22 Şubat 2022 tarihinde Moskova’da Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Rusya Devlet Başkanı arasında “Rusya Federasyonu ve Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Müttefiklik Karşılıklı Faaliyet Hakkında Beyanname” imzalandı. Azerbaycan 15 Haziran 2021 tarihinde Güney Kafkasya’da yeni güçlü oyuncuya çevrilen Türkiye ile de müttefiklik ilişkilerini düzenleyen Şuşa Beyannamesi’ni imzalamıştı. Azerbaycan’ın Güney Kafkasya’nın iki güçlü oyuncusu olan Türkiye ve Rusya ile ayrı ayrılıkta imzaladığı müttefiklik ilişkilerini düzenleyen bu iki beyanname bazı yönleriyle benzerlik gösterse de çoğunlukla farklı hükümler içermektedir.
Moskova’da imzalanan beyanname teknik yönleriyle daha net bir biçimde düzenlenmiştir ve 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nin (VAHS) aradığı tüm koşulları karşılamaktadır. Bununla birlikte Beyanname hükümlerinin maddi içeriğinde yer alan ifadeler oldukça muğlaktır. Bu da ileride bir uyuşmazlık çıkması halinde güçlü olanın antlaşmayı istediği gibi yorumlamasına neden olabilir.
Moskova Beyannamesi 43.maddeden ibarettir. Her uluslararası antlaşma gibi bu Beyanname de başlangıç hükümler ve ana hükümlerden oluşmaktadır. Ana hükümler antlaşmanın maddi içeriğini oluşturur. Bağlayıcılık bakımından başlangıç hükümlerle ana hükümler arasında hiçbir fark bulunmamaktadır.
Biz bu çalışmada Beyanname ’ye bütüncül bakabilmek adına öncelikli başlangıç hükümleri göz önünde bulunduracak arından ana hükümleri değerlendireceğiz. Yöntem olarak ise öncelikle Beyanname’nin ilgili hükmü tırnak içerisinde italik olarak aktarıldıktan sonra, hemen ardından uluslararası hukuk prensipleri temel alınarak yorumlanacaktır.
Başlangıç Hükümleri Bakımından Beyanname’nin Yorumlanması
Beyanname’nin başlangıç hükümleri bakımından ilk önemli hükmü kanaatimizce aşağıdakidir: “İkili ilişkiler her iki tarafın halklarının çıkarlarına tam anlamıyla karşılayacak, bölgesel ve uluslararası güvenliği ve istikrarın temin edilmesi ve güçlendirilmesine ivme kazandırarak keyfiyetçe yeni, müttefiklik seviyesine yükseltilecektir.” Bu hüküm hem antlaşmanın amaçlarını hem de niteliğini belirtmektedir. Diğer bir ifadeyle Beyanname’nin başlıca konularının “bölgesel” ve “uluslararası güvenlik” ve “istikrarın temin edilmesi ve güçlendirilmesi” olduğu belirtilmiştir. Bu konular aynı zamanda Beyanname’nin amaçlarını da oluşturmaktadır.
Başlangıç hükümler bakımından bir diğer önemli düzenleme aşağıdakidir: “Rusya Federasyonu ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin üye oldukları uluslararası ve bölgesel örgütlerde karşılıklı çıkarlarına hizmet eden konulara ilişkin karşılıklı faaliyet geliştirilecektir.” Bu hüküm iki ülkenin taraf olduklarını uluslararası örgütlerde karşılıklı olarak birbirilerinin çıkarlarını savunması anlamında gelmektedir. Uluslararası sistemde ihlalleriyle çokça meşhur olan Rusya için bu hüküm Azerbaycan’ı uluslararası alanda Rusya’nın tutumunu desteklemeye sevk etmektedir. Bu yönüyle bu hükümden kaynaklanan sorumluluk ileride Azerbaycan’ın uluslararası sistemdeki saygınlığını olumsuz yönde etkileyebilecektir.
Başlangıç hükümler bakımından dikkate alınması gereken bir diğer hüküm aşağıdakidir: “Tarafların Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) mekanına entegrasyon süreçlerinin geliştirilmesinde ilgili olduklarını ve gerekli çabaların gösterilmesinde Rusya Federasyonu’nun esas rolü dikkate alacaklardır.” Kanaatimizce Beyanname’nde bu düzenlemeye yer verilmesi Rusya’nın önerisi üzerine gerçekleşmiştir. Zira 12 Kasım 2021 tarihinde Türk Devletleri Teşkilatı adını alan Türk Konseyi Bağımsız Devletler Topluluğu’na kıyasla aktif bir uluslararası örgüt haline çevrildi. Rusya’da Türk Devletler Topluluğu’nun gelişimini baltalamak adına Azerbaycan’ın taraf olduğu bu Beyanname ’ye ilgili hükmü koyarak Azerbaycan’ın Türk Devletler Teşkilatı’ndaki konumunu olumsuz yönde etkilemeye çalışmaktadır. Dolayısıyla bu hükümde geçen “…Tarafların Bağımsız Devletler Birliği (BDE) mekanına entegrasyon süreçlerinin geliştirilmesi” ifadeleri ile “…gerekli çabaların gösterilmesinde Rusya Federasyonu’nun esas rolü dikkate alacaklardır” ifadeleri BDT’nin Türk Devletleri Teşkilatına tepki olarak Rusya’nın öncülüğünden yeniden güçlendirilmesi şeklinde yorumlanabilir.
Ana Hükümler Bakımından Moskova Beyannamesi’nin Yorumlanması
Beyanname’nin 1.maddesine göre, “Rusya Federasyonu ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasındaki müttefiklik karşılıklı ilişkileri, iki ülkenin bağımsızlığına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve devlet sınırlarının dokunulmazlığına karşılıklı saygı, birbirilerinin iç işlerine karışmama, egemen eşitlik ve karşılıklı çıkar, uyuşmazlıkların barışçıl yolla ve kuvvet kullanmama veya kuvvet kullanma tehdidinde bulunmama ilkelerine sadık kalma esasında kururlar.” Bu hükümde uluslararası hukukun en önemli ilkeleri ve yükümlüklerinden olan “devletlerin egemen eşitliğine saygı”, “iç işlerine müdahale etmeme”, “toprak bütünlüğü” ve “kuvvet kullanma yasağına” yer verilmiştir. Bu norm ve yükümlülüklerden her birinin ihlali hem Beyanname’nin sona ermesine hem de uluslararası alanda ihlal eden taraf devletin sorumluluğunu neden olmaktadır. Ayrıca bu hükümde geçen “…toprak bütünlüğü ve devlet sınırlarının dokunulmazlığına karşılıklı saygı…” ilkesi Rusya’nın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıdığını diğer bir ifadeyle fiilen Azerbaycan kontrolünde olan toprakların yanı sıra geçici olarak ayrılıkçı ermeni birliklerinin kontrolü atlında olan Azerbaycan topraklarını da Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü içerisinde gördüğünün resmi ifadesi değerindedir. Dolayısıyla Beyanname’nin 1.maddesi Rusya’nın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanımasını resmi biçimde ifadesidir.
Beyanname’nin 2.maddesine göre “Rusya Federasyonu ve Azerbaycan Cumhuriyeti kendi milli çıkarlarının korunmasına yönelik bağımsız dış siyaset yürütürler.” Bu hüküm iki devletin dış politikada benimsedikleri tutum ve müttefiklerinin dış politikalarında benimsedikleri görüşler bakımından ileri de taraflar arasında ihtilafa neden olabilecektir. Örneğin hem Türkiye hem de Rusya ile müttefiklik antlaşması imzalayan Azerbaycan Rusya ve Türkiye’nin Suriye ve Yunanistan’da benimsedikleri dış politika farklılıklarından dolayı ileride bir çıkmaza ya da “mecbur etmeye” zorlanabilir.
Beyanname’nin 3.maddesi aşağıdaki şekildedir: “Rusya Federasyonu ve Azerbaycan Cumhuriyeti hem küresel, hem de bölgesel olmak üzere barışın güçlendirilmesi, istikrarın ve güvenliğin artırılması amacıyla karışlık faaliyet gösterirler. Taraflar uyuşmazlıkların önlenmesi ve düzenlenmesinde ve bölgesel ve küresel güvenlik ve istikrara yönelik sorunların çözümünde BM’in ve BM Güvenlik Konseyi’nin merkezi rolünün daha da güçlendirilmesine, AGİT’in konsensüsle kabul edilmiş belgelerinde tespit edilen amaç ve prensiplerin gerçekleştirilmesine özel önem verirler.” Bu hüküm Azerbaycan’dan daha çok Rusya’nın yakın gelecekte Birleşmiş Milletlere ve onun ana organlarından biri olan Güvenlik Konseyi’ne yönelik yeni planlarından haber vermektedir. Bu hükümde geçen “…BM Güvenlik Konseyi’nin merkezi rolünün daha da güçlendirilmesine…” ifadesi Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’ne yönelik yeni bir tutum değişikliği içerisinde olduğunu göstermektedir.
Beyanname’nin 5.maddesi ise aşağıdaki şekildedir: “Taraflar Kafkas ve Hazar bölgelerinde istikrar ve güvenliğin temin edilmesi amacıyla dış siyaset faaliyeti alanında karşılıklı faaliyet gösterirler.” Bu hüküm ise tarafların bağımsız siyaset yürütme olanağını ciddi bir şekilde kısıtlamaktadır. Dolayısıyla bu düzenleme “devletlerin egemen eşitliği” ilkesi ile bir çelişki içerisindedir. Zira bağımsız ve egemen bir devlet dış siyasetini belirlerken belirli bir bölgede ya da alanda bağımsız, başka bir bölgede ya da alanda ise daha kısıtlı hareket etmeye zorlanmaz.
Beyanname’nin 6. maddesi ise uluslararası hukukta yazılı bir kural olmanın yanı sıra aynı zamanda bir örf-adet kuralı değeri taşıyan meşru savunma hakkının Beyanname ‘de yer almasıdır. Buna göre, “Rusya Federasyonu ve Azerbaycan Cumhuriyeti, taraflarından birinin görüşüne göre barışa karşı tehlike doğurabilecek, barışı bozan veya Taraflardan birinin güvenlik çıkarlarına ekti eden durum oluştuğu, aynı zamanda bu tür bir durumun doğması tehdidi olduğu takdirde bu durumun düzeltilmesi amacıyla ertelenmeksizin gerekli görüşmelerin yürütülmesi hazırlıklarını ifade ederler”. Benzer bir düzenleme Şuşa Beyannamesi’nde de yer almaktadır. Azerbaycan’ın güvenliği açısından ortak bir meşru savunma hakkına sahip olması önemlidir. Ancak Azerbaycan ve Rusya için düşman devlet anlayışları da son derece farklıdır. Örneğin Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik düşmanca tavrı ve toprak iddialar halen devam etmektedir. Dolayısıyla Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırı ihtimalleri sıfır derecesinde değildir. Rusya ise Azerbaycan’la kıyasta Ermenistan’ı kendine daha yakın görmektedir. Bu durumda Ermenistan’ın ileride Azerbaycan’a saldırma ihtimali durumunda Rusya bu Beyanname ’den kaynaklanan meşru savunma yükümlülüğüne uygun hareket ederek Ermenistan’a karşı Azerbaycan’la birlikte hareket edecek midir?
Beyanname’nin 7.maddesi ise aşağıdaki şekildedir: “Rusya Federasyonu ve Azerbaycan Cumhuriyeti, taraflarından birinin görüşüne göre iki devletin stratejik ortaklığa ve müttefiklik ilişkilerin zarar verecek herhangi bir hareketten çekinirler”. Bu hüküm Azerbaycan’ın topraklarını işgal eden ve hala de sınır hattında farklı provokasyonlarda bulunan Ermenistan’a yönelik Rusya’nın sergilediği olumlu tavrı açısından çok gerçekçi gözükmemektedir. Çünkü bu Beyannameyle Azerbaycan ve Rusya birbirilerini “müttefik devlet” olarak adlandırmaktadırlar. Bu durumda hem yukarıda ki meşru savunma hakkı hem de bu hüküm bağlamında Azerbaycan-Ermenistan sınırında Ermenistan tarafından Azerbaycan’a yönelik bir saldırıya karşı müttefik bir devlet olarak Rusya’nın Azerbaycan’ın yanında yer alacak mıdır? Zira aksi bir durum ilgili hükümde geçen “…müttefiklik ilişkilerin zarar verecek herhangi bir hareket…” olarak Rusya’nın Beyanname’yi esaslı ihlali anlamına gelecektir.
Moskova Beyannamesi bakımından en önemli düzenleme ise Beyanname’nin 11.maddesidir. Buna göre “Rusya Federasyonu ve Azerbaycan Cumhuriyeti kendi topraklarında örgütlerin ve kişilerin diğer Taraf devletin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne karşı yönelmiş faaliyetlerin karşısını kararlılıklar alırlar.” Bu hükümde geçen “kendi topraklarında örgütlerin” ifadesi ile “ve” bağlacından sonra gelen “kişilerin” ifadesi birbirinden ayrı yorumlanması gerekir. “Kendi topraklarında örgütlerin” ifadesi her şeyden önce Rusya’nın Azerbaycan topraklarının bir kısmını hala kontrol eden Ermenileri terörist gruplar olarak gördüğü anlamına gelmektedir. Ayrıca bu hüküm Azerbaycan’a Ermenilerin kontrolü altında olan Azerbaycan topraklarında teröre karşı operasyon yürütme imkânı vermektedir. “Kişilerin” ifadesi ise bu terör gruplarının yöneten/idare eden kişileri etkisiz hale getirme olanağı tanımaktadır.
Beyanname’nin 12.maddesinde geçen “Taraflar milli çıkarlarına cevap veren ve üçüncü ülkelere karşı yönelmeyen iki taraflı askeri-siyasi işbirliğini geliştirirler.” düzenlemesine benzer bir düzenleme Şuşa Beyannamesi’nde da yer almaktadır. Bu düzenlemede geçen ifadeler daha çok diğer komşu devletlerin güvenlik endişelerini gidermeye yönelik hesaplanmış ifadelerdir. Diğer bir ifadeyle bu düzenlemeyle Taraf devletler Moskova Beyannamesi’nin diğer devletlerin güvenliğine tehlike oluşturmayacağını garanti etmektedirler.
Beyanname’nin 13.maddesi ise İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra Azerbaycan ordusunun Türk modeline geçişi kapsamından yaptığı faaliyetleri olumsuz yönde etkileyebilecek niteliktedir. Kanaatimizde Beyanname’nin hükmü de Rusya’nın önerisi üzerine Beyanname ’de yer almıştır. Beyanname’nin ilgili hükmü şöyledir: “Taraflar Rusya Federasyonu ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin silahlı kuvvetleri arasında operasyon ve savaş hazırlığına yönelik birlikte aktivitelerin gerçekleştirilmesi de dâhil olmak üzere karşılık işbirliğini derinleştirecek, aynı zamanda iki taraflı askeri işbirliğinin diğer alanlarını da geliştireceklerdir.” Bu hükümde geçen “silahlı kuvvetleri arasında operasyon ve savaş hazırlığına yönelik birlikte aktivitelerin gerçekleştirilmesi de dâhil olmak üzere karşılık işbirliğini derinleştirecek” ifadeleri Azerbaycan ve Rusya arasından askeri tatbikatların yapılmasına, dolayısıyla Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinde Rus modelinin yeniden inşasına neden olabilecektir.
Beyanname’nin 11.maddesi ile 18.maddesi ise birlikte okunabilir. Bu her iki maddede Azerbaycan’ın çıkarları bakımından son derece önemlidir. Beyanname’nin 18.maddesi aşağıdaki şekildedir: “Rusya Federasyonu ve Azerbaycan Cumhuriyeti uluslararası terörizm, radikal ve ayrılıkçı tehditlere, ulusötesi organize suça, silahların, uyuşturucu vasıtaların ve bu uyuşturucu vasıtalarının yasadışı ticaretine, insan ticareti ve bilgi ve iletişim teknolojileri alanındaki suçlara, aynı zaman da diğer yeni güvenlik çağırışlarına karşı mücadelede ve onların etkisizleştirilmesinde güçlerini birleştirirler. Bu bağlamda Taraflar bilgi paylaşımı ve belirtilen hukuka aykırı faaliyetlerin finans kaynaklarının belirlenmesi ve önlemesinde sık karşılıklı faaliyet gösterirler.” Bu hükümde geçen “uluslararası terörizm”, “radikal ve ayrılıkçı tehditler” ve “yeni güvenlik çağırışlarına karşı mücadele” ifadeleri Azerbaycan’a Ermenilerin kontrolü atlında Azerbaycan topraklarında terörle mücadele operasyonları gerçekleştirmesine olanak tanıyacaktır. “Yeni güvenlik çağırışlarına karşı mücadele” ifadesi de sözde “Dağlık Karabağ” yönetiminin Rusya tarafından gözden çıkarıldığı şekilde yorumlanabilir. Dolayısıyla Beyanname’nin 11. ve 18.maddesi Rusya’nın sözde “Dağlık Karabağ” yönetimini gözden çıkardığını ve Azerbaycan’a yakın gelecekte Karabağ bölgesinde Ermenilerin kontörlü altında olan bölgelerde terörle mücadele operasyonu gerçekleştirebilmesi imkânı tanımaktadır.
Sonuç olarak Moskova Beyannamesi 1, 11 ve 18.maddeleri bakımından Azerbaycan’ın çıkarları açısından son derece önemlidir. Bu maddeler Rusya’nın İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra gerçekleşen yeni durumu kabullendiğini, Ermenilerin kontrolü altındaki Azerbaycan topraklarında Azerbaycan’a karşı yeniden Ermeni saldırganlığını tetiklemenin anlamız olduğunu, Azerbaycan’a bu bölgelerde terörle mücadele operasyonları gerçekleştirilmeye olanak tanıdığını ve yeni gerçeklik üzerinden Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıdığını göstermektedir. Beyanname’nin diğer maddeleri ise çoğunlukla muğlak ifadeler içermektedir ve bu yönüyle ileride güçlü olan tarafından farklı biçimlerde yorumlanmaya elverişlidir.
Memmed İsmayılov – Kafkassam Uzmanı
Comments are closed