Bağış Sepeti

Yasal Uyarı: Kaynak gösterilmeden ve açık link verilmeden sitede yer alan yazılar kullanılamaz.

Etkinlikler

“ULUSLARARASI HUKUK AÇISINDAN TAYVAN’IN KONUMU” BAŞLIKLI SÖYLEŞİMİZ GERÇEKLEŞTİ

Merkezimizce düzenlenen okuyucularımıza açık etkinliklerin 89’uncusu, AB Uzmanı (Hukukçu) Doğan DURNA’nın sunumuyla “Uluslararası Hukuk Açısından Tayvan’ın Konumu” başlıklı bir söyleşi şeklinde gerçekleşti. Söyleşiye Taipei Ekonomi ve Kültür Misyonu 2. Katibi Sayın Chih-tang CHANG de katılarak katılımcıların sorularını cevaplandırdı ve Tayvan bursları hakkında bilgiler verdi.

Bilgilendirici sunumu için Sayın DURNA’ya ve verdiği değerli bilgiler için sayın CHANG’e çok teşekkür ediyor, söyleşiden bazı notları okuyucularımızın istifadesi için aşağıda sunuyoruz.

SÖYLEŞİDEN NOTLAR:

Tayvan, Doğu Asya’da Çin’in ve Japonya’nın güneyinde, Filipinler’in kuzeyinde bir ada ülkesidir. Birinci Çin-Japon Savaşının (1 Ağustos 1894 – Nisan 1895) ardından Qing Hanedanlığı tarafından Japonya’ya terk edilen ada, 1895-1945 yılları arasında Japon kolonisi olarak kalmış, 1945’te II. Dünya Savaşı sona erdikten sonra, o dönem Çin ana karasına hakim olan Çin Cumhuriyeti’ne iade edilmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrası Çin’de; Kuamintag- (KMT), (Milliyetçi Çin Partisi) (MÇP) ile Komünist Parti (ÇKP) arasında devam eden iç savaş 1949’da Komünist Partinin kesin zaferiyle sona ermiştir. Bu yenilginin ardından MÇP lideri Chiang Kai-Shek (Çan Kay Şek) ve taraftarları Tayvan adasına sığınmıştır. Bu tarihten sonra Çin anakarasında hâkim olan siyasal sistem ile Tayvan adasında hakim olan sistem iki farklı şekilde gelişmiştir.

Çin anakarasında ve Tayvan adasında ortaya çıkan iki siyasal otoritenin varlığı ve izlediği politikalar günümüz Tayvan Sorununun kökenini oluşturmaktadır. Resmi  adı “Çin Cumhuriyeti’’ olan Tayvan, 1971 yılına kadar Birleşmiş Milletler (BM)  Güvenlik Konseyi’nde Çin anakarasını ve Tayvan’ı daimi üye olarak temsil ediyordu. 1971 yılında başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve diğer batı ülkelerinin Komunist Çin’i meşru yönetim olarak tanımasının ardından Tayvan BM’de ki pozisyonunu kaybetmiştir. Tayvan günümüzde yalnızca 18 ülke tarafından bağımsız bir devlet olarak tanınmaktadır. Yine Pekin Hükümeti, Tayvan’ı kendi yönetimi altındaki bir eyalet olarak görmeye ve o topraklar üzerinde hak iddiasında bulunmaya  devam  etmesine rağmen Tayvan, de facto bağımsız bir devlet olarak pek çok devletle ve uluslararası kuruluşla ilişkilerini sürdürmektedir.

Tarihçe

Tayvan’ın ilk yerleşimcileri adaya 8000 yıl önce geldikleri tahmin edilen Aborjinlerdir. Daha sonra Song Hanedanlığı döneminde Kıta Çin’den adaya göçler başlamıştır. 1500’lü yıllarda bölgeye gelen Portekizli gemiciler tarafından Ilha Formosa (Güzel Ada) olarak adlandırılmıştır. 1624 yılında Hollanda Doğu Hindistan Şirketi adaya üs kurarak pirinç ve şeker kamışı yetiştirmeye başlamıştır. 1626 yılında İspanyol denizciler Tayvan’ın kuzeyine üs kurmaya çalışsa da Hollandalılarca püskürtülmüşlerdir. 1662 yılında Ming Hanedanı General Cheng Chenggong Hollandalıları adadan uzaklaştırarak adanın kontrolünü ele geçirmiştir.1683’te Qing Hanedanlığı adanın Batısının ve Kuzeyinin kontrolünü ele geçirmiştir. Daha sonra 1885 yılında adanın Qing Hanedanlığının bir vilayeti olduğunu ilan etmiştir. I.Çin-Japon Savaşının sonucu imzalanan Shimonoseki Antlaşması ile ada Japonlara devredilmiştir.

II.Dünya Savaşı devam ederken Uzak Doğudaki gelişmeleri değerlendirmek amacıyla Roosevelt, Churchill ve Çan Kay Şek, 1943 yılında Kahire’de bir araya gelerek toplanmışlardır. Bu toplantı sonucunda hazırlanan Kahire Deklarasyonu ile Japonya’nın Çin Cumhuriyeti topraklarını iade etmesine karar vermişlerdir. İkinci Dünya Savaşının sona ermesinin ardından İngiltere, ABD ve Çin Cumhuriyeti tarafından yayınlanan Postdam Deklarasyonu ile Tayvan’ın egemenliğinin Çin Cumhuriyetine devri istenmiştir. Savaşın bitmesinin ardından Japonya tarafından 2 Eylül 1945’te imzalanan teslimiyet anlaşması ile Japonya, Postdam Deklarasyonu hükümlerini yerine getirmeyi kabul etmiştir. Böylece Tayvan adası üzerindeki egemenlik Çin Cumhuriyeti Hükümetine devredilmiştir.

İkinci Dünya Savaşının bitmesinin ardından kurulan Birleşmiş Milletler’in (BM) kurucu üyeleri arasında olan Çin’i Çin Cumhuriyeti hükümeti temsil etmiştir. Çin Cumhuriyeti Hükümeti 1971 yılına kadar Birleşmiş Milletlerde Çin’i temsil etmiştir.

Uluslararası alanda meydana gelen değişikliklerle beraber, 1971 yılında Arnavutluk’un verdiği önergeyle BM Genel Kurulu 2578 sayılı kararıyla Çin’in meşru hükümeti olarak Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanımıştır. Bu kararın üzerinden geçen bir yıllık süre içinde Çin Cumhuriyeti Hükümeti BM’nin tüm organlarından çıkarılmıştır.

Tek Çin Politikası

Çin Halk Cumhuriyeti ve Tayvan hükümeti, tek Çin Politikasına sahiptir. Her iki taraf da Tayvan adasının ve Çin anakarasının bir bütün olarak Çin’i oluşturduğunu kabul etmektedir. Ancak her iki tarafın da tek Çin Politikası birbirinden farklıdır. Her iki taraf da Çin’in meşru hükümeti olarak kendini kabul etmektedir.

1. Pekinin Görüşü; Çin Halk Cumhuriyeti, Çin Cumhuriyeti’nin ardılıdır. Bu nedenle, Tayvan’ın herhangi uluslararası hukuka konu bir kişiliği yoktur. Bu görüş yanlıştır şöyle ki; Devlet statüsünü düzenleyen 26 Aralık 1933 tarihli Montevideo Sözleşmesinde uluslararası hukuk açısından bir devletin varlığından söz edebilmek için aranan şartlar şunlardır; 1- Ülke (Toprak), 2- Halk (Nüfus), 3- Otorite, 4- Diplomatik İlişki Kurma Kapasitesi

Sözleşme çerçevesinde Tayvan’ın durumunu incelediğimizde Çin Cumhuriyeti Hükümeti’nin Tayvan adası üzerinde yerleşik olduğu, 23,5 milyon nüfusa sahip olduğu ve sahip olduğu topraklar üzerindeki egemenliğini kesintisiz bir şekilde sürdürdüğü gözlenmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti, kurulduğu 1949 yılından bugüne kadar hiçbir zaman Tayvan üzerinde fiili ve hukuki bir egemenlik tesis edememiştir. Öte yandan organize bir siyasal yapı olarak Tayvan’daki otorite, 1949 yılından günümüze kadar kesintisiz bir şekilde devam etmiştir. Diplomatik ilişki kurma kapasitesi açısından ise Tayvan’da yerleşik bulunan Çin Cumhuriyeti, 1971 yılına kadar Birleşmiş Milletlerde Çin’i temsil etmiştir. Hali hazırda da 18 ülke tarafından tanınmaktadır. Yukarda zikredilen konvansiyon hükümleri çerçevesinde Tayvan bağımsız bir devlet olarak tanımlanabilecektir.

İkinci bir görüşe göre ise; Tayvan’ın statüsü belirlenmemiştir. Bu görüşe göre 8 Eylül 1951 tarihli San Fransisco Barış Antlaşmasında Tayvan’ın egemenliğinin kime geçtiği konusunda anlaşma sessiz kalmıştır. Bu nedenle Tayvan, ulusların kendi kaderini tayin hakkı çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ancak bu görüş yanlıştır. Şöyle ki; bu anlaşmadan bir yıl sonra Tayvan’da bulunan Çin Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya arasında Tayvan’ın başkenti Taipei’de bir anlaşma yapılmıştır. Bu durumda, Japonya Hükümetinin Tayvan’da yerleşik olan Çin Cumhuriyeti Hükümetini tanıdığı ve Tayvan adası üzerindeki egemenliği Tayvan adasındaki Çin Cumhuriyeti’ne devrettiği açıktır.

Üçüncü bir görüşe göre; Tayvan ve Kıta Çin bölünmüş devlettir. Buna göre Çin toprakları Çin Halk Cumhuriyeti ile Çin Cumhuriyeti arasında bölünmüştür. Her ikisi de beraberce Çin’in çatısını oluşturmaktadırlar. İkisi de Çin’in egemenliğini paylaşmaktadırlar. İki taraf da 60 yıldan fazladır, uluslararası kişiliğe sahip bağımsız birer devlet olarak faaliyet göstermektedirler. Uluslararası alanda diğer devletlerin Tayvan meselesine yaklaşımı da genel olarak bu yöndedir. Uluslararası kuruluşlar ve diğer devletler, Tayvan’ın varlığını de facto tanımaktadır.

Öte yandan Pekin ve Taipei, esnek bir “tek Çin” politikasına sahiptirler. Birbirlerini hiç tanımamalarına rağmen, 1970’lerde iki Almanya’nın Ostpolitik döneminde olduğu gibi de facto ikili ilişkilerine devam etmektedirler. Bu sayede her iki taraf da müzakere için zemin açmaktadır. Her iki tarafın da karşı tarafla ilişkileri yürütmek için özel kurumları vardır. Tayvan’da yürütme Yuanı altında Anavatanla İlişkiler Konseyi, Çin’de ise Dışişleri Bakanlığı altında Tayvan’la İlişkiler Ofisi tarafından yürütülmektedir. Bu kurumların yanında her iki taraf da ikili ilişkileri yürütmek üzere yarı resmi kurumlara sahiptirler.

2005 yılında Tayvan’a karşı özel durumlarda güç kullanmayı da içeren gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak amacıyla hükümete yetki veren bir yasa kabul edilmiştir. Bu yasa, ilk olarak zımni de olsa bölünmüş Çin’in varlığını kabul ediyordu. Yasa ile Deng Xiaping’in “tek Çin, iki farklı sistem” yaklaşımı çerçevesinde Tayvan’ın Hong Kong ve Macau gibi özel yönetim statüsüne sahip bir bölge olacağı öngörülüyordu.

Öte yandan ikili ilişkilerin yürütülmesi çerçevesinde ÇHC yüksek mahkemesi, Tayvan’ın yargı yetkisini de facto tanıyarak Tayvan Mahkemelerince verilmiş kararların aynı şekilde Çin’de de tanınması gerektiğine karar vermiştir. Yüksek mahkeme kararında, Tayvan’ın ÇHC egemenliğinde olduğu ve Tayvan mahkeme kararlarının tanınmasının sağduyu ve adalet meselesi olduğundan bahsederek mahkeme kararlarını kabul etmenin ulusal birleşme için faydalı olacağını ifade etmiştir.

1993’te Tayvan Anayasa Mahkemesinden Tayvan’ın sınırlarını belirlemesi için milletvekillerince başvuru yapıldı. Ancak mahkeme, bu konunun yargı yetkisi dışında politik bir konu olduğu gerekçesiyle bu talebi reddetti. Daha sonra yasama organının Çin Halk Cumhuriyeti ve Tayvan arasında yapılan anlaşmaların uluslararası anlaşma olarak sayılıp sayılamayacağı konusunda yaptığı başvuruyu inceleyerek, yapılan anlaşmanın uluslararası hukuka tabi bir iç anlaşma olarak yorumlamıştır.

Yabancı Ülkelerin Tek Çin Politikasına Yaklaşımı

Uluslararası alanda diğer devletler, diplomatik olarak tek Çin politikasına kabul etmektedirler. Ancak bununla beraber uluslararası ilişkilerin doğasından kaynaklı pratik yaklaşımları da uygulamaktadırlar. Tayvan’da yerleşik Çin Cumhuriyetini diplomatik olarak tanımasalar da yargı kararlarında ve ticari uygulamalarda de facto bağımsız bir devlet gibi kabul etmektedirler. Bu konuda devletlerin yaklaşımını inceleyecek olursak;

ABD-Tayvan ilişkileri, “Tayvan’la İlişkiler Kanunuyla” yürütülmektedir. Amerika’nın tek Çin Politikası ÇHC’den farklıdır. ABD, ÇHC’nin Tayvan üzerindeki egemenlik iddiasını hiçbir zaman tanımamıştır. ABD’nin Tayvan’la ilişkisi, devlet benzeri bir ilişkidir. Bu nedenle de facto Tayvan’ı tanımaktadır.

İngiltere’de benzer bir yaklaşıma sahiptir. İngiliz mahkemeleri, önlerinde gelen dosyalarda verdikleri kararlarla Tayvan ve Çin’in farklı politik sınırlara sahip iki ülke olarak kabul etmektedirler.

Fransız Mahkemeleri benzer şekilde Tayvan’ı de facto bir devlet olarak kabul etmiştir. Alman ve İtalyan mahkemeleri de önlerine gelen çeşitli olaylarda Çin Halk Cumhuriyetinin Varşova Konvansiyonuna taraf olması ve Konvansiyona taraf olurken yaptığı bildirimde, Konvansiyon hükümlerinin Tayvan’ı da bağlayacağını bildirmesine rağmen mahkemeler ÇHC’nin bu görüşünü kabul etmeyerek de facto Tayvan’ı tanımışlardır.

Kanada Quebec mahkemeleri daha da ileri giderek, Tayvan’ı Montevideo Konvansiyonu çerçevesinde bağımsız bir politik yapı olarak tanımlamıştır. Yine Kanada’da Nova Scotia Mahkemesi Tayvan’ı Uluslararası Deniz Hukuku çerçevesinde bayrak taşıyıcı devlet olarak tanımlamıştır. Yukarda zikredilen görüşler çerçevesinde genel olarak devletlerin kendi “tek Çin, farklı yorum” ilkesine sahip olduğunu ifade edebiliriz.

Uluslararası kuruluşlar, Tayvan’ın üyeliği için çeşitli formüller geliştirerek Tayvan’ın temsilini sağlamaktadırlar. Örneğin; Tayvan, Dünya Ticaret Örgütü’ne müstakil gümrük bölgesi olarak üyedir.

Güncel Gelişmeler

Tayvan’da 20 Mayıs 2016 tarihinde yapılan seçimi muhalefette bulunan Demokratik İlerleme Partisi (DİP) kazanarak iktidara geldi. DİP’in iktidara gelmesiyle KMT döneminde yumuşayan Kıta Çin-Tayvan ilişkileri yeniden gerilmeye başlamıştır. Bunun en önemli nedeni, DİP’in 1992 Konsensusunu kabul etmemesidir. DİP, 1992 yılında müzakere yapıldığını ancak bir uzlaşıya varılamadığı kabul etmektedir. Bu nedenle müzakere için yeni bir konsensüs oluşturulması gerektiğini savunmaktadır. ÇHC ise bu durumun statükoyu aleyhe değiştirmesinden endişe etmekte ve uluslararası alanda Çin Cumhuriyeti’ni sıkıştıracak adımlar atmaktadır. Öte yandan Amerika’da Trump yönetiminin Çin politikası göz önüne alındığında, Tayvan’ın uzak doğudaki yeni gerilimlere neden olacağı açıktır.

SÖYLEŞİDEN KARELER:

img

Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM); 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bağımsız bir düşünce kuruluşudur. Sahipkıran; Müşteri (Jupiter) ve Zühre’nin (Venüs) aynı hizada (bir burçta) oldukları zamanda doğan kişilere atfedilen bir sıfattır. Bu kişilerin cihangir olacaklarına inanılır. Cengiz ve Timur Hanların Sahipkıran oldukları bilinmektedir. Türk Dil Kurumunun yayınladığı güncel sözlükte, Sahipkıran için; “güçlü ve üstün hükümdar” tanımı yapılmaktadır.

Comments are closed

Benzer Gönderiler