Bağış Sepeti

Yasal Uyarı: Kaynak gösterilmeden ve açık link verilmeden sitede yer alan yazılar kullanılamaz.

Ülke Masaları

RUSYA’NIN PYD/YPG POLİTİKASI

TÜRKİYE’NİN SONRAKİ HEDEFİ: MÜNBİÇ Mİ? AFRİN Mİ?” Okumak için tıklayınız.

YPG, Rusya ile dün varılan anlaşma neticesinde Rusya’nın Afrin kantonunda bir askeri üs kuracağını ve burada askeri eğitim vereceğini iddia etti.[1] Bu iddia, her ne kadar bugün Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yalanlansa ve “Afrin yakınlarında Kürt birlikler ile Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) karşı karşıya geldiği bölgede Rusya’nın Suriye’deki Ateşkesi İzleme Merkezi’nin bir şubesinin açılacağı” bildirilse de[2], Rusya’nın PYD’yi koruyucu adımlar attığı aşikar bir şekilde görülmekte.

.

SASAM Rusya Masası Uzmanı Yaroslav SAMOYLOV’un Rusya’nın PYD/YPG politikasını ve bu politikanın nedenlerini değerlendirdiği çalışmasını istifadenize sunuyoruz.

 ***

Yaroslav SAMOYLOV

Orta Doğu’da yaşanan son gelişmeler, farklı ülkelere dağılmış bulunan Kürtlere, kendi aralarında bölgesel koordinasyonu artırmak ve kendi siyasi gündemlerini dünyaya duyurmak için fırsat sunmuştur. Nitekim Suriye krizi ve Suriye ile Irak topraklarında radikal grupların faaliyetlerinde yükseliş yaşanması, Kürt sorununu dünya gündemine taşımıştır. Bu şartlar altında bağımsız Kürdistan’ın oluşturulmasına dair tartışmalar, yeniden hız kazanmaya başlamıştır.

Ne var ki günümüzde Kürtlerin bir bütünlük oluşturduğunu söylemek zordur.  Bağımsız bir Kürdistan yaratmak gibi ortak bir hedefin var olmasına rağmen Suriye, Irak, İran ve Türkiye’de bulunan Kürt oluşumların arasında ciddi fark ve bölünmüşlük söz konusudur.

Rusya dış politikasında Kürtlerin yerini anlayabilmek için, Kürtlerin bulunduğu her ayrı ülkedeki yapılarının özellikleri ve o ülkelerde yaşanan son gelişmeleri hesaba katmak gerekmektedir.

Suriye’de son durum ışığında Rusya’nın PYD ile ilişkileri

30 Eylül 2015’te Suriye’de başlayan Rus Hava Kuvvetlerinin operasyonu, Rusya’nın Suriye’deki Kürtler ile işbirliğini kaçınılmaz kılmıştır.

Rus diplomatların Suriye Kürtleriyle temasları, Salih Müslim başkanlığındaki PYD heyetinin Moskova’yı ziyaret etmesiyle birlikte 2015 yazında başlamıştır.

PYD, 20 Ekim 2015’te Moskova’ya bir ziyaret daha gerçekleştirip IŞİD’e karşı mücadele etme yanında Suriye Kürtlerini temsilen PYD’nin Rusya’da temsilciliğinin açılması gibi konuları gündeme getirmiştir. Altını çizelim ki PYD’nin ziyareti, Esad’ın gizli Moskova ziyaretine denk gelmiştir. Söz konusu ziyaret sırsında V. Putin, Suriye krizinin çözümünün ancak tüm siyasi, etnik ve dini grupların katılımıyla mümkün olabileceğini belirtmiştir.[3] Putin, bunun yanında Suriye Kürtlerine Esad’ın askeri güçleri ile birlikte IŞİD’e karşı savaşmaları için çağrıda bulunmuştur.

Böyle bir çağrı, hiç de temelsiz değildi çünkü daha Nisan 2011’de Esad, Kürtlere yurttaşlık haklarını tanıyıp Kürtlerin muhalefete katılmasını önleyebilmişti. Eylül 2015’te ise Esad, Kürtlerin özerklik taleplerine dair kararın, terörist örgütlerin yok edilmesinden sonra ve ancak Suriye’nin bütünlüğü korumak şartıyla halk tarafından alınabileceğinin altını çizmiştir.

Ekim 2015’te Türk Hava Kuvvetleri tarafından Rus SU-24 jetinin düşürülmesi, Rusya’nın PYD ile daha da derin siyasi ve askeri yakınlaşmasına yol açmıştır. Rusya ve Türkiye ilişkilerinde patlak veren kriz, Moskova’nın Suriye Kürtleri ile temaslarını daha açık bir şekilde ve Ankara’nın tutumunu hesaba katmadan kurmaya başlamasına neden olmuştur.

Bunun yanında çoğu Rus analistleri, Türkiye’nin Suriye’nin geleceğine dair tutumunu daha ölçülü hale getirmek amacıyla, Suriye Kürtlerinin Türkiye’ye karşı bir baskı aracı olarak kullanılabileceğinden açıkça bahsetmeye başlamıştı.

Düşürülen uçak yüzünden meydana gelen kriz sonrasında Rusya, PYD güçleri ile askeri faaliyetlerin koordinasyonuna gitti. 26 Ekim 2015’te Rusya, Hmeymim Hava Üssünde Suriye hava alanını kontrol altına alan S-400 orta menzilli hava savunma sistemini konuşlandırdı.  Bu durum, PYD’ye Fırat’ın Batı kıyısında Türk Hava Kuvvetlerinin saldırılarından korkmadan ve engelsiz bir şekilde hareket etme fırsatı verdi.

Ekim 2015’te PYD lideri Salih Müslim, Suriye Kürtlerinin Suriye’de patlak veren krizin sonlandırmasına yönelik Rusya ile işbirliği yapmaya hazır olduğunu bildirdi.

PYD’nin PKK ile yakın ilişkilerinin olması ve Türkiye’nin Rusya karşıtı tutumu, Moskova’nın Türkiye’deki Kürtlerle de ilişkileri kurmasına yol açtı. 23 Aralık 2015’te Rusya’nın Dış İşleri Bakanı S. Lavrov, HDP lideri Selahattin Demirtaş ile görüşme gerçekleştirdi. Görüşmeler çerçevesinde tarafların bölgesel ve Suriye gündemine yaklaşımlarının aynı olduğu anlaşıldı. Ortak yaklaşımlarının bazıları şunlardı: Türkiye’nin Suriye politikasını eleştirme, PYD’nin barış görüşmelerine katılması gerektiğini kabul etme, Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde PYD’nin özerklik isteklerinin tanınması. Bunlara ilave olarak 10 Şubat 2016’da Rusya’nın başkenti Moskova’da, PKK’nın Suriye kolu PYD’nin kontrolündeki bölgeleri temsil ettiği belirtilen “Batı Kürdistan Temsilciliği” adıyla bir ofis açıldı.

Rusya-PYD arasındaki bu gibi iyi ilişkiler bulunmakla birlikte, diğer taraftan PYD, ABD ile de aktif bir işbirliği içinde olup Waşington’dan askeri yardım almakta ve ABD Hava Kuvvetlerinin desteğiyle IŞİD’e karşı savaşmakta. Belirtelim ki ABD ve Rusya’nın Suriye’ye dair anlaşmazlıkları, PYD için bir sorun yaratma potansiyeline sahip.

PYD’nin ABD’den askeri ve siyasi destek alması, Ankara yanında Esad rejimi ve Moskova’yı da rahatsız etmektedir. Böylece Türkiye’nin Suriye’de başladığı Fırat Kalkanı operasyonu, bazı nedenlerden dolayı Rusya’nın çıkarlarıyla uyum içindeydi. Bu nedenlerden biri de Rusya’nın, ABD ile çok sıkı bir ilişkiye giren ve Moskova ile IŞİD’e karşı savaş konusunda vardığı anlaşmaları ihlal eden Kürtlere ders verme ve haddini bildirme isteğidir.[4]

Yukarıda anlatılanları çerçevesinde Ankara ve Moskova’nın şimdilik Suriye Kürtleri üzerinde anlaşmaya vardığını söyleyebiliriz. Ne var ki bu durum, Rusya’nın PYD’ye destek vermesi ve bölgede diğer devletlere karşı bir baskı aracı -Türkiye buna dahil-  olarak kullanmasından vazgeçeceği anlamına gelmemektedir.

Örneğin, 15 Şubat 2017’de Moskova’da Kürt Ulusal Konferansı adında bir konferans düzenlenmişti.[5] Goran, PYD ve HDP temsilcileri ile Abdullah Öcalan’ın avukatı da bu konferansa katılanlar arasındaydı.[6] Söz konusu konferansın 27 Ocak 2017’de Moskova’da S. Lavrov ve PYD temsilcileriyle Suriye krizin çözümü üzerinde yapılan görüşmeden[7] sonra yapılması da ilgi çekiciydi.

Bunun yanında SDF (Suriye Demokratik Güçleri) ile Rusya arasında varılan anlaşma sonucunda, 2 Mart’ta SDF güçleri kontrolü altında olan Menbiç’in sınır bölgelerinin Esad rejiminin kontrolüne geçmesi gerçekleştirilmiştir. Bu adım, PYD güçlerinin Fırat Kalkanı çerçevesinde faaliyet gösteren Türk askerileriyle çatışmasını önlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir.[8] Tüm bu hadiseler, Rusya’nın PYD üzerinde ne kadar etkili olduğunu bize net bir şekilde göstermektedir.

Sonuç

Sonuç itibariyle gelişen Kürt-Rus ilişkileri, her iki tarafın da çıkarlarına uyuyor ve savaş sonrası Suriye’de uzun vadeli stratejik ilişkilere dönüşme potansiyelini de içermektedir. Genel olarak baktığımızda ise Rusya’nın Suriye Kürtlerine ilgi duymasının nedenleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  1. Kürtler, Rusya-Türkiye ilişkilerin bozulması durumunda Rusya’nın elinde olan ve Türkiye’ye karşı uygulanabilecek bir baskı aracıdır.
  2. Nükleer sözleşme imzaladıktan sonra uluslar arası izolasyondan kurtulmaya ve güç kazanmaya başlayan İran, Suriye krizin sonuna yaklaştıkça Kafkasya ve Hazar bölgesinde pozisyonlarını güçlendirmeye başlayacak. Rusya, İran’da yaşayan Kürtler aracılığıyla Tahran’ı bölgede dengelemek için Kürtlere destek vermektedir.
  3. Orta Doğuda değişen siyasi-askeri manzara ve Körfez ülkelerinin güçlenmesi, Rusya’yı Sovyet Birliğinden itibaren var olan Kürtlerle temaslarını daha sıkı bir işbirliğine dönüştürüp kendi lehine güç dengesi oluşturma çabalarına itmektedir.
  4. Kürtler, Rusya’nın mücadele ettiği teröristlere karşı da savaşmaktadır. Yani ortak düşman söz konusudur. Bunun yanında PYD’nin Suriye muhalefeti saflarında yer almaması ve Esad’a karşı savaşmaması, Rusya’nın çıkarlarıyla uyum içindedir. Çünkü Rusya, Suriye krizinde terörizm sorununu çözebilen ve ülkenin bölünmesini önleyebilen tek meşru güç olarak Esad rejimini görmektedir.[9]

.

Yaroslav SAMOYLOVSASAM Rusya Masası Uzmanı

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız

___________________________

DİPNOTLAR

[1] “YPG’nin iddiası: Rusya, Afrin’de üs kuracak; bize askeri eğitim verecek”, http://t24.com.tr/haber/ypg-rusya-afrinde-us-kuracak-bize-askeri-egitim-verecek,394748 (Son erişim tarihi 20.03.2017)

[2] Rusya YPG’yi yalanladı: Suriye’de yeni üs niyetimiz yok,

http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39326892 (Son erişim tarihi 20.03.2017)

[3] Vstrecha s Prezidentom Sirii Basharom Asadom (Meeting with the President of Syria Bashar alAssad): The official online resource of the Russian President. 21.10.2015 Available at: http://kremlin.ru/events/president/news/50533    (Son erişim tarihi 15.03.2017)

[4] http://politrussia.com/world/peregovory-lavrova-i-708/ (Son erişim tarihi 15.03.2017)

[5]Moskova’da ‘Kürt konferansı’, http://www.aljazeera.com.tr/haber/moskovada-kurt-konferansi (Son erişim tarihi 20.03.2017)

[6] http://kurdistan.today/?p=23502 (Son erişim tarihi 15.03.2017)

[7] Lavrov’un görüşmesine PYD de katıldı”, http://www.ortadogugazetesi.net/haber.php?haber=lavrov-39un-gorusmesine-pyd-de-katildi&id=56853 (Son erişim tarihi 20.03.2017)

[8] http://www.rbc.ru/newspaper/2017/03/06/58b93efa9a7947f614ec7eaa (Son erişim tarihi 15.03.2017)

[9]  (Е.С. Васецова, О.А. Мазур., Региональные Конфликты и Проблемы, Курдский вопрос в Сирии и России, Вестник Дипломатической академии МИД России. Россия и мир. 2016. № 2 (8)  Стр  71)

 

Related Tag:
img

Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM); 1 Aralık 2012 tarihinde kurulmuş, Ankara merkezli bağımsız bir düşünce kuruluşudur. Sahipkıran; Müşteri (Jupiter) ve Zühre’nin (Venüs) aynı hizada (bir burçta) oldukları zamanda doğan kişilere atfedilen bir sıfattır. Bu kişilerin cihangir olacaklarına inanılır. Cengiz ve Timur Hanların Sahipkıran oldukları bilinmektedir. Türk Dil Kurumunun yayınladığı güncel sözlükte, Sahipkıran için; “güçlü ve üstün hükümdar” tanımı yapılmaktadır.

Comments are closed

Benzer Gönderiler