Suriye’de ilginç gelişmeler yaşanıyor. BM, ABD, AB ve Türkiye dahil uluslararası toplumun çoğu tarafından terör örgütü olarak kabul edilen, IŞİD’den ayrılma örgütlerden oluşan ve El-Kaide’nin Suriye şubesi olarak görülen Hey’etu Tahrîri’ş-Şâm (HTŞ – Şam Kurtuluş Heyeti), 27 Kasım Çarşamba günü Suriye ordusuna karşı son yılların en büyük saldırısını başlattı. Çok kısa süre içinde ülkenin ikinci büyük kenti Halep’i, ardından Humus’u ele geçiren örgüt, Hama’yı ele geçirip kuzeyden Şam’a dayanmak üzere. Bir yandan da güneyde ABD kontrolündeki El Tanf bölgesinden ABD’nin eğittiği radikal unsurlar, Şam’ı güneyden sıkıştırıyor. (aşağıdaki X mesajında HTŞ’nin ilerlediği bölgelere Türk bayrağı konulmuş olduğuna dikkat ediniz lütfen)
Suriye’nin güneyinde Ürdün sınırında Dara’yı Suriye ordusu terk etti.
-Güneydoğu’dan Golan Tepeleri’nden İsrail, güneyde ABD’nin eğittiği radikal unsurlar El Tanf bölgesinden (AÇIK MAVİ ALAN) Şam’ı güneyden; HTŞ de kuzeyden sıkıştıracak.
-Zamanlama, planlama ve koordinasyon tek… pic.twitter.com/ydq2J3fI94— Dr. Naim Babüroğlu (@NaimBaburoglu) December 6, 2024
ABD’nin eğittiği radikal selefi unsurlar, Şam’ın güneyinde yer alan ve bir grup öğrencinin 15 Mart 2011’de okul duvarına, “Ey doktor (Beşşar Esed) şimdi sıra sana geldi” yazmasıyla halk hareketlerinin başladığı ve 2012-2018 döneminde muhaliflerin hakimiyetinde kalan Dera il merkezini 7 Aralık itibariyle tekrar ele geçirdiler.[1]
HTŞ ve güneyde ABD ve İsrail destekli Selefi gruplar hızla ilerlerken, Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD yönetiminde bir Kürt koridoru oluşturmaya çalışan ve muşruiyet sağlamak amacıyla Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adı atında yeniden kurgulanan terör unsurları, başta Deyrizor olmak üzere Suriye ordusunun hâkimiyetindeki bölgelerde hakimiyetini genişletiyor.
“ABD’nin desteklediği Suriye Demokratik Güçleri Deyr ez Zor kentini ve Irak’la sınır kapısını ele geçirdi” https://t.co/ui1FLeEeJb
— VOA Türkçe (@VOATurkce) December 6, 2024
🚨Suriye Ordusunun Elbu Kemal ve Deyr-i Zor’dan çekilmesiyle beraber bu bölgelerin kontrolü YPG Terör Örgütüne geçti
📌Daha önce DAEŞ ile mücadele adı altında Rakka’yı ele geçiren YPG, Suriye’nin güneydoğusunda alanını genişletmeye başladı
➡️Çoğunluğunu Arap Şii nüfusun… pic.twitter.com/Az5g5rC9eL
— Habertürk (@Haberturk) December 6, 2024
Sadece Fırat’ın batısında Tel Fırat’tan çekilmek zorunda kalan ve Münbiç’te Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) tarafından çevrelenen PYD güçleri, bu hengâmede hem kontrol ettiği alanları, hem de meşruiyetini artırma açısından oldukça avantajlı bir durumda.
Cihat Yaycı;
Önce Türkiye ve Türk Milleti!
Hemen herkes HTŞ nin Şam’a ilerleyişini ve Esad’ın sonunu ve sonrasını konuşuyor.
Hiç kimse Suriye’nin %40’ını gasp etmiş PKK/ PYD/YPG terör devletinin adım adım kurulmasını ve bu kargaşada alan genişletmesini konuşmuyor.
Asıl… pic.twitter.com/sI8GFf4hyb
— TÜRK DEGS / TURK MAGS (@turkdegs) December 6, 2024
Suriye’de Güncel Durum Haritaları
Gelişmeler, bize IŞİD’in Irak ve Suriye’de hızla ilerlediği ve her iki ülkenin büyük şehirlerini hızla ele geçirdiği 2014 senesini hatırlatıyor. 3 Ocak 2014’te Felluce’de bağımsız bir İslâm devleti ilan eden IŞİD, Ocak 2014’te Felluce’yi ve Ramâdî’yi, kısa süre sonra da 10 Haziran 2014’te sadece 6 gün içinde Irak’ın ikinci büyük kenti Musul’u ele geçirdi (11 Haziran 2014’te IŞİD, Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’nu ele geçirdi ve Başkonsolos ile birlikte 49 kişinin alıkondu). Musul’dan sonra diğer Türkmen şehri Kerkük’e yönelen IŞİD, Kerkük civarında bölgeleri işgal etti ve buralarda büyük bir Türkmen katliamı gerçekleştirdi.[2] Irak güvenlik güçlerinin hızlı çöküşü nedeniyle IŞİD, başkent Bağdat’ın kenar mahallelerine kadar dayandı.
Ama sonrasında Irak ve Suriye’deki Kürt unsurların ağırlıkta olduğu IŞİD’e karşı oluşturulan ABD destekli güçler ile Irak ve Suriye orduları, IŞİD’in elindeki tüm toprakları teker teker geri aldı. Mart 2019’da SDG’nin IŞİD’in elindeki son toprak parçası olan Baguz’u ele geçirmesiyle tamamen sona eren süreçten en karlı çıkan, her iki ülkedeki Kürt gruplar olmuştu. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY), petrol zengini Türkmen kentleri Kerkük ve Musul’da hakimiyet kurarken; Suriye’de PYD, petrol bölgesi Deyr Ez Zor bölgesi dahil geniş bir alanda hakimiyet kurdu. Suriye’nin kuzeyinde Akdeniz’e uzanan kesintisiz bir Kürt koridoru oluşturma girişimleri, 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimi sonrasında Türkiye’nin yerinde girişimleriyle kesintiye uğratılsa da, Büyük Ortadoğu Planları (BOP) kapsamında bölgede oluşturulmaya çalışılan ve bazılarının Küçük İsrail olarak da tanımladıkları Özgür Kürdistan isimli yapay bir devlet için önemli aşamalar kaydedilmiş oldu.
Son 2 haftada HTŞ’nin Suriye Ordusuna karşı hızla ilerlemesi, Suriye’nin kuzeyinde bir PKK/PYD koridorunun oluşturulması çabalarının ikinci aşamasına geçildiğini gösteriyor. Esad rejimi devrilse de devrilmese de, uluslararası camia tarafından terör örgütü olarak kabul edilen HTŞ’nin elde ettiği bölgelerde uzun süre hakimiyetinin devam etmesi imkansız. Tıpkı IŞİD’in Irak ve Suriye’nin önemli şehirlerini ele geçirip sonrasında buraların ABD desteğiyle Kürt güçleri tarafından ele geçirilmesi gibi, benzer ikinci bir dalganın başlangıcını yaşıyoruz.
İsrail ve ABD ile müttefikleri, arzuladıkları noktaya kadar HTŞ’nin önünü açacaklar ve gizliden destekleyecekler. HTŞ arzuladıkları noktaya ulaşınca da HTŞ’nin bir terör örgütü olduğu hatırlanacak ve tıpkı IŞİD’e karşı yapıldığı gibi PYD ağırlıklı SDG’ye her türlü destek verilerek HTŞ’nin elindeki bölgeleri ele geçirmesi sağlanacak.
“Suriye resmen bölünüyor, HTŞ içerisinde her türlü terör örgütü olduğu unutulmamalı” https://t.co/KvQOd1NQcr
— VOA Türkçe (@VOATurkce) December 8, 2024
Nihayetinde ise Suriye’nin kuzeyinde, Irak’ın kuzeyi ile bağlantılı kesintisiz bir koridor oluşturulacak. Lazkiye’den denize açılacak bu bölgeden, Kürt güçlerin kontrolünde olan Musul, Kerkük ve Deyr Ez Zor petrollerinin Akdeniz üzerinden transferi de sağlanacak. Esas hedef, Irak Kürdistan Bölgesi ile sınır olan YPG’nin kontrolündeki bölgenin denize açılmasını sağlamak. Bu, Suriye’nin kuzeyinden Lazkiye üzerinden Akdeniz’e uzanan bir hat olabileceği gibi, aşağıdaki haritada gösterildiği gibi Suriye’nin doğusundan İsrail’e kadar uzanan bir hat da olabilir. Denize çıkış, İsrail üzerinden de sağlanabilir. Zaten Kürt güçlerinin kontrolündeki petrol ve gazın çoğu, İsrail tarafından tüketilebilir.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanları, ‘X’ üzerinden yaptığı paylaşım B-52 bombardıman uçaklarına yer verdi
CENTCOM’un sorumluluğu altında bulunan bölgede devriye uçuşu gerçekleştiren B-52 stratejik bombardıman uçaklarıyla, ABD’nin Suriye’de yaşanan gelişmelerle ilgili bir mesaj… pic.twitter.com/n8KTfesrMa
— Habertürk (@Haberturk) December 6, 2024
Nitekim YPG Terör Örgütü Lideri Mazlum Kobani’nin: “iki aydır ne olacağını biliyorduk, tedbirlerimizi aldık” açıklaması, olayların ABD bilgisi dahilinde geliştiği ve SDG’nin buna göre hazırlandığını gösteriyor.
SDG Genel Komutanı Kobani’den Suriye açıklamaları
“İki aydır ne olacağını biliyorduk, tedbirlerimizi aldık”
“Kuzey ve Doğu Suriye çözüm tartışmalarında yer almalı”
“HTŞ ile hiçbir zaman savaşmadık, saldırı olursa kendimizi savunuruz”https://t.co/93X5r2D0A4— T24 (@t24comtr) December 6, 2024
Ayrıca Donald Trump’ın, 20 Ocak’ta gerçekleşecek başkanlık yemin törenine YPG Terör Örgütü Lideri Mazlum Kobani’yi davet ettiği iddia ediliyor.
Donald Trump, başkanlık yemin törenine YPG Terör Örgütü Lideri Mazlum Kobani’yi davet etti. (Sözcü) pic.twitter.com/RtWmzwcXE1
— Etkili Haber (@etkilihaber) December 6, 2024
Trump, ilk başkanlığı döneminde de Türkiye tarafından terör örgütü olarak kabul edilen YPG/PKK lideri Mazlum Kobani kod adlı Ferhat Abdi Şahin’e “General Mazlum” olarak hitap etmiş ve “Yakında sizi görmek için sabırsızlanıyorum” diyerek Beyaz Saray’a davet etmişti. Sonrasında bir grup ABD’li senatör, Mazlum Kobani’nin Kongreye hitap etmesi ve Beyaz Saray’da Başkan Trump ile görüşmesi için ABD Dışişleri Bakanlığına vize işlemlerini hızlandırma çağrısında bulunmuş ve bunun üzerine İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Washington Examiner’e “Washington bir teröriste ev sahipliği yapmamalıdır” başlıklı bir makale yazmıştı. (bknz: ÖCALAN’I BAHÇELİ MECLİS’TE AĞIRLAMADAN ÖNCE, TRUMP BEYAZ SARAY’DA AĞIRLAR MI?)
Bu davet, Trump’ın ikinci döneminde de YPG’ye olan ilgisinin ve desteğinin artarak devam edeceğini açıkça gösteriyor. Malum Trump, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 9 Ekim 2019’da YPG/SDG’nin kontrolü altındaki alanda bir güvenli bölge oluşturmak için Barış Pınarı Harekatı’nı başlattığı gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “aptal olma” diye hitap ettiği bir mektup göndermiş ve PYD’ye karşı harekat gerçekleştirdiği takdirde Türk ekonomisini mahvetmekle tehdit etmişti. Bu tehdidin benzerlerinin, zamanı geldiğinde PYD’nin HTŞ’ye karşı saldırıları sırasında Türkiye’nin müdahil olmaması için yapılacağından şüphe duymamak gerek.
“Sayın Cumhurbaşkanı, gelin iyi bir anlaşma yapalım! Binlerce kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulmak istemezsiniz ve biz de Türk ekonomisini mahvetmekten sorumlu olmak istemeyiz – ve bunu yaparız. Size bunun bir örneğini Pastör Brunson olayında yaşatmıştım.
“Eğer bu işi doğru ve insani bir şekilde yaparsanız tarih de sizi iyi yazar. Eğer iyi şeyler olmazsa, tarih sizi sonsuza dek bir şeytan olarak görür. Sert adamı oynama. Aptallık etme! Seni sonra arayacağım.”
Eğer Türkiye, bu sürecin evrileceği nihai sonucu şimdiden görüp tedbir almazsa, bu süreçten büyük zarar görme riskiyle karşı karşıya. Hem bu süreçte yaşanacak göç dalgaları, hem oluşturulmaya çalışılan HTŞ’ye (terör örgütüne) destek veriyor imajı, hem de güneyimizde oluşturulacak geniş ve zengin kaynakları kontrol eden ve denize açılan bir PYD koridoru, Türkiye’yi hayati risklerle karşı karşıya bırakma riskleri barındırıyor.
Devlet yetkililerimiz, bu risklerin farkında oldukları için mi bilinmez, HTŞ’nin hızlı ilerleyişine temkinlikle yaklaşıyorlar görünüyor. Gelişmeler karşısında soysal medyada bazı kesimlerce gösterilen heyecan ve hamasetin devlet yetkilileri tarafından paylaşılmaması ve yapılan açıklamalarda diplomatik bir dil kullanılması, devlet yetkililerinin sürecin hassasiyetini kavradıklarını gösteriyor.
Dün Cuma namazı çıkışında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamada kullandığı: “İdlib’den sonra Hama, Humus muhaliflerin elinde. Şam’a doğru da bir ilerleyiş söz konusu. Temennimiz kazasız belasız bir şekilde Suriye’deki bu yürüyüş devam etsin” ifadesi, HTŞ’ye destek gibi görülse de; sonrasında kullandığı “Bütünüyle bölgede devam eden bu sıkıntılı yürüyüşler arzu ettiğimiz şekilde değil, gönlümüz bunları istemiyor” ifadesi, aslında tehlikenin farkında olduğunu gösteriyor.
Erdoğan: İdlib’ten sonra Hama, Humus yine muhaliflerin elinde ve Şam’a doğru da bir ilerleyiş söz konusu. Bütünüyle bölgede devam eden bu sıkıntılı yürüyüşler arzu ettiğimiz şekilde değil, gönlümüz bunları istemiyorhttps://t.co/SM8FXkLyUN pic.twitter.com/N29QILYmRL
— T24 (@t24comtr) December 6, 2024
Suriye’de bugünü anlamamızı sağlayacak bazı geçmiş hadiseleri hatırlamak ve hafızaları tazelemek için aşağıdaki linklerde yer alan web sitemizdeki içeriklere bakılmasının faydalı olacağını düşünüyorum.
https://sahipkiran.org/2015/06/24/suriyede-son-durum/
https://sahipkiran.org/2017/04/08/abd-nin-suriye-saldirisi/
https://sahipkiran.org/2016/02/19/suriyede-son-secenek/
https://sahipkiran.org/2018/01/22/suriyede-turkiyenin-secenekleri/
https://sahipkiran.org/2016/09/11/buyuk-ortadogu-projesi-bop/
.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız
_______________________________________________
[1] Suriye’de 2011’deki halk hareketlerinin başladığı Dera’nın il merkezi muhaliflerin kontrolüne girdi,
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/suriyede-2011deki-halk-hareketlerinin-basladigi-deranin-il-merkezi-muhaliflerin-kontrolune-girdi/3416745 (Erişim tarihi: 7.12.2024)
[2] Irak Türkmen Soykırımı,
https://tr.wikipedia.org/wiki/Irak_T%C3%BCrkmen_Soyk%C4%B1r%C4%B1m%C4%B1 (Erişim tarihi: 7.12.2024)
Comments are closed