kızağa çekilmiş durumdadır.
Parlamenter bir sisteme sahip olan Yunanistan’da seçim barajı %3’tür. Baraj, 130 bin civarında olan Türk nüfusun parti kurup parlamentoya girememesi için bu oranda tutulmuştur. Yunan siyasal sisteminde, barajı aşamayacak siyasi hareketler için (Türkiye’de var olan) bağımsız aday olarak parlamentoya girme imkanı bulunmamaktadır. Bu nedenle Yunanistan’da yaşayan Türkler, mecburen barajı aşabilecek partilerden siyasete atılmakta, bu partiler de mecburen etnik milliyetçilik gütmeyen sol partiler olmaktadır.
Kanımca; Lozan Anlaşması uyarınca Türkiye’deki Rum nüfus ile Yunanistan’daki Türk nüfusun mübadele edilmesi, Yunan ulus devletinin kurulması için Türkiye’ye dikte edilmiş bir oyundur. Mübadele ile, o tarihlerde 1.800.000 nüfusu olan Yunanistan’a Türkiye’den 1.200.000 Rum nüfus nakledilmiştir. Karşılığında Türkiye’ye 600.000 Türk gelmiştir.
Mübadele olmamış olsaydı, bugün Türklerin Yunan nüfusuna oranı %40’ları bulacaktı. Türkiye’deki Rum azınlığı da, nüfusun %6-7’sini oluşturacaktı.
Yunanistan’da kilise, siyasette çok etkili ve güçlü bir kurumdur.
Türk dizilerinin izlenmemesi için Kilisenin baskısı bulunmaktadır.
Selanik Metropoliti, Peygamber Efendimize ağır hakaretlerde bulunmasına rağmen, Fener Rum Patriği tarafından uyarılmamaktadır. Fener Rum Patriği, Yunanistan ile isim anlaşmazlığı yaşayan Makedonya Cumhuriyetine hala papaz atamamakta ve milliyetçilik gütmektedir.
İstanbul’u geri alma vaadinden bulunan Altın Şafak Partisi (neo-nazi bir parti), %7 oy alarak Yunan parlamentosuna girebilmiştir.
Yunanistan’da “Ben Türk’üm” demek yasaktır. Merhum Sadık Ahmet, 1990’da “Ben Türk’üm” dediği için vekillikten azledilmiş ve hapis cezası almıştı.
Lozan Anlaşmasına göre, Yunanistan’ın Müftü ataması mümkün değilken, Yunanistan bu Anlaşmaya aykırı olarak seçilmiş Müftüye alternatif olarak bir Müftü atamaktadır. Üzücü olan ise, bu atanmış Müftünün Türk makamlarınca kabul görüyor olmasıdır.
SÖYLEŞİDEN KARELER:
Comments are closed