Bağış Sepeti

Yasal Uyarı: Kaynak gösterilmeden ve açık link verilmeden sitede yer alan yazılar kullanılamaz.

Uluslararası İlişkiler

KAN VE PETROL ORTAKLIĞI

Muhammed Ali ÖZDURAK
Muhammed Ali ÖZDURAK

Ortadoğu, sahip olduğu jeopolitik ve jeo-stratejik konumu ve zengin petrol rezervleri sebebiyle geçmişten günümüze birçok devletin ilgi odağı olmuş ve bu nedenledir ki şu an olduğu gibi tarih boyunca –belli dönemler dışında- kan ve gözyaşının merkezi haline gelmiştir. Yaşananlar itibariyle Ortadoğu Tarihi, Türkiye için büyük önem arz etmektedir. Çünkü daha yüz yıl öncesine kadar Osmanlı Devleti bünyesinde, biraz batıda Kleopatra güzelliğini taşıyan Mısır, doğuda dinlerin kutsalı Kudüs, biraz doğuda ilmin kapısı Şam, daha doğuda Babil Asmalarının eşsiz iklimi Irak ve medeniyetin merkezi Haremi ve Medine’yi sinesinde taşıyan Hicaz ile Ortadoğu topraklarında birçok ulus rahat ve huzur dolu bir ortam bulmuştur. Coğrafi olarak küçük görünse de, bu bölge de perspektif açıdan bakılırsa bünyesinde barındırdığı ekonomik, stratejik, politik, vb. unsurlar nedeniyle geniş ve köklü bir Ortadoğu Tarihinden bahsedilebilir. İşte bu sebepten ötürü tarihin toplumların geleceğini aydınlatan işlevi göz önünde bulundurarak Ortadoğu Tarihi ele alınmalıdır.

Tarihe bakarsak Ortadoğu da birçok devletin var olduğunu gözlemlenebilir. Bu devletlerin bağrında sakladığı zenginlik, bölgenin kalkınması için büyük bir ümit olacakken, sahip olma dürtüsü, her şeyin önüne geçmiştir. Suni ayrımlar oluşturulmuş, halklar birbirine kırdırılmış ve sınırlara kan sızdırılmıştır. Bu devletlerin çoğunda gerçekleşen ortak olgulardan dolayı Ortadoğu da ki her bir devletin tarihinden ziyade bölgenin zenginlikleri nedeniyle meydana gelen bir olgu üzerinden gidilmesi yazının amacının gerçekleşmesi için daha sağlıklı olacaktır. Bu olguda hiç şüphesiz yakın tarihe damgasını vuran Irak Körfez Savaşıdır. Böylelikle yukarıda üzerinde durulan husus daha iyi anlaşılacaktır.

KÖRFEZ SAVAŞI

Saddam önderliğindeki Irak, 1 Ağustos 1990’da Kuveyt Krallığını, Kuveyt ülkesinin Osmanlı Devleti döneminde Basra eyaletine bağlı olduğu, Basra’nın da Irak’a ait olduğu gerekçesiyle işgal etti. Pekçok ülke Irak’a geri çekilmesi konusunda uyarıda bulunmuş, ancak Irak bunları dikkate almamıştır. Birleşmiş Milletler, Irak’ın geri çekilmesi konusunda bir karar almıştır. Ayrıca ABD, Suudi Arabistan’a askeri birlikler göndermiştir. Ardından, 430 000’i Amerikalı olmak üzere 28 koalisyon ülkesi kuvvetlerinden oluşan 700 000 kişilik askeri birlik Irak’a karşı koymuştur. Irak’ın müttefikleri sadece Filistin Kurtuluş Örgütü ve Ürdün olmuştur. Saldırının Hazırlanması sırasında Iraklılar, ülkedeki yabancı işçileri rehin almıştır. Irak kuvvetlerine karşı saldırı 17 Ocak 1991’de başlamış ve Iraklılar Kuveyt’ten geri çekilmişlerdir. Saldırı sırasında müttefikler tarafından 200 kişi ölmüş ya da yaralanmış buna karşılık 100 000 den fazla Iraklı yaşamını yitirmiştir. Bunlar arasında siviller azımsanmayacak sayıdadır. 180 000 Iraklı asker ise karşı güçlere teslim olmuştur. ABD gelecekteki muhtemel bir kullanım için kuvvet ve hava gücünü bölgede bırakmıştır. Amerikan Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan bir istatistiğe göre savaşın maliyeti 61,1 milyar dolar olmuştur. Savaşın açıklanan sebebi Kuveyt’in, Irak’ın saldırısından kurtarılmasıdır. Ancak bu savaşı soğuk savaş ertesi dönemde Amerikan’ın Pax-Amerikana’yı oluşturmaya yönelik bir girişim olarak değerlendirenler de vardır. ABD Irak’a yönelik bu stratejinin hazırlıklarına Körfez Savaşı’ndan birkaç yıl önce başlamıştır. Irak yönetimi, ateşkes antlaşmasından sonra, savaş sırasında ayaklanan Kürt ve Şiilere karşı askeri bir harekât düzenlenmiştir. Baskı karşısında Türkiye’ye sığınan Kürt ve Şiiler için Irak’ın kuzeyinde ve Türkiye’de sığınma kampları oluşturulmuştur. Irak’ta Zaho kenti çevresi karşı kuvvetlerce denetim altına alınarak sığınmacılar için güvenli bölge oluşturulmuştur. Türkiye, Körfez savaşı sırasında Birleşmiş Milletlerin ambargo kararına uyarak, Kerkük-Yumurtalık Petrol boru hattının kapatmış, ayrıca güneyde bulunan İncirlik ve Pirinçlik üslerini koalisyon güçlerinin kullanımına açmıştır.

Sonuç itibariyle Körfez savaşı Irak için kelimenin tam anlamıyla bir yıkım oldu. Ülke tüm alt yapısını ve sanayisinin büyük bir kısmını bu savaş esnasında kaybetti. Savaşın insan açısından bilançosu ise 200 000 ölüydü. Irak tüm bu yıkımın ardından kendi toprak bütünlüğünü tehlikeye sokan bazı iç sorunlarla da karşılaştı. Kuzeyde Kürt unsurlar Güneyde ise Şii unsurlar Saddam yönetimine karşı ayaklandılar. Bu ayaklanmalara karşı Irak rejimini gösterdiği sert tepki nedeniyle Iraklı Kürtlerin topraklarını terk ederek Türkiye ve İran sınırına doğru göç etmesi ile sorun ayrı bir boyut kazandı. Kürtlerin bu durumu karşısında ABD harekete geçerek Huzur operasyonu adında bir operasyon düzenlendi. Kuzey Irak’ta uçuşa kapalı güvenlikli bölgeler ilan edilerek Kürtlerin ve Şiilerin Saddam rejimi tarafından daha fazla ezilmelerine engel olunmaya çalışıldı. Kürtlerin tekrar yurtlarına geri dönmeleriyle huzur operasyonuna son verildi. Amerikan birliklerinin geri çekilmesi bölgede tekrar Saddam’ın saldırılarına karşı endişe yarattı. Bu boşluğu doldurmak için ABD, İngiltere ve Fransa bölgede keşif ve denetim görevi görebilecek uluslararası bir birliğin bulundurulmasını Türkiye’ye teklif etti. Ankara bu teklife olumlu yanıt vermesiyle Çekiç Güç adıyla uluslararası bir birlik Türkiye’de koşullandırıldı. Bugün de hâlihazırda bu birlik Türkiye’de bulunmakta ve Kuzey Irak’ta keşif görevini yerine getirmektedir.

Savaş sonrası anlaşma gereği Bileşmiş Milletler Irak’ın sahip olduğu silahların imhası için bazı görevlileri Irak’a gönderdi. Irak birçok yerde bu çalışmaları engellemeye ve bazı bölgeleri bu denetimden uzak tutmaya çalıştı. Bu çalışmalara esnasında Irak’a ait birçok silah ve silah üretiminde kullanılan tesis denetim görevlileri tarafından imha edildi. Bu çalışmalar Irak’ın bazı tesisleri ve binaları denetime açmaması nedeniyle açmaza girdi. Bu çalışmalarda meydana gelen sorunlar nedeniyle Irak, Amerikan ve İngiliz uçakları tarafından birçok defa vuruldu. Körfez savaşı sonrasında belki de Irak halkını savaştan daha çok vuran ikinci bir olay da uygulanan ambargo oldu. Amerika ortaya attığı çifte çevrileme politikası doğrultusunda İran ve Irak’a ambargo uyguladı. Bu uygulanan Ambargo sonucunda İran ve Saddam rejiminin zayıflayacağı ve muhalifleri tarafından devrileceği düşünülüyordu. Ambargo Irak yönetimi açısından böyle bir etki yapmazken, Aksine bundan en büyük zararı sivil halk gördü. Ambargo sonrası özellikle beslenme yetersizliği ve ilaç eksikliğinden dolayı artan çocuk ölümleri oldukça dikkat çekicidir. Irak’a bu ambargo kapsamında sadece PETROL karşılığı gıda alış verişine izin verilmektedir. Bu kapsamda ambargo öncesi Irak’a en çok ihraç yapan ülke Türkiye iken, şu anda en çok ihracat yapan ülkenin Amerika’dır.

Bu savaş öncesi ve sonrasıyla kafalarda birçok soru işareti bırakmıştır. Aynı zamanda yazının başında vurgu yapıldığı gibi bazı unsurlar öne sürülen ancak farlı amaçlarla yapılan bu savaşta yine en çok sivil halk zarar görmüştür. Sınırlarında barındırdığı bu kadar güzelliğe inat bir takım çirkinlikler Eski Mısır ve Mezopotamya Uygarlıklarından bu tarafa devam etmekte birilerinin sahip olma dürtüsü belki siyasi olarak roller değişse de yine bertaraf edilememektedir. Sonuçta bir başka Irak savaşı meydana gelecektir. Ortadoğu hala asırlar önce bu topraklara medeniyeti bahşeden Osmanlı Devletine hasret çekmekte bu hasretini petrol uğruna akıttığı kan ve gözyaşı ile göstermektedir. Bu hasretin sembolü de kan ve petrolün kardeşliğiyle gerçekleşen KÖRFEZ SAVAŞI’dır.

 

Muhammed Ali ÖZDURAK

Sahipkıran AKADEMİ kategorisinde yayınlanan diğer yazılar için tıklayınız.

img

Comments are closed

Benzer Gönderiler