Merkezimizce düzenlenen okuyucularımıza açık etkinliklerin 119’uncusu, Yesevi Yardım Hareketi Genel Başkanı Mahmut Cömert’in sunumu ile “Yesevi Yolu ve Nizamı Alem Ülküsü” başlıklı bir söyleşi şeklinde gerçekleşti.
Sayın CÖMERT söyleşide, Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin hayatından ve eserlerinden örneklerle Yesevi okulunu bugüne nasıl taşıyabileceğimize ilişkin yöntemleri ele aldı. Türk Cihan Hakimiyeti mefkuresi kapsamında Nizamı Alem Ülküsünü gelecek nesillere aktarmanın önemine değindi. Yoğun bir dinleyici topluluğunun katıldığı program, soru-cevap kısmıyla tamamlandı.
Söyleşiden bazı notları aşağıda sunuyoruz:
– Kayseri merkezli olarak bünyesinde çok sayıda dernek, öğrenci yurdu, kültür merkezi barındıran Yesevi Yardım Hareketi yaklaşık on yıllık bir cemiyetçilik geçmişine dayanmaktadır. Balkan coğrafyasında önemli faaliyetlere imza atmaktadır. Suriye sahasında terörden arındırılan alanlarda eğitim ve insani yardım faaliyetlerinin yanı sıra Arakan Müslümanlarına da yardım eli uzatılmıştır. 37 ilde temsilcisi bulunmaktadır.
-Hoca Ahmet Yesevi yetiştirdiği genç talebeler, Alperenler vasıtasıyla Anadolu ve Balkanlar dahil çok geniş coğrafyaların İslamlaşmasını sağlamıştır. Bu büyük şahsiyetin maneviyatına atfen hareketimize bu ismi seçtik. Hoca Ahmet Yesevi bir ideolog olmanın ötesinde tam bir aksiyon adamıdır. Onun öğretileri gündemimizde artarak yer bulmaya devam edecektir.
-Bir ömrü helal yaşamak isteyen bir grup genç olarak çıktığımız yolda dünya ölçeğinde iddialar ortaya koyacak bir noktaya geldik. Meselelere çözüm bulma yolunda dinamizmimizi ve inancımızı ayağa kaldıran sembol isim Ahmet Yesevidir.
-Ahmet Yesevi Hazretlerinin dünya hayatını idame ettireceği bir işi vardı, çalışıyordu. Peygamberlerin dahi bir mesleği, sanatı vardır. Yesevi hazretleri günümüzün sözde şeyhlerinden bu yönü ile de ayrılmaktadır. Bu bir yaşam tarzıdır, topluma örnek teşkil eder. Gösterişsiz hayatı esas almıştır, bugünün reklam odaklı anlayışından çok uzaktadır.
-Dava şuurumuzun ve mücadele azmimizin motivasyon kaynağı Nizamı Alem Ülküsüdür. Günümüzde toplumsal kamplaşma kavramlara da sirayet ediyor. Müşterek kavramlar kamplaşmanın unsuru olarak başka taraflara kalabiliyor. Bin yılların hafızasını biriktirdiğimiz kavramlarımız siyasi tartışmalar ve ideolojik ayrışmalar arasında anlam kayması yaşıyor.
-Kavramlardan vazgeçmek davadan vazgeçmek sonucunu doğurur. İsim seçmek önemli bir misyon yükler. Nizamı Alem ülküsü; Rusların kara hakimiyeti, İngilizlerin deniz hakimiyeti, ABD’nin hava hakimiyeti teorisi gibi kuru bir cihangirlik davası değildir. Büyük bir misyon, dava ve ideali temsil eder.
-Yaşadığımız coğrafya ve tarihimiz bizlere istesek de istemesek de bir misyon yüklüyor. Bunu inkar edersek ve görmezden gelirsek çok sert bir kendini hatırlatıyor (Suriye meselesi) Bu mesuliyetleri hatırlama iradesini ortaya koyuyoruz ve genç bir kadro yetiştiriyoruz. Faaliyetlerimizde gençleri etkin kılmaya dikkat ediyoruz. Onların gözünde dünyayı küçültüyoruz. Dünya korkulacak kadar büyük değil, hakim olunacak kadar küçüktür.
-Nizamı Alem davası Türkiye’yi siyasi, sosyal ve ekonomik alanda daha da güçlendirecek, dünyada başlıca söz sahibi bir konuma taşıyacaktır. Türk Milletinin dünyada söz sahibi olduğu dönemler gerçek anlamda huzur ve barışın sağlandığı dönemler olmuştur. Fetret Devrinde Osmanlı Balkanlarda toprak kaybetmemiştir. 11 yıl süren taht mücadelesi ve siyasi çalkantıya rağmen bu sonucun doğmasının nedeni Osmanlı’nın kurduğu nizamdır.
-Teşkilatlı olmak çok önemli. Arakan Müslümanları teşkilatlı olmadıkları için zulme maruz kalıyor. Gagauzya ve Makedonya’da gördüğümüz durum, teşkilatlı oldukları için daha güçlüler. Teşkilatlanmamak musibetlere yol açan başlıca bir faktördür.
-Reklam yapmayı sevmiyoruz. Şov amaçlı hareketlerden uzağız. Gerekmedikçe yaptıklarımızı göstermiyoruz. Toplumun bazı genel kabulleri zorluklara yok açıyor. Milletin parasını “yele vermemek için” kalıcı işler yapmayı önceliyoruz. Eğitim, kültür, iktisadi altyapı faaliyetleri öncelikli olmalı. İnsani yardım ilaç gibi olmalı, dozajı çok iyi ayarlanmalı.
-Gerekenden az veya fazla olursa fayda vermez, zararı bile olur. “Bir şeyler yapmama” karşılığında ödüllendirilmeye alışmış orta doğu toplumlarının kendine has dinamikleri var.
-Kişi odaklı olmamak gerekir. Kişi odaklılık birliğin önünde engel teşkil eder. Sorunları ve çözümleri kişilere endekslememeliyiz. Türkiye’de siyasetin çok geniş bir etki alanı var ama siyaset kurumu üretmiyor tam aksine tüketiyor. Sivil toplum güçlenmeli ve sivil toplumla geniş kesimlere etki edecek faaliyetler yapılması ele alınmalıdır.
Sayın Mahmut Cömert’e ufuk açıcı sunumu için teşekkür ediyoruz.
Comments are closed