Bağış Sepeti

Yasal Uyarı: Kaynak gösterilmeden ve açık link verilmeden sitede yer alan yazılar kullanılamaz.

Etnik ve Dini Yapılar

TEO-POLİTİK AÇIDAN IRAK, SURİYE VE KIYAMET ALAMETLERİ

Rasim BOZBUĞA
Rasim BOZBUĞA

Irak ve Suriye’de günümüzde yaşanan hadiseler sadece ekonomik çıkar veya siyasal hegemonya mücadelesi olmayıp aynı zamanda farklı inanç gruplarının inandığı Mehdi, Mesih gibi çeşitli şekillerde adlandırılan “altın çağı başlatıcı kurtarıcıların çıkış alametleri” ya da onun gelişi için yol yapma çabalarıdır.  Yahudiler açısından “altın çağı” başlatacak Mesih’in gelişi öncesinde “Armilus veya Gog-Magog’un yenildiği savaş”, Hristiyanlar için Armageddon ve Hz. İsa’nın ikinci gelişinin habercisi olaylardır. Diğer taraftan Şiiler açısından Mehdi’nin gelmesi ve sonrasında dünyaya hakim olmasına ilişkin kehanetlerin gerçekleştirilmesi veya gerçekleşmesi, bu hadiselerle olmaktadır. Sünni veya Selefi gruplar açısından “Hz. İsa’nın gelişi, Melhame-i Kübra, Mehdi’nin gelişi ve muvahhidler tarafından savaşsız İstanbul’un ikinci fethi” Suriye’deki savaşlar sonrasında olacaktır.

Kurtarıcısını bekleyen her bir grup, Suriye ve Irak’taki olayları inandığı gaybi haberler bağlamında yorumlamakta ve yaşanan hadiselerde ona göre konumlanmaktadır. Bu çalışma, Suriye ve Irak’taki hadiselerin sadece reel politikle değil, aynı zamanda teo-politik düzlemde de anlaşılması gerektiğini ortaya koymaya çalışmaktadır.

Giriş ve Kavramsal Çerçeve

KIYAMET SURİYE’DE Mİ KOPACAK?
KIYAMET SURİYE’DE Mİ KOPACAK?

Irak ve Suriye’de günümüzde yaşanan olaylar ya da savaşların sadece ekonomik çıkar veya siyasal hegemonya mücadelesi olmayıp, aynı zamanda kehanetleri gerçekleştirme çabası olduğu görülmektedir. Yahudiler açısından Davud ya da Yusuf’un oğlu Mesih’in ortaya çıkışı öncesinde “Gog-Magog’un yenildiği savaş”, Hristiyanlar için “Armageddon ve Hz. İsa’nın ikinci gelişinin” habercisi olaylar olarak görülmektedir. Diğer taraftan Şiiler açısından Mehdi’nin gelmesi ve sonrasında dünyaya hakim olmasına ilişkin kehanetlerin gerçekleştirilmesi veya gerçekleşmesi, bu hadiselerle ilişkilendirilmektedir. Suriye ve Irak’ta savaşan Sünni veya Selefi gruplar açısından ise Hz. İsa’nın gelişi, Melhame-i Kübra ve Mehdi’nin gelişi, yine bu savaşlarla ilişkilendirilmektedir. Her bir grup, bu kargaşa ve savaşları kendi açısından yorumlamakta ve gelecekteki daha güzel günlerin habercisi olarak görmekte ve güzel günlerin kehanetinin önünü açmak için pozisyon almaktadırlar.

Birbiriyle çelişebilen, muğlak ve farklı şekilde yorumlanabilecek bu gaybi haberlerin ve kehanetlerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ya da nasıl gerçekleşeceğini bilmenin mümkün olmadığı açıktır. Ancak kehaneti gerçekleştirmeyi hedefleyen ya da kehanetleri yaptıklarına meşruiyet kaynağı olarak gören ve kullanan grupların davranışlarını, inandıkları kehanetleri inceleyerek tahmin etmek mümkün görünmektedir.

Bu bağlamda öncelikle kullanacağımız ve daha önce yaygın olarak kullanılmayan “Teo-politik” ve “Teo-strateji” kavramlarının açıklanması gerekmektedir. “Teo-politik” kavramını; devletlerin ya da toplumların dini ya da mistik inançları ile siyasetleri arasındaki ilişkiyi tanımlayan kavram olarak kullanmaktayız. Bu kavram, aynı zamanda Haçlı Seferleri, İsrail’in kurulması gibi tarihi hadiselerin arkasındaki dini/mistik inanç boyutunu da anlamamız gerektiğini söylemektedir. “Teo-strateji” kavramı ise; dini/mistik politik hedeflere ulaşmak için yürütülen çabaları, planları içerecek şekildeki stratejileri anlatmaktadır. Örnek olarak Mehdist hareketlerin Mehdi’nin yolunu açmak için yaptıkları eylemleri, teo-strateji kavramı ile açıklayabiliriz.

Bu itibarla Mehdi, Mesih ya da İsa Peygamberin yeniden gelişine ilişkin rivayetlerin ya da kehanetlerin (hepsinin ya da bir kısmının) sahih olmadığı, ya da dini anlamda yanlış olduğuna ilişkin bir itiraz, teo-politik ya da teo-stratejik açıdan anlamsız bulunmaktadır. Teo-politik ya da teo-strateji açısından bakıldığında, rivayet veya kehanetlerin herhangi bir grubun motivasyonuna kaynaklık etmesi yeterlidir.

I. FARKLI İNANÇ GRUPLARININ SURİYE VE IRAK MESELESİNE TEO-POLİTİK BAKIŞI

A- Yahudi Teolojisi Açısından Mesih İnancı ve Suriye ile Irak’taki Hadiseler

Yahudiler açısından Ortadoğu’daki olayların Mesih’in gelişi ile ilgili olduğu algısı mevcuttur. Yahudiler, Davud’un soyundan gelip Yahudilere şeref ve refah getireceğine inandıkları kralı, “meshedilmiş” manasında Mesih olarak adlandırmaktadırlar. Yahudi inancına göre Mesih, Yeruşalim’i (Kudüs) düşmandan temizleyecek ve kavmi ile oraya yerleşecektir. Süleyman’ın inşa ettiği Mabed, yeniden bina edilecek, Allah’ın nuru (sekine) yine onun üzerine yerleşecek ve genç-ihtiyar, efendi-köle bütün İsraillilere nübüvvet nuru ihsan edilecektir. Bu mukaddes devir, zamanın sonuna, yani bu dünya yerini diğerine terk edene kadar devam edecektir. Yahudilerin Mesih’i ile Hıristiyanların Mesih’i arasındaki kesin fark şudur: Yahudiler, Mesih olarak yeni bir şahsın gelmesini beklerken, Hıristiyanlar Meryem oğlu İsa’nın ricat’ine yani dönüşüne inanmaktadırlar.[1]

Yahudilere göre Mesih geldiğinde, karşısında “Armilus” adında biri çıkacaktır İsrailoğullarına karşı savaşacak ve Kudüs’ü harap edecek, ancak Mesih tarafından yenilgiye uğratılacaktır. Ayrıca Armilus’un, Yahudilere karşı savaşacak olan ittifakın lideri olan Gog’un diğer adı olduğu ya da Gog’un halefi olacağına da inanılmaktadır.[2]

Tevrat’ın Hezekiel 38 ve 39 bölümünde Magog, Tubal, Fars, Kuş (Sudan-Etyopya) ve Togarma’nın İsrail’e karşı savaşacağı kehaneti bulunmaktadır. Bunlardan Gog, Magog, Tubal ve Togarma’nın tarihsel olarak Türkiye topraklarında ya da daha kuzeyde bulunulduğuna inanılmaktadır. Ayrıca, özellikle Gog ve Magog topraklarını Rus veya Çin toprakları şeklinde yorumlayanlar da mevcuttur. Tevrat’ın aynı bölümüne göre yapılan savaşta ise Gog yenilgiye uğrayacak, akabinde Mesih’in devri yani Yahudilerin dünyaya hakim olduğu çağ başlayacaktır.

Yahudilere göre; “Mesih Devri” öncesi tam bir kargaşa, düzensizlik ve zulüm dönemidir. Dünyaya dinsizlik ve ahlaksızlık hâkim olacak ve Allah’ın düşmanı olan kuvvetler, Kudüs’e saldıracaklardır. İnsanlarda utanma hissi azalacak, pahalılık artacaktır. Felaketler birbirini kovalayacak; savaşlar, hastalıklar ve pahalılık insanları saracaktır. Dünyanın verimi azalacak, ülke çöle dönecek, tarla ve bağlar bakımsız kalıp, dikenler ve çalılar yetişecektir. Kudüs harap olacak, yabani eşeklerin gezinti yeri, sürülerin otlağı olacaktır. Sınır halkları, sefalet içinde şehirden şehre dolaşacak, yüzlerine bakan olmayacaktır. Babilliler, İsrail ülkesine ayak basacak, Fars atları İsrail mezarlarını çiğneyecektir. Yahudilere göre; Mesih’in gelmesi öncesi dünya milletleri birbirlerine saldıracak, Fars Kralı Arabistan’a hücum edecek, Arabistan Kralı da Roma’yı vuracak ve insanların nesilleri kesilecektir.

Kabbala’da; Mesih’in ilk defa Yukarı Galile’de Aden Bahçesi içerisinde bir sarayda görüneceği belirtilmektedir. Mesih, Yahudilerle birlikte onların dışındaki milletlere de hükmedecektir. Mesih, dünya imparatoru olarak müminlere Tanrı’nın rahmetini, küfürbazlara da lânetini getirecektir. Hâkimiyetini kabul etmeyenler, ilahi cezaya çarptırılacaklardır. Yahudilerin düşmanları, Mesih devrinde çeşitli cezalara çarptırılacaklardır. Örneğin; Fars Krallarını melekler tahtlarında yakalayarak sürüye saldıran aç kurtlar gibi parçalayacaklardır. Asurlular da Allah tarafından imha edileceklerdir.[3]

B- Irak ve Suriye Savaşının Hristiyan Dünyası Açısından Anlamı

Hristiyanlık açısından Irak ve Suriye savaşıyla ilişkilendirilen hususlar, temel olarak Eski Ahit’e (Tevrat) dayanmakta ve Yahudilerle paralellik arz etmektedir. Ayrıca, konuya ilişkin Yeni Ahit’te (İncil) yer alan hususlarla konu bir miktar farklılaşmış ve Hz. İsa’nın yeniden gelişiyle (ricat) ilişkilendirilmiştir. Bu bağlamda temel fark, Yahudilerin Mesih olarak yeni bir şahsın gelmesini beklemelerine karşılık, Hıristiyanlar Hz. İsa’nın “ricati’’ne yani tekrar dönüşüne inanmalarıdır.

Irak ve Suriye ile ilişkilendirilen hususlar, temel olarak İncil’in Vahiy bölümü ile Tevrat’ın bir bölümü olan Hezekiel’in 38-39 alt bölümlerine dayanmaktadır. Hristiyanlara göre; İncil’de anlatılan Armageddon savaşı, İsa Mesih’in ikinci defa gelip 1000 yıllık hâkimiyeti ile de yakından ilişkili olarak yorumlanmaktadır. Onlara göre Armageddon savaşı sonrasında şeytani güçler, nihai olarak yenilgiye uğratılacak ve 1000 yıllık Hristiyan altın çağı başlayacaktır. Hristiyan altın çağında, Yahudi altın çağından farklı olarak Şeytan zincirlenecek ve günah ortadan kalkacaktır. Diğer bir deyişle dünyada cennet hayatı başlayacaktır.

Hristiyan inanışında Armageddon savaşının Ortadoğu bölgesinde olacağı öngörülmektedir.  Hristiyan inancına göre; doğudan gelen kralların önü açılsın diye Fırat’ın suyu kuruyacak ve ordular Armageddon denilen yerde toplanacaktır. Babil (Bağdat), havadan gelen belayla yıkılacak ve insanların üzerine 58 kilo ağırlığında dolu yağacaktır (İncil, Vahiy 16). Bu savaş, aynı zamanda Hz. İsa’nın ikinci defa gelişi ve bin yıllık krallığı ile de ilişkilidir. Ricat’ın ön şartlarından biri, Bağdat’ın bombalanması olduğu gibi Şam’ın harabe haline gelmesi de (İsiah 17:1) bu savaşla ilişkilendirilmektedirler.[4] Hıristiyanlara göre; İsa-Mesih ilk gelişinde hidayet kapısını açmıştır. İkinci gelişinde dünya hâkimiyetini gerçekleştirecektir ve bu geliş, Nisan ayına rastlayacaktır.

İsa Mesih’in gelişiyle ilgili farklı Hristiyan grupları, temel olarak belli ön şartların gerçekleşeceğine inanmaktadırlar. Hz. İsa’nın gelişi ile ilgili; (1) Kudüs ve İsrail’in Yahudilerin elinde olması, (2) Rusya, İran ve bazı Afrika ülkeleri ittifakının İsrail’e saldırması ve yenilmeleri, (3) Armageddon savaşının yaşanması, (4) Anti-crist-Deccal’in ortaya çıkması ve (5) Roma İmparatorluğu’nun (Avrupa Birliği olarak yorumlanmakta) tekrar ortaya çıkması, ricat öncesi olaylar olarak görülmektedir.[5]

Özellikle Evanjelik Hristiyan grupların inancında İsa’nın yeniden gelişinin hızlandırılması için Armageddon savaşının yapılması, önem arz etmektedir. Hristiyan Siyonistler de denilen bu gruplar, İsrail’in sınırsız şekilde desteklenmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Aynı zamanda bu gruplar, Ortadoğu’daki her savaşı İsa Mesih’in ricatine uygun iklimi meydana getireceğine inandıklarından desteklemektedirler. Onlara göre Ortadoğu’daki savaşlar; 1-Tevratın Hezekiel bölümündeki kehanete uygun olarak İslam ve Kuzey orduları (Ruslar gibi) ittifakının İsrail’e saldırması ve akabinde ağır bir şekilde yenilmesi, 2- İncil’in Vahiy bölümünde belirtildiği üzere Armagoddon savaşı ile şeytani güçlerin nihai olarak bozguna uğratılmaları 3-Anti-crist’in (deccal) gelmesi öncesindeki felaketler dönemi, kitlesel göğe çekilme, 1000 yıllık altın çağın başlangıcı gibi hadiseleri tetikleyecek olaylardır.[6] Ayrıca Evanjaliklere göre Armageddon savaşı, Kuzey İsrail’de ya da Suriye’de gerçekleşecektir.[7] Bu nedenle Suriye savaşına bir anlamda Armageddon savaşı olarak görmektedirler.

Diğer taraftan Hristiyan teo-politiğinde İsa Mesih’in ricati öncesindeki olaylarda sadece Armageddon değil, “7 yıllık büyük felaket dönemi”nin de önemli yeri olduğu görülmektedir.[8] Bazı Hristiyan grupları, bu dönemin İsrail’le yapılan barış anlaşması ile başlayacağına inanmaktadırlar.[9] Zamanlaması konusunda farklı yaklaşımlar olsa da genel olarak anti-crist’in yükselişi ve hakimiyeti, bu dönemde olmakta ve akabinde Armageddon savaşı ve İsa Mesih’in ricati ile 1000 yıllık altın çağ başlamaktadır.[10]

C- Şii İnancına Göre Mehdinin Ortaya Çıkışı ve Irak-Suriye Kargaşası

Genel olarak Şii kamuoyu bugün Irak ve Suriye’de yaşananları kayıp İmam Mehdi’nin çıkışı ile doğrudan ilişkili görmektedirler. Diğer bir ifade ile bölgede yaşanan kargaşada aktif rol oynayan Şii gruplar Suriye’de ve Irak’ta ortaya çıkmış/çıkacak Savaş ve Fitne’nin (katliamlar- savaşlar ve kargaşa) Mehdi’nin gelişi ile ilişkili olduğuna inanmakta ve onun yolunu hazırlamak için çabalamaktadırlar.

Mehdinin çıkışından önceki alametler Şia kaynaklarında önemli bir yer tutmaktadır. Bu konuda en önemli kaynaklardan olan Allame Muhammad Baqir al-Majlisi’nin kitabında bu alametler farklı Şia kaynaklarından derlenmiş bir bütün halinde sunulmuştur.[11] Onun kitabında belirtildiği üzere Mehdi gelmesinden önce, Suriye’de fitne, korku, açlık ve büyük katliamlar olacaktır. (125) Ayrıca Horasan’dan çıkacak “siyah bayraklılar”, (s. 113) Ramazan ayında (gökten gelecek) dehşet, Necef-Kerbala-Anbar civarında katliamlar Mehdi’nin çıkışına ilişkin diğer alametlerdir. (s. 131) Ayrıca Şii kaynaklarına göre Mehdi Horasan’da kıyam edecek ve Kufe ve Moltan’a galip gelecektir ve Beni Kâvân adasını (Basra körfezinde bir ada) ele geçirecektir. (s. 131) Mehdinin çıkması Haricilerle Kürtler için çok zor ve musibetli bir dönem olacaktır. (s. 123) Mehdi çıkması döneminde Bağdat ve Rey (günümüzde Tahran’ın bir mahallesi) yıkılacaktır (s. 122), İran Kürdistan’ında savaş olacak, Mehdi’nin Fakir Şiilerin savaşı olacak, Mehdi taraftarlarının komutanı (ya da Mehdi) Hemadan’lı olacaktır. (s. 123)

Ayrıca Mehdi’nin çıkışına Süfyani’nin çıkışı eşlik edecektir. Süfyani’ye Şam halkı itaat edecek, Mehdi’ye karşı saldırgan bir ordu ile Medine’ye gelecek ve Medine çöllerine ulaştığında Allah onun ordusunu toprağa gömecektir. Şam’daki bir depremde yüz bin kişi ölecek Allah bu depremi müminlere rahmet, kafirlere ise azap olarak gönderecektir. “Sarı bayraklılar” batıdan gelerek Şam’a ulaşacaklar. O sırada en büyük dehşet ve kızıl ölüm gerçekleşecek. Sonra Şam yakınlarındaki Heresta ve/veya Cabiya köyü toprağın altına girecek ve Şam’dan ağıtlar yükselecektir. (s. 132) Bu dönemde Yemani de çıkacaktır. Şii kaynakları genel olarak Kahtani-Yemani’nin Hizbullah-Seyit Nasrallah veya Husiler olduğuna ilişkin farklı kabulleri bulunmaktadır. Diğer taraftan Ben-i Abbas’tan (Bir kısım Şia Hamaney’i bu başlıkta değerlendirmektedir.) Horasani doğu taraftan küçük siyah bayraklarla ortaya çıkacak ve Süfyani ile savaşacaktır. Aynı dönemde Haşimilerin komutanı Tamim Bin Salih’te Süfyani ile savaşacak ve birçok yerde yenildikten sonra nihai olarak Irak’ta yenilecekler ve Haşimiler Mekke ve Medine tarafına kaçacaklardır. Mehdi’ye yardım etmek üzere farklı bölgelerde Türkler harekete geçeceklerdir. (s.131) Şiilerin bir kısmı Süfyani’nin yanında olacak sonrasında Mehdi’nin tarafına geçeceklerdir. (s.121)

Harita I’de gösterildiği üzere Mehdi’ye karşı, Mekke’liler, Medine’liler, Şam’lılar, Ümeyyeoğulları, Basra’lılar, Dest Meysan’lılar [Irak’ın güneyinde bir bölge], Kürtler, Göçebe Araplar, (D/Z)abbe[12], Gani,[13] Bahiler[14], Ezr’liler (veya Ezd’liler)[15] ve Rey’liler[16] savaşacaklardır. (s. 255) Mehdi’ye karşı savaşacak bu grupların günümüzde Irak, Suriye, Suudi Arabistan Iran devletleri ile Silahlı Kürt grupların karşılık geldiği düşünülmektedir.[17] Diğer taraftan (D/Z)abbe, Gani,  Bahiler, Ezr’liler (veya Ezd’liler)’in hangi devlete yada topluma karşılık geldiğini tespit etmek zor olsa da coğrafi isimlendirmeler ve mevcut kabile isimlendirmeleri nedeniyle Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de Mehdi ile savaşacak ülkelerden olduğu tahmin edilmektedir.

Harita I: Mehdi’nin Savaşacağı Şehirler ve Topluluklar[18]

mehdinin-savasacagi-topluluklar-ve-sehirler

1- Süfyani

İslam kaynaklarına göre Deccal’ın Müslümanlar arasında çıkan versiyonuna Süfyani adı verilmekte ve onunla ilgili birbiri ile çelişebilen çok fazla kehanette bulunulmaktadır. Onunla ilgili haberlerin çoğu Şii kaynaklarında geçmekte olup çoğunlukla Mehdi’nin çıkışı ile ilişkili olarak anlatılmaktadır. Düşmanlarına karşı zafer kazanacağı yer ise Harita II’de görüleceği üzere Deyr-i Zor şehridir.

Şii kaynaklarına göre Süfyani’ye ilişkin hususlar aşağıda sıralanmıştır.

– Süfyani Suriye’nin güneyinden çıkacak (Yabis vadisi), (s. 147)

– Şam’a hakim olacak ve herkes ona itaat edecek, (s. 147)

– Süfyani Şiilere karşı değil Abbasilere karşı isyan edecek (s. 130) ve Bağdat’ta Abbasilerden yüzlerce kişiyi öldürecek, (s. 84)

– Süfyani Emevi soyundan olacak ve onun çıktığı dönemde Suriye üçe bölünecek ve Süfyani (Abka ve Ashab adındaki) diğer ikisi ile savaşacak ve onları yenecek, (s. 132, 160),

– Süfyani’nin savaşacağı gruplar bir başka Şii kaynağında Siyah-beyaz bayraklılar (bazı gruplar bunları renklerinden dolayı İŞİD’çiler olarak yorumlamaktadır), Kırmızı-Beyaz bayraklılar (Bu grupta Türkiye veya Türkiye’nin desteklediği gruplar olarak yorumlandığı görülmüştür) olarak ifade edilmektedir[19]

– Süfyani’nin bu savaşında Kelbiye/Beni Kelb aşireti (Esad Ailesinin de aşireti)  onun yanında olacak, (s. 388)

– Süfyani gizli Hristiyan olacak, (s. 112)

– Kufelilerden bir grup Süfyani’ye biat edecek, (s. 282)

– Süfyani, hem Türkler hem de Romalılara karşı çıkacak sonrasında Deyr-i Zorda düşmanlarını yenecek ve Kral Abdullah ölecek, (s. 105)

– Süfyani’nin ordusunun bir kısmı Sünni bir kısmı Şii olacak ve Şiiler Mehdi’nin ordusuna sonradan katılacaklar (s. 121)

– Süfyani çok büyük katliamlarda bulunacak, Şam’da beş beldeyi alacak (Şam, Hama, Halep, Humus, Filistin ve Ürdün) sonrasında Basra ve Vasıt’ı ve Kufeyi de alacak (s. 146)

– Medine’ye ordu gönderecek, ordusu Mekke ve Medine arasındaki Beyda’da toprağa batacak, (s. 300)

– Süfyani ortaya çıktığında bayrağında sarı ve yeşil renkler olacak, (s. 388), Medine’ye gönderdiği ordunun bayrağı kırmızı renkte olacak (s. 165)

– Şam’daki Emevi camiinde tahribat yapılacak,  (s. 132)[20]

Süfyani’ye ilişkin hususların gerek Sünni gerekse Şiilerce dikkatle izlendiği görülmektedir. Şiiler görünümünden dolayı Süfyani’nin Ürdün Kralı Abdullah veya diğer bir kişi olacağını ancak Beni Kelb’den olan Beşar Esad olamayacağını düşünmektedirler.[21] Şii gruplar içinde Süfyani’nin İŞİD olduğunu savunan yaklaşımlar da mevcuttur. [22]

Harita II: Kehanetlere Göre Ortadoğu’daki Savaş Yerleri

kehanetlere-gore-ortadogudaki-savas-yerleri

Kendisini de Azerbaycanlı Şii olan Hasan Ahundzade ise İran, Şii milisler ve Rus ve Esad ittifakının Süfyani hareketini oluşturduğunu iddia etmektedir. Bunu Şii kaynaklarında yer alan haberlere dayanarak yapmaktadır.[23] Sunni gruplarda ise Esad ailesinin Süfyani veya Süfyani’nin ileri gelenlerinden biri olduğuna inanılmaktadır.[24]

D- Irak ve Suriye’de Savaşan Sünni veya Selefi Gruplar Açısından Suriye Savaşı

Ana akım Ehl-i Sünnet inancında Hz. İsa’nın yeniden gelişi veya Mehdi’ye ilişkin hususlar merkezi bir yer tutmamaktadır. Bununla birlikte bazı tasavvufi veya cihatçı gruplar tarafından Melhame-i Kübra, Hz. İsa’nın yeniden gelişi veya Mehdinin çıkışına ilişkin hususlar öne çıkarılmaktadır. Cihatçı grupların “Siyah Bayraklılar” hakkında İslam kaynaklarında geçen hususları dikkate aldığı onların siyah bayrak kullanmalarından anlaşılmaktadır. Ayrıca, Şam’a (İslam kaynaklarında Şam; Suriye ve yakın çevresini kapsamaktadır) yönelik Hadisi Şerifler ve Antakya civarındaki Amik veya Halep’in kuzeyindeki Dabık bölgesindeki büyük savaş “Melhame-i Kübra“da savaşmanın ve şehit olmanın fazileti bu grupların önemli motivasyon kaynaklarındandır. Ayrıca Hz. İsa’nın gelişi ve Mehdi’ye ilişkin hadislerin bu gruplarca dikkate alındığı görülmektedir.[25] Özellikle Melhame-i Kübra önemli bir motivasyon sebebi olarak görünmektedir.[26]

İŞİD için de Hz. Muhammed’in (A.S.) Şam-Suriye için bahsettiği Suriye’de yaşanacak savaşlar, “Siyah Bayraklıların Çıkışı” ve büyük savaş (Melhame-i Kübra) motiflerinin önemli hususlar olduğu görülmektedir.[27] İŞİD’in İngilizce dergisi olan DABIQ’ın ilk sayısında derginin adının Dabıq olarak nitelendirilmesinin sebebinin bu Hadis-i Şerifler olduğu belirtilmektedir.[28]

İŞİD’in Türkçe dergisi olan Konstantiniye’de ise Şam’daki (Suriye) savaş ve Dabıq veya Amik’teki Melhame’ye ilişkin Hadis-i Şerifler öne çıkarılmaktadır.

“Ebû Hüreyre’den r.a rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar: “Romalılar A’mâk’a yahut Dâbık’a inmedikçe kıyamet kopmayacaktır.” Onların karşısına Medine’den o gün yeryüzü halkının en iyilerinden bir ordu çıkacaktır. Askerler saf bağladıkları vakit; Romalılar; bizimle, bizden esir alanların arasını serbest bırakın onlarla harp edelim, diyecekler. Müslümanlar da: “Hayır! Vallahi sizinle din kardeşlerimizin arasını serbest bırakmayız” diyecekler. Müteakiben onlarla harp edecekler ve; Üçte biri kaçacak, Allah ebediyen kendilerine tevbe ilham etmeyecektir. Üçte biri de öldürülecek, Allah indinde şehitlerin en faziletlisi olacaklardır. Üçte biri ise fethedecek, ebediyen fitneye duçar olmayacaklardır. Müteakiben İstanbul fethedilecektir. Gaziler kılıçlarını zeytin ağaçlarına asmış, ganimetleri taksim ederken anîden içlerinde şeytan: Gerçekten memleketinizde bıraktığınız aileleriniz Deccal’ın eline geçti, bağıracaktır. Müslümanlar İstanbul’dan çıkacaklar. Fakat şeytanın bu sözü yalandır. Şam’a geldikleri vakit ise gerçekten Deccal çıkacaktır. Müslümanlar harbe hazırlanır ve saflarını düzeltirler. Namaz için kamet getirildiği vakit, Meryem’in oğlu İsa (Aleyhisselam) inerek onlara imamlık yapacaktır. Allah’ın düşmanı Deccal, İsa Aleyhisselamı gördüğü vakit tuzun suda eridiği gibi eriyecektir. Onu bıraksa kendiliğinden helak olacak, lâkin Allah deccali onun eliyle öldürecek, kanını İsa aleyhisselamın süngüsünde onlara gösterecektir. (Müslim fiten 9, Hadis no: 2897)

Konstantiye dergisinde, İstanbul’un (İŞİDçilerin inandığı şekilde) ikinci defa fethi ile ilişkili olarak Ebu Hureyre’den r.a rivayet edilen bir başka Hadis-i Şerifi nakledilmektedir.

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar: “Bir tarafı karada, bir tarafı denizde bir şehir İşittiniz mi?” ( o şehir İstanbul’dur.) Ashab: – Evet, Ey Allah’ın Resulü! dediler. “Benî İshak’dan yetmiş bin kişi bu şehre gaza etmedikçe kıyamet kopmayacaktır. Ona geldikleri vakit inecekler, silâhla çarpışmayacaklar, okda atmayacaklar. Lailahe İllallah, Allahu Ekber (Allah’tan başka ilâh yoktur, Allah her şeyden büyüktür), diyecekler, hemen iki tarafından biri düşecektir.” Sevr demiş ki: Ben onun ancak şöyle dediğini biliyorum : “Denizdeki taraf düşecek. Sonra ikinci defa: Lailahe İllallah, Allahu Ekber (Allah’tan başka ilâh yoktur. Allah her şeyden büyüktür), diyecekler, öteki tarafı da düşecektir. Sonra üçüncü defa: Lailahe İllallah, Allahu Ekber (Allah’tan başka ilâh yoktur. Allah her şeyden büyüktür) diyecek ve kendilerine (kapılar) açılacaktır. Müslümanlar oraya girecek ve ganimet alacaklardır. Onlar ganimetleri taksim ederken birdenbire kendilerine bir yaygaracı gelecek: Deccal çıkmıştır, diyecek. Onlar da her şeyi bırakıp döneceklerdir.» (Müslim fiten 18, hadis no:2920)

Derginin aynı bölümünde İstanbul’un ikinci defa fethiyle ilişkilendirilen bir başka Hadis-i Şerifi daha aktarılmakta ve İstanbul’un savaşsız fethedileceği yorumunda bulunulmaktadır.

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):  Siz muhakkak Benu’l-Asfar (rumlar) ile savaşacaksınız. Sizden sonra gelenler de onlarla savaşacaktır. Nihayet Allah yolunda hiç bir kınayanın kınamasından korkmayan, seçkin Müslümanlar olan Hicaz halkı onlarla savaşa çıkacaklar ve tesbih ve tekbirle Kostantiniyyeyi fethedecekler. O güne dek mislini elde etmedikleri öyle bol ganimet mallarını elde edecekler ki kalkanlarla bölüşecekler. Gelen bir adam da (müslümanlara) : Şüphesiz Deccâl sizin memleketlerinizde çıkıverdi, diyecek. Bilmiş olunuz ki o haber yalandır. Artık o habere inanan pişmandır, inanmayan da pişmandır, buyurdu.” (Suneni ibni mace cilt 2) Bu hadislerden de anlaşıldığı üzere kıyamete yakın eski ismiyle Kostantiniyye şuan ki ismiyle de İstanbul olan şehir, silahsız ve kansız bir şekilde sadece tekbirlerle fethedilecektir. Kıyamete yakın nebevi bir menhec üzere yeniden inşa edilen hilafet ordusu Allah’ın  izniyle burayı tekbirlerle fethedecektir.”[29]

İŞİD’in İstanbul’u kendi ordularının savaşsız fethedeceğine inanması, İŞİD’in en azından kısa vadede Türkiye’ye yönelik saldırı yapmasını kısmen engellediğini söyleyebiliriz. Ayrıca İŞİD’i Türkiye’ye saldırmaktan alıkoyan bir diğer husus da, Hz. Muhammed’in “Onlar size dokunmadıkça Türklerle savaşmayınız” Hadis-i Şerifidir.  Bu bağlamda İbn-i Davud’taki “Türkler ve Habeşliler size dokunmadığı sürece siz de onlara dokunmayınız” Hadis-i Şerifinin İŞİD destekçisi sosyal medya hesaplarında kullanıldığı da görülmüştür. Ancak reel politik açıdan şartların değişmesi ve Türkiye’nin İŞİD karşısında aktif olarak pozisyon alması sonrasında yoğun bir İŞİD saldırısının da olabileceği muhakkaktır.

Suriye’de savaşan diğer muhalif gruplar açısından da Guta ve Şam’daki savaşın sembolik anlamının çok büyük olduğu görülmektedir. İŞİD ve diğer muhaliflere katılımda Suriye’ye ilişkin Hadis-i Şeriflerin önemli bir motivasyon kaynağı olduğu gazetelere yansımıştır.[30] Guta bölgesine ilişkin Hadis-i Şeriflerde Guta’ya önemli bir vurgu bulunmaktadır. “Yapılacak olan savaş gününde Müslümanların sığınağı, Şam şehirlerinin en hayırlısından biri olan ve kendisine Dimeşk denilen şehrin yanındaki el-Ğuta olacaktır.” (Ebu Davud 4298)  Muhalif gruplar ilk olarak Şam’daki Guta’yı ele geçirmişler ve Esad tarafından bu bölgede kimyasal silah kullanmıştır.[31]

Diğer taraftan Ortadoğu’daki kargaşaya ilişkin Hadis-i Şerifler cihatçı grupların Suriye’ye akmasını teşvik etmektedir. “Yakında işler sizin muhtelif ordulara ayrılmanız şeklinde olacak; bir ordu Şam’da, bir ordu Yemen’de ve bir ordu Irak’ta olacaktır.” Bunun üzerine İbni Havale (Radiyallahu Anh): −Ya Rasulallah! O zamana yetişirsem benim için onlardan birini seç ki orayı tercih edeyim, deyince Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:−“Sen Şam’ı seç! Orası Allah’ın arzının en hayırlısıdır. Allah, kullarından en hayırlı olanları orası için seçer. Şayet Şam’a gitmeyi istemezseniz Yemen’i seçin ve havuzunuzdan için. Şüphesiz ki Allah Şam’a ve ahalisine benim için vekil olmuştur.” (Ebu Davud 2483) [32]

II. KEHANETLERİN IRAK-SURİYE’DE SAHADA YANSIMALARI

Günümüzde güney sınırlarımızı yangın yerine çeviren Irak-Suriye kargaşasına müdahil olan grupların altın çağı ya da daha güzel günleri getirmesini umdukları kehanetleri gerçekleştirmeye yönelik çalıştıkları açıkça görülmektedir.

A- Hristiyan ve Yahudi Gruplar Açısından

İlk olarak, Hristiyan ve Yahudi gruplar Mesih’in gelip altın çağı başlatmasını Irak ve Suriye’deki hadiselerle olması için çabalamaktadırlar. Bunları sıraladığımızda,

– Mesih gelmesinin ön şartı olarak Yahudilerin İsrail’de ve Kudüs’te hakim olmaları kabulü paralelinde Hristiyan dünyasında bazen reel politikle çelişecek şekilde İsrail’e koşulsuz sınırsız destek vermesi

– İran’ın “kurbanlık koçun kesilecek kıvama gelinceye kadar beslenmesi misali” kontrollü şekilde desteklenmesi, (Bu durum Tevrat’taki kehanete paralel olarak kısmen güçlenmiş İran’ın Kuzeyli müttefikleriyle İsrail’e saldırabilecek şekilde güçlendirilmesi Böylelikle Mesih’in dönüşünü sağlayacak şekilde yenilmesi olarak da yorumlanabilecektir.),

– Rusya’nın kısmen güçlenmesine ve bölgeye gelişine tahammül (Rusya bölgede kehanetlere uygun şekilde Gog- Magog savaşında yenilmesi ve akabinde Mesihin gelmesi kehaneti)

– Tevrat ve İncil’de fahişe olarak nitelendirilen Babil’in (Bağdat) kehanet paralelinde Birinci ve İkinci Körfez savaşlarında bombalanması,

– Büyük felaket dönemi öncesinde İsrail Barışı için çaba, bölgede kargaşanın derinleşmesine tahammül ve Şam şehrinin harap olmasına izin verme gibi başlıklarla sıralayabiliriz.

B- Müslüman Gruplar Açısından

Şii, Sünni ve Selefi grupların gerek sembolik gerekse uygulamada kehanetlere uygun davrandığı görülmektedir. Bunlardan tespit edebildiklerimiz aşağıda sıralanmaktadır.

1- Şii Gruplar açısından

– Sarı Bayraklıların batıdan Şam’a girmesi (Suriye’de savaşan Şii grupların -Hizbullah gibi- tamamına yakını sarı bayraklıdır)

– Mehdi çıkmadan önce Şam’da yaşanacak açlık (Yermuk, Guta ve Humus gibi yerlerde kuşatma ile – muhtemelen bilinçli şekilde- oluşturulan açlık)

– Mehdi çıkmasından önce Şam’da bazı yerlerin yere batması (Haraste dahil bir çok yer yerleşim yerinin yere batma derecesinde ağır bombardıman sonucu harap olması)

– Şam’da yaşanacak beyaz ve kızıl ölüm (Suriye’de Beyaz ölüm-Kimyasal silah ve Kızıl ölüm-bombardıman)

– Anbar-Kufe hattında katliam (Şii milisler tarafından bu bölgelerde katliamlar yapılmıştır)

– Mehdi’ye yardım etmek üzere Türklerden müfrezeler oluşması ve Türklerin Mehdi’ye katılması (Şii bloğu savaşçılarına İran Türklerinden ve Afganistan Hazaralarından yoğun katılım)

– Mehdi çıkmasından önce Tahran/Rey’in harap olması ve Mehdi ile Rey/Tahranlıların  savaşacak olması (İran’da Başkentin Tahran’dan taşıma girişimi[33])

– Mehdi’nin Kürtlerle savaşacak olması (Şii milislerle Kürt gruplar arasındaki sürtüşmeler ve bazı Şii din adamlarının Mehdinin Kürtlerle savaşacak olmasını açıkça ilan etmeleri)[34]

2- Selefi veya Sünni Gruplar Açısından

– Siyah Bayraklılar (Selefi ve Sünni gruplardan Taliban, İŞİD, Nusra, Ahrar gibi grupların bayrağı siyah)

– Beyaz minare (Hz. İsa gelince ineceği minare- Nusra’nın yayın organı)

– Guta bölgesi (Kimyasal silah kullanılan ve Melhame-i Kübrada Müslümanların karargahı olacak bölge ve Muhaliflerce denetim altında tutulmaya özel gayret gösteriliyor)

– Dabık  (İŞİD’in yayın organı ve Melhame-i Kübranın gerçekleşeceği yer)

– A’maq (İŞİD’in haber ajansı, Melhame-i Kübranın gerçekleşeceği yer Amik Ovası)

– Mehdi’nin Kürtlerle savaşacak olması  (İŞİD’in Kuzey Irak ve Suriye Kürtlerine saldırması)

– Rumlarla (Batılılarla) Melhame Kübra savaşı (Batı ülkeleri bölgeye getirmek için yapılan -Paris saldırıları gibi- kışkırtma saldırıları)

Sonuç

Özet olarak ifade etmek gerekirse Irak-Suriye meselesine müdahil olan grupların reel politik yanında teo-politik anlayışlarıyla pozisyon aldığı görülmektedir. Diğer bir deyişle bölgemizde yaşanan olaylara müdahil grupların sadece reel politik değil aynı zamanda teo-politik temelde motive olduğu görülmektedir. Bu nedenle Suriye ve Irak’ta yaşanan hadiselerin kısa vadede rasyonel düzlemde çözümlenemeyeceğini söyleyebiliriz.  Bu itibarla Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki kargaşadan kaynaklanan sorunlarının da kısa vadede çözülemeyeceği görülmektedir. Özellikle Türkiye’ye gelen mültecilerin kısa ve orta vadede dönemeyeceği dikkate alınarak palyatif değil kalıcı çözümlere ulaşılmaya çalışılmalıdır.

Hristiyan ve Yahudi grupların kendileri için “altın çağı” başlatacak Mesih’in gelişi ya da İsa Mesih’in yeniden gelişi yani ricatinin alametlerini Suriye ve Irak kargaşasındaki olayların ayrıntılarında gördükleri ve bu alametlerin ortaya çıkmasını sağlamaya çalıştıklarının işaretleri görünmektedir. Kehanetlerin oluş silsilesi dikkate alındığında Hristiyan ve Yahudi grupların Rusya ve İran’ın bölgeye daha fazla nüfuzunun önünü açacak politikalar uygulayacakları kısa dönemde tahmin edilebilir. Ancak orta ve uzun vadede Gog ve Magog savaşı kehaneti paralelinde bu ülkelerin yenilgiye uğramalarını sağlamaya dönük çalışacaklarını hatta İran’ı bombalayabileceklerini tahmin edebiliriz. Ayrıca, kehanetlerde geçen bazı halkların (Togarma gibi) kadim vatanlarının Türkiye olduğu dikkate alındığında Türkiye’yi bu kargaşaya dahil etmeye çalışacaklarını da öngörebiliriz.

Suriye’de savaşan Sünni ve Şii grupların inandığı kehanetlerden kaynaklanan Türkiye’ye karşı kısa vadede bir tehdit söz konusu olmadığı görülmektedir. Bilakis bu gruplar açısından Türkiye kazanılması gereken ya da savaşsız fethedilecek bir ülke olarak düşünülmektedir. Detaylı olarak incelendiğinde Mehdi’ye ilişkin kehanetlerde Mehdi’nin Türklerle savaşacağına ilişkin husus bulunmadığı ayrıca Türklerden büyük bir grubun Mehdinin yanında savaşacağı ve Türk beldelerinden Mehdi’ye yardımcı olmak üzere müfrezeler kurulacağı ifade edilmektedir. Özet olarak ifade etmek gerekirse Türklerin tarafının özellikle Mehdi çıktıktan sonra Mehdi’nin tarafı olduğu görülmektedir. Ayrıca İŞİD kaynaklarında kendilerini adlandırdıkları biçimde “muvahhidler” tarafından İstanbul’un savaşsız fethedileceğine inanç İŞİD’i teo-politik düzlemde Türkiye’ye karşı saldırmaktan şimdilik alıkoymaktadır. [35] Muhtemelen bu nedenle İŞİD Türkiye’de yaptığı saldırıları üstlenmemektedir.

Diğer taraftan Kehanetlerin sırası dikkate alındığında savaşın ilerleyen aşamalarında Şii milislerin Kürt gruplarla savaşabileceği, Mısır’da bir isyana Şii bloğunun destek verebileceği tahmin edilebilir. Özellikle Süfyani’ye ilişkin Şii kaynaklarında geçen kehanetlerin Ahundzadenin makalesinde[36] belirtildiği üzere Türkiye’ye mühim politika açılımı sağlayabileceği değerlendirilmektedir.

Ayrıca, kehanetler dikkate alındığında Iran Suudi Arabistan savaşı da olası görülmektedir. Şii inancında Mehdi’ye Mekke’de biat edileceğine ilişkin inancın Iran’ı kutsal toprakları kontrol etmeye yönlendireceği beklenmelidir. Kehanetler dikkate alındığında bunun Yemen’deki Husiler aracılığıyla olmasına çaba harcayacakları değerlendirilmektedir. Ayrıca, Yahudi kaynaklarında Fars Kralı’nın Arabistan’a hücum edeceğine ilişkin kehanet sebebiyle de İran’ın bu saldırısına batı dünyasının göz yumacağı da beklenebilir çıkarsama olacaktır.

Öte taraftan Mehdi’ye Türklerin yardım edeceğine ve Türklerin Süfyani ile savaşacak olmasına ilişkin kehanetlerin Türkiye açısından meşruiyet avantajı da sağlayabileceği değerlendirilmektedir. Yine Mehdi’nin İran’la (Tahran/Rey) savaşacak olmasının da İran için orta ve uzun vadede negatif psikopolitik sonuçlar doğurabileceği de düşünülebilecektir. Özellikle bu durum olası Kum-Necef geriliminde Necef’in elini güçlendiren bir olgu olabilecektir.

Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, güneyimizde yaşanan savaşın teopolitik tarafları da dikkate alınarak politikalar geliştirilmeli ve çözüm önerileri oluşturulmalıdır. Bölge insanının ve ülkemizin geleceği bu teopolitik algıları anlayıp onları da dikkate alan politikalardan geçmektedir.

.

Rasim BOZBUĞA

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

___________________

KAYNAKÇA VE NOTLAR

[1] Fıglalı Ethem Ruhi,  MESİH VE MEHDİ İNANCI. ÜZERİNE (Mezhepler Tarihi Açısından Bir Bakış), http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/771/9812.pdf

[2] Kaufmann Kohler, Louis Ginzberg, ARMILUS, http://www.jewishencyclopedia.com/articles/1789-armilus

[3] Daşbadem İlknur,  Geçmişten Günümüze Yahudi Mezheplerinin Mesih Anlayışı ve Mesihi Hareketler, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 2008, s. 13-16

[4] Yasmina Hafiz, Isaiah 17:1 Is Syria War Part Of Jesus’ Second Coming? Christians And Muslims Quote Scripture http://www.huffingtonpost.com/2013/08/29/syria-jesus-second-coming_n_3830214.html, http://www.wnd.com/2012/08/does-isaiah-predict-syrias-imminent-destruction/ Erişim 5 Kasım 2015

[5] John F. Walvoord  https://bible.org/seriespage/14-major-events-preceding-second-coming-christ, https://gracethrufaith.com/end-times-prophecy/seven-major-prophetic-signs-of-the-second-coming/ Erişim 5 Kasım 2015

[6] Norio Hayakawa, Strange End-Times Beliefs Of Some ‘Evangelical’ Christians, http://www.rense.com/general72/ssome.htm,  Erişim 19 Kasım 2015

[7] Jay Michaelson,  TWO TO TANGO, Evangelicals & ISIS Feel Fine About the End of the World, http://www.thedailybeast.com/articles/2015/03/08/evangelicals-isis-feel-fine-about-the-end-of-the-world.html Erişim 19 Kasım 2015

[8]  20 KEY PROPHECY SIGNS INDICATING THE END TIMES HAVE BEGUN, http://prophecysigns.com/20-key-prophecy-signs-chart/, Erişim 20 Kasım 2015

[9] Prophecy Sign #7: A seven year covenant signed with Israel, http://prophecysigns.com/prophecy-sign-7/, Erişim 20 Kasım 2015

[10] The War of Gog & Magog Key event that sets the stage for Tribulation, http://www.arewelivinginthelastdays.com/article/gogmagog/gogmagog.htm, Erişim 19 Kasım 2015

[11] Allamah Muhammad Baqir al-Majlisi, THE PROMISED MAHDI English Translation Bihar ul Anwar, Volume 13 (Old Edition)/Volumes 51-52-53 (New Edition)  Kitabul Ghaibah – Book of Occultation Imam Mahdi (a.t.f.s.) – the twelfth Imam of the Twelver Shia s.125

[12] Umman ve Birleşik Arap Emirliklerine ait olan Basra körfezine çıkıntı yapan yarımada bölgesi https://en.wikipedia.org/wiki/Dibba Erişim 15 Kasım 2015

[13] Güney Irak’tan Suriye’ye kadar Fırat’ın iki yakasına yerleşmiş bir aşiretti. Günümüzde izi kalmamıştır. Güney İran’da da kolları bulunmaktadır. The Arab Kingdom and Its Fall, 7. Cilt, Julius Wellhausen, Taylor & Francis, 1927 sayfa 26, Horasan Arapları içinde büyük bir ağırlığı bulunmaktaydı

[14] Bu aşiret zamanında Irak ve Suriye’de de bulunmaktaydı. Aşiretin bir kısmı Horasan’a yerleşmişti. Tarihi Kuteybe Bin Müslim bu aşirettendi. Günümüzde Ummanda bu aşiretin adını taşıyan bir Şehir bulunmaktadır.

[15] Bugün en büyük grubu Umman’dadır. https://en.wikipedia.org/wiki/Azd Meşhur Selahaddin Eyyubi’nin aşireti de aslen bu aşirettendir.

[16] Bugünkü Tahranın içinde kalmış bir şehir

[17] Alsyyed Abu Mohammad Naqvi, Shia Dissociation from Usuli School, AuthorHouse, 2013, s.210

[18] Mehdi’nin savaşacağı topluluklardan Şamlılar (Suriyeliler), Basra ve Maysanlılar (Güney Irak), Mekke, Medine, ve Reylileri (Bugünkü Tahranın içinde kalmış tarihi şehir) tespit etmek mümkün olabilmiştir. Ancak diğer gruplardan Ezd’lilerin çok büyük gruplar halinde Ummanda bulunduğu coğrafi olarak da Dabba’nın Umman ve Birleşik Arap Emirliklerin paylaştığı coğrafya olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Ummanda Bahila adında kabile ve bir yerleşim yeri olduğu görülmüştür. Ghaniy grubunun bugün yaşadığı coğrafya belirlenememiştir.

[19] Sayyed Sadrul-din Sadr, Imam al-Mahdi (a), http://www.almujtaba.com/books/ahlulbayt/imammahdi/44.htm#link103 erişim 20 Kasım 2015

[20] Bir diğer kaynakl olarak “The Promised Mahdi” kullanılmıştır http://www.shiavault.com/books/the-promised-mahdi-part-one http://www.shiavault.com/books/the-promised-mahdi-part-two/chapters/5-30 erişim 14 Kasım 2015

[21] What If Assad Turns Into The Sufyani? http://www.shiachat.com/forum/topic/234987195-what-if-assad-turns-into-the-sufyani/page-3 erişim 20 Kasım 2015

[22] Isis The Sufyani? http://www.shiachat.com/forum/topic/235023097-isis-the-sufyani/

[23] Hasan Ahundzade KARBALAVİ (Çeviren: Abdülkerim DOĞRU), SURİYE İÇ SAVAŞI VE SUFYANİ, http://sahipkiran.org.tr/2016/02/17/suriye-ic-savasi-ve-sufyani/ erişim 20 Eylül 2016

[24] Bashar al Assad is the Sufyani ?  http://www.sunniforum.com/forum/archive/index.php/t-82916.html erişim 20 Kasım 2015

[25] Muheysini; “Rusya’nın Savaşa Dahil Olmasıyla Melhame-i Kübra Yaklaştı” http://www.islahhaber.net/muheysini—rusya-nin-savasa-dahil-olmasiyla-melhame-i-kubra-yaklasti–49153.html Erişim 5 Kasım 2015

[26] Hatice Hayat Cemre, Melhame’nin Neresindeyiz, http://www.islahhaber.net/makale/melhame-nin-neresindeyiz-/

[27] William McCants, The ISIS Apocalypse: The History, Strategy, and Doomsday Vision of the Islamic State, Macmillan, 2015

[28] İntroduction, sayı I, s. 4-5 http://media.clarionproject.org/files/09-2014/isis-isil-islamic-state-magazine-Issue-1-the-return-of-khilafah.pdf Erişim 8 Kasım 2015

[29] Konstantiniye Dergisi, İstanbulun Fethi, Sayı I, Şaban 1436

[30] IŞİD’E KATILIŞ SEBEBİMİZ: ‘ŞAM HADİSLERİ’, http://www.haber7.com/ortadogu/haber/1178625-iside-katilan-turkler-gidis-sebebimiz Erişim 14 Kasım 2015

[31] Suriye’de kimyasal saldırı iddiası: 1300 ölü http://www.hurriyet.com.tr/suriyede-kimyasal-saldiri-iddiasi-1300-olu-24560670

[32] Şam Beldesi Fazileti Hakkında Hadis-i Şerifler ler http://dergi.nebevihayatyayinlari.com/sam-beldesi-ve-fazileti-hakkinda-hadisler/ Erişim 14 Kasım 2015

[33] Iran considers changing capital city, http://www.aljazeera.com/news/middleeast/2013/12/iran-considers-changing-capital-city-20131228162648464879.html Erişim 20 Kasım 2015

[34] Shiite Cleric’s Comments Stoke Baghdad-Erbil Tensions, http://www.al-monitor.com/pulse/tr/politics/2012/08/shiite-clerics-rogue-slur-to-kurds-stokes-anger-across-iraq.html

[35] İŞİD’e ilişkin daha fazla kaynak bu sitede bulunmaktadır. http://velid.webnode.com.tr/, http://www.clarionproject.org/news/islamic-state-isis-isil-propaganda-magazine-dabiq

[36] http://sahipkiran.org.tr/2016/02/17/suriye-ic-savasi-ve-sufyani/

img

Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM); 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bağımsız bir düşünce kuruluşudur. Sahipkıran; Müşteri (Jupiter) ve Zühre’nin (Venüs) aynı hizada (bir burçta) oldukları zamanda doğan kişilere atfedilen bir sıfattır. Bu kişilerin cihangir olacaklarına inanılır. Cengiz ve Timur Hanların Sahipkıran oldukları bilinmektedir. Türk Dil Kurumunun yayınladığı güncel sözlükte, Sahipkıran için; “güçlü ve üstün hükümdar” tanımı yapılmaktadır.

Comments are closed

Benzer Gönderiler