Bağış Sepeti

Yasal Uyarı: Kaynak gösterilmeden ve açık link verilmeden sitede yer alan yazılar kullanılamaz.

Hukuk

TÜRKİYE’DE HAKİMLİK VE SAVCILIK MESLEKLERİNE ALIMLARDA NİTELİĞİN ARTIRILMASI

Ceren ÇOBAN
Ceren ÇOBAN

“Terazisiz kılıç, adi bir kuvvet; kılıçsız terazi ise hukukun aczidir.”
Rudolf von JHERİNG

Adaletin tam anlamıyla tecelli etmesinde, hakim ve savcıların rolü şüphesiz yadsınamaz. Hakim ve savcıların yüklenmiş oldukları bu misyon itibariyle, bunların göreve başlamasında geçirmiş oldukları eğitim süreçleri elbette mühim bir husustur.

Bu çalışmanın amacı ise; Türkiye’de hakimlik ve savcılık mesleklerine alımlarda aranan şartlar ile bunlara verilen eğitimlerin, bu meslek mensuplarının görevlerini yerine getirmeleri için yeterli olup olmadıklarının araştırılması, Avrupa ülkelerinde hakim savcıların seçilmesinde öngörülen sistem ile ülkemizdeki sistemin mukayesesinin yapılmasıdır.

Bu hususta ilk olarak, ülkemizde hakim ve savcılık mesleklerine alımlarda öngörülen şartlardan ve staj döneminde verilen eğitimlerden bahsedilerek bu konularla ilgili mevzuat, basın ve literatür taraması yapılmıştır. Bu çerçevede Avrupa ülkelerinde uygulanan sistemlere yer verilmiştir. Akabinde, Avrupa ülkelerinde uygulanan sistemler ile ülkemizdeki sistemin mukayesesi yapılmıştır.

Bu çalışma kapsamında bir Yargıtay tetkik hakimi, bir idari hakim ve üç avukat ile mülakat yapılmıştır. İlgili hususlarda hakim, savcı ve avukatlarla yapılan mülakatlara yer verilecektir.

HAKİM/SAVCI OLMA KOŞULLARI

Ülkemizde hakimlik mesleği, sivil (adli&idari) ve askeri hakimlik olarak ikiye ayrılmakta ve düzenlemeleri farklılık göstermektedir. Adli ve idari hakimlik, 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda düzenlenirken, askeri hakimlikle ilgili düzenlemelere ise 357 Sayılı Askeri Hakimler Kanununda yer verilmiştir. Bu çalışma kapsamında ise adli-idari hakimlik ve savcılığa ilişkin düzenlemelere yer verilerek ve bu düzenlemeler değerlendirilecektir.[1]

Ülkemizde sivil hakimlerin adaylığa alınmasında Adalet Bakanlığı yetkiliyken, sivil hakimlerin mesleğe alınmasında ve atanmasında ise HSYK yetkilidir.

Hakim ve Savcıların Mesleğe Alınma Koşulları

Hakim ve savcı olma koşulları, 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda düzenlenmiştir. Hakim ve savcılık mesleği için öngörülen nitelikler, 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda belirlenmiştir. Kanunun 8. Maddesinde adayların nitelikleri belirtilmiştir.

Adayların Nitelikleri:

Madde 8: Adaylığa atanabilmek için:

a)Türk vatandaşı olmak,

b) Giriş sınavının yapıldığı yılın ocak ayının birinci günü itibarıyla otuz beş yaşını doldurmamış olmak.

c) Adli yargı adayları için; hukuk fakültesinden mezun olmak veya yabancı bir hukuk fakültesini bitirip de Türkiye‘deki hukuk fakülteleri programlarına göre eksik kalan derslerden sınava girip başarı belgesi almış bulunmak,

İdarî yargı adayları için; hukuk fakültesinden mezun olmak veya yabancı bir hukuk fakültesini bitirip de Türkiye’de hukuk fakülteleri programlarına göre eksik kalan derslerden sınava girip başarı belgesi almış bulunmak, hukuk fakültesinden mezun olanlar dışından alınacak adaylar bakımından, her dönemde alınacak aday sayısının yüzde yirmisini geçmemek üzere ihtiyaç oranında, hukuk veya hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren siyasal bilgiler, idarî bilimler, iktisat ve maliye alanlarında en az dört yıllık yüksek öğrenim yapmış veya bunlara denkliği kabul edilmiş yabancı öğretim kurumlarından mezun olmak,

d) Kamu haklarından yasaklı olmamak,

e) (Mülga)

f) Askerlik durumu itibariyle askerlikle ilgisi bulunmamak veya muvazzaflık hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedeğe geçirilmiş olmak,

g) Hakimlik ve savcılık görevlerini sürekli olarak yurdun her yerinde yapmasına engel olabilecek vücut ve akıl hastalığı veya engelliliği, alışılmışın dışında çevrenin yadırgayacağı şekilde konuşma ve organlarının hareketini kontrol zorluğu çekmek gibi engeli bulunmamak,

h) Taksirli suçlar hariç olmak üzere, üç aydan fazla hapis veya affa uğramış olsa bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı bir suçtan veya kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak veya bu suçlardan veya taksirli suçlar hariç olmak üzere üç aydan fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir fiilden dolayı soruşturma veya kovuşturma altında olmamak.

ı) Yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı göstermek,

j) Hakimlik ve savcılık mesleğine yakışmayacak tutum ve davranışlarda bulunmamış olmak,

k) Avukatlık mesleğinden adaylığa geçmek isteyenler için; yukarıdaki

(ı) bendi hariç diğer şartları taşımakla birlikte, mesleklerinde fiilen en az üç yıl çalışmış, giriş sınavının yapıldığı yılın ocak ayının birinci günü itibariyle kırk beş yaşını doldurmamış ve kendi aralarında yapılacak olan yazılı yarışma sınavında ve mülâkatta başarılı olmak,

şarttır.

2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 8. Maddesinin (c) bendinde, hakim ve savcılık mesleğine alımlarda ‘hukuk fakültesi mezunu olmak şartı’ yeterli görülmüştür. Adalet mekanizmasının icrasında oldukça önemli bir misyon üstlenen hakim ve savcıların, mesleğe alımlarında dört yıllık bir fakülte eğitiminin yeterli görülmesi, elbette tartışılması gereken bir husustur.

Bu durum, mülakatlarda hakim, savcı ve avukatlara sorulmuştur. Bu konuyla ilgili olarak Yargıtay Tetkik Hakimi Lütfi Gürgen: “Sistemin bu şekilde olması, adayların mesleğe daha tecrübesiz başlamalarına yol açmaktadır. Bu durumun önüne geçebilmek için son yıllarda Bakanlığımız, meslekte en az 5 yılını tamamlamış avukatlar arasından hakim ve savcı adayları almaya başladı. Daha sonra bu süre, 2 yıla kadar düşürüldü. Bakanlığımızın düşüncesi de, daha sonraki yıllarda da bu uygulamayı hayata geçirerek hakim ve savcılık mesleğine alımları 2 yıl avukatlık mesleğini icra edenler arasından gerçekleştirmektir.Bu sayede adayların mesleğe tecrübesiz olarak başlamalarının önüne geçilmek istenmektedir. Nitekim ben de bu hususta adayların belli bir süre avukatlık mesleğini icra ederek tecrübe kazanmaları gerektiği kanısındayım.” demiştir.

İdari Hakim Kadir Kartal ise: “Fakülteden mezun olur olmaz hakimlik veya savcılık mesleğini icra etmenin doğru olmadığı kanaatindeyim. Bu hususta hakim yardımcılığı müessesi getirilmelidir. Bu müesseseyle adaylar, belirli bir süre hakimlerin yanında tecrübe kazanacaklardır. Daha sonra yapılan bir sınavla ise mesleğe alınmalıdırlar.” ifadelerini kullanmıştır. Avukatlarla yapılan mülakatlarda da aynı sonuca ulaşılmıştır. Onlar da şu anki sistemle hakim ve savcıların mesleğe tecrübesiz bir şekilde başladıklarını vurgulamışlardır.

2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 8. maddesinin (j) bendinde; ‘hakimlik ve savcılık mesleğine yakışmayacak tutum ve davranışlarda bulunmamak’ ifadesiyle oldukça muğlak bir ifadeye yer verilmiştir. Bu ifadenin kapsamına neler gireceği hususu, tam anlamıyla tespit edilmemiştir.

Danıştay 5. Dairesi de;“bu düzenlemeye dayanılarak, tarafsız olamayacağı ve belirli bir siyasi görüşün savunucusu olduğu anlaşılan kişinin hakim adaylığına son verilebileceğine” hükmetmiştir. Bu konuyla ilgili olarak Yrd.Doç.Dr. Mustafa AVCI, subjektif değerlendirmelere açık olan bu ifade değiştirilerek, düzenlemenin daha açık hale getirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. AVCI’ya göre bu muğlak ifade yerine; ‘hakimlik ve savcılık mesleğinin tarafsızlığı ilkesine aykırı tutum ve davranışta bulunmamış olmak’ ifadesi kullanılabilir.[2]

Yazılı Sınav

2802 Sayılı Kanunun 9/A maddesinde ise yazılı sınav ve mülakatın yapılış şeklinden bahsedilir. Yazılı yarışma sınavı, Adalet Bakanlığı ile imzalanacak protokole göre, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılır.

Atama yapılacak boş kadroların sayısı, derecesi, unvanı, sınıfı, atanacaklarda aranacak şartlar ile başvuruya ve sınava ilişkin hususların yer aldığı duyuru, müracaat süresinin bitiminden en az on beş gün önce Türkiye genelinde günlük yayımlanan tirajı en yüksek beş gazeteden birinde bir defa ve ayrıca Adalet Bakanlığı internet sitesinde ilân olunur.

Yazılı sınav; Türkçe, matematik, Türk kültür ve medeniyetleri, Atatürk ilkeleri ve inkılâp tarihi ve temel yurttaşlık bilgisi sorularından oluşan genel yetenek ve genel kültür konuları ile

a) Adlî yargıda; anayasa hukuku, medenî hukuk, borçlar hukuku, hukuk yargılama usulü, ticaret hukuku, icra ve iflâs hukuku, ceza hukuku, ceza yargılama usulü, idarî yargılama usulü ve idare hukuku,

b) İdarî yargıda; anayasa hukuku, idare hukuku, idarî yargılama usulü, hukuk yargılama usulü, borçlar hukuku (genel hükümler), medenî hukuk, ceza hukuku (genel hükümler), vergi hukuku, vergi usul hukuku ve maliye-ekonomi, konularını kapsayan alan bilgisi sorularından yapılır.

Yazılı sınavda, genel yetenek ve genel kültür soruları yirmi, alan bilgisi soruları seksen puan ağırlığa sahip olacak şekilde değerlendirmeye tâbi tutulur. Bu değerlendirme yapılırken, genel yetenek ve genel kültür konuları ile alan bilgisi konuları, kendi aralarında eşit olarak puanlanır.

Yazılı sınavda yüz tam puan üzerinden en az yetmiş puan almak kaydıyla en yüksek puan alandan başlamak üzere, sınav ilânında belirtilen kadro sayısının iki katı fazlası mülâkata çağrılır. Ancak başarı oranı, ilân edilen kadronun iki katı fazlasının altında olursa, sadece başarılı olanlar mülâkata çağrılır. Bu şekilde çağrılan en düşük puana sahip adayla aynı puanı alanlar da mülâkata alınır.

Yazılı yarışma sınavını yapma yetkisi, Adalet Bakanlığınca ÖSYM’ye verilmiştir.Bu hususla ilgili olarak Danıştay 12. Dairesi ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu da; “ÖSYM tarafından nesnel koşullara uygun olarak yapılan yazılı sınavın hukuka uygun olduğuna” hükmetmiştir.[3] Bu konu, mülakatlarda hakim, savcı ve avukatlara sorulduğunda; bu konuda ÖSYM tarafından yapılan sınavların daha tarafsız olduğuna vurgu yapılmıştır. ÖSYM tarafından yapılan sınavların, yapılması ve okunması aşamasında daha güvenilir olduğuna ve adam kayırmalara daha az rastlanabileceğine vurgu yapılmıştır (Tabii ki sorular sızdırılmadığı müddetçe).

Mülakat

Mülâkat Kurulu; Adalet Bakanlığı Müsteşarı veya görevlendireceği Müsteşar Yardımcısı başkanlığında, Teftiş Kurulu Başkanı, Ceza İşleri, Hukuk İşleri ve Personel Genel Müdürleri ile Türkiye Adalet Akademisi Yönetim Kurulunun her sınav için kendi üyeleri arasından belirleyeceği iki üye olmak üzere toplam yedi üyeden oluşur.

Türkiye Adalet Akademisi Yönetim Kurulunda Yargıtay ve Danıştay mensubu birer üye bulunması halinde, bu üyeler Mülâkat Kurulunda asıl üye olarak görevlendirilir.

Türkiye Adalet Akademisi Yönetim Kurulunda Yargıtay ve Danıştay mensubu üye sayısı birden fazla ise, Yargıtay kontenjanı için Yargıtay mensupları arasından, Danıştay kontenjanı için Danıştay mensupları arasından; Yargıtay veya Danıştay mensubu üyelerden birinin ya da her ikisinin bulunmaması halinde ise Yönetim Kurulunun diğer üyeleri arasından gizli oyla seçim yapılır. Mülâkat, ilgilinin;

a) Muhakeme gücünün,

b) Bir konuyu kavrayıp özetleme ve ifade yeteneğinin,

c) Genel ve fizikî görünümünün, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğunun ve liyakatinin,

d) Yetenek ve kültürünün,

e) Çağdaş bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığının,

puan vermek suretiyle değerlendirilmesi yöntemidir.

Mülâkat, yukarıdaki bentlerde yazılı özelliklerin her biri yirmişer puan üzerinden değerlendirilerek yapılır. Mülâkat Kurulunun her bir üyesi tarafından verilen puanlar, ayrı ayrı tutanağa geçirilir. Başarılı sayılmak için, üyelerin yüz tam puan üzerinden verdikleri notların aritmetik ortalamasının en az yetmiş olması şarttır.

Mülâkat sonucu en yüksek puan alandan başlamak üzere sıraya konularak mülâkat başarı listesi hazırlanır ve bu listenin altı Mülâkat Kurulu tarafından imzalanarak Personel Genel Müdürlüğüne teslim edilir.

Değerlendirme Aşaması

2802 Sayılı Kanunun 9/A maddesi hükümlerince; sınava katılanların, yukarıda belirtilen yazılı yarışma sınavı notunun yüzde yetmişi ile mülâkat notunun yüzde otuzunun toplamı tespit edildikten sonra, en yüksek puan alandan başlamak üzere nihai başarı listesi hazırlanır. Bu sıralamaya tâbi tutulanların nihai puanlarının eşit olması halinde, yazılı sınavda aldığı puana öncelik tanınır. Yazılı puanlarının da eşit olması halinde, kura çekilmek suretiyle sırası belirlenir ve bu konuda yapılan işlemler düzenlenecek tutanakta gösterilir.

Hukuk alanında doktora yapmış olanlar, ilân edilen boş kadrolara başvurabilir. Bunlar sadece mülâkata tâbi tutulur. Bu durumda olanlar için mülâkat puanı esas alınarak ayrı bir nihai başarı listesi düzenlenir.

Mülakatla ilgili temel problem, mülakatta adaylarla ilgili değerlendirmelerin yeterince tarafsız ve objektif bir şekilde yapılıp yapılmadığı hususudur. Çünkü mülakatlarla ilgili denetim sağlanamamaktadır.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, vermiş olduğu bir kararda; “mülakat sınavının, yazılı sınavın nesnel sonuçlarını etkisiz kıldığına ve dolayısıyla mülakat sınavının idari yargı denetimini sınırladığına” hükmetmiştir.[4]

Bu hususla ilgili getirilebilecek çözümlerden biri, yapılan mülakatların kayıt altına alınması hususudur. Mülakatlarda ses ve görüntü kaydı almak, adam kayırmaların önüne geçmek ve bireyin hak kayıplarını önlemek için oldukça önemli bir husustur. Bu sayede adaylar, mülakatta başarısız sayılmaları sonucunda ilgili yargı yerlerine başvurabileceklerdir. Bu sayede yapılan mülakatlara karşı yargı denetimi sağlanabilecektir.[5] Nitekim yapılan mülakatlarda da bu durum saptanmıştır. Hakim, savcı ve avukatlar, mülakatlar üzerinde yeterli denetimin sağlanamadığı hususu üzerinde durmuşlardır. Adam kayırmalarla ve siyasi saiklerle mesleğe alımların önüne geçmek, adaletin ve tarafsızlığın sağlanabilmesi için yargısal denetimin sağlanması gerektiğini belirtmişlerdir.

Bu konuyla ilgili olarak tartışılması gereken bir başka husus ise; mülakatların Adalet Bakanlığı personeli tarafından gerçekleştiriliyor olmasıdır. Bu hususla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi ve Danıştay 12. Dairesi, mülakatların idarenin etkisinden uzak olarak HSYK tarafından objektif bir şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğine vurgu yapmışlardır.[6]

“Sınava katılanların, yukarıda belirtilen yazılı yarışma sınavı notunun yüzde yetmişi ile mülâkat notunun yüzde otuzunun toplamı tespit edildikten sonra, en yüksek puan alandan başlamak üzere nihai başarı listesi hazırlanır” hükmü gereğince, yazılı sınava mülakata oranla daha fazla ağırlık verilmiştir. Bu durum, elbette adam kayırmaların önüne geçilmesi bakımından yerinde bir düzenlemedir. Ancak yine de mülakat yüzdesinin daha da düşürülmesi gerektiği hususu tartışma konusudur. Nitekim bu konuyla ilgili olarak Yrd.Doç.Dr. Mustafa Avcı: “Mülakat notunun etki oranının yüzde on veya on beşi geçmemesi gerekir. Hakim ve savcı aday adaylığına ilişkin mülakat sınavlarında adam kayırma ve torpil iddialarının fazlalığı, bu öneriyi destekler niteliktedir.” ifadesini kullanmıştır.

Ayrıca hukuk alanında doktora yapmış hukukçuların sınava girmeyip sadece mülakata tabi tutulmaları, eşitliği zedeleyen unsurlardan biridir.[7]

 Staj Aşaması

Stajın yapılmasına ilişkin hükümler; “Adli Yargı Hakim ve Savcı Adayları ile İdari Yargı Hakim Adaylarının Staj Dönemi ile Staj Mahkemelerine İlişkin Yönetmelik”te yer alır. Yönetmeliğin Adlî Yargı Hâkim ve Savcı Adaylarının Stajı başlıklı üçüncü bölümünün 9. maddesinde, adli yargı hakim ve savcı adaylarının staj yer ve süreleri öngörülmüştür.

Staj Yapılacak Yerler ve Süreleri

Madde 9: Adlî yargı hâkim ve savcı adayları, stajlarını genel staj ve görev stajı olmak üzere iki kısım halinde, aşağıdaki sürelerde yaparlar.

a) Genel staj üç ay süreli olup;

1) Bir ay Cumhuriyet başsavcılıklarında,

2) Onar gün ağır ceza, asliye ceza, sulh ceza, asliye hukuk, sulh hukuk ve icra mahkemelerinde

b) Görev stajı on dört ay süreli olup;

1) Hâkimlik görevine atanacak adaylar için; altı ay asliye hukuk ve sulh hukuk mahkemelerinden birinde; altı ay ağır ceza, asliye ceza ve sulh ceza mahkemelerinden birinde, iki ay Yargıtay’da,

2) Cumhuriyet savcılığına atanacak adaylar için; on ay Cumhuriyet başsavcılıklarında, iki ay yaptırılır.

İdari yargı hakim adaylarının staj yer ve süreleri ise, aynı Yönetmeliğin İdarî Yargı Hâkim Adaylarının Stajı başlıklı dördüncü bölümünün 18. maddesinde yer alır.

Staj Yapılacak Yerler ve Süreleri

Madde18: İdarî yargı hâkim adayları stajlarını;

a) Altı ay süre ile Danıştay’da,

b) Dört ay on beş gün süre ile idare mahkemesinde,

c) Dört ay on beş gün süre ile vergi mahkemesinde,

d) Bir ay süre ile bölge idare mahkemesinde,

e) Bir ay süre ile il valiliklerinde,

yaparlar.

Avukatlık mesleğinden adaylığa alımlarda ise, 2802 Sayılı Kanunun 10. madde hükmü gereğince avukatlar, 6 ay süreli meslek öncesi eğitime tabi tutulurlar. Bu eğitim, Türkiye Adalet Akademisi Eğitim Merkezinde verilir.

Adaylık süresi içinde göreve son verme ile ilgili düzenleme ise, aynı Yönetmeliğin 12. maddesinde yer alır.

Madde 12 – Adayın;

a) Adaylığa atanma niteliklerinden herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması,

b) Adaylığa alındıktan sonra bu niteliklerden herhangi birini yitirmesi,

c) Adaylık süresi içindeki davranışlarında hakimlikle bağdaşmayacak tutumları, göreve devamsızlığı, bilgi ve iş yapma kabiliyeti bakımından yeterli olmadığının tespit edilmesi,

hallerinde adaylığına Adalet Bakanlığınca son verilir.

Eğitim sonunda kendilerine yapılan yazılı sınavdan başarı ile geçen hakim ve savcı adayları, mesleğe girmeye hak kazanır.

Değerlendirme:

Adli yargı hakimleri, idari yargı hakimleri ve savcıların staj eğitimleri farklı maddelerde düzenlenip farklı aşamalara tabi tutulmuştur.

2802 Sayılı Kanunun 12. madde hükmünde; “ adaylık süresi içindeki davranışlarında hakimlikle bağdaşmayacak tutumları” ifadesine yer verilmiştir. Bu düzenlemeyle oldukça muğlak bir ifade kullanılmıştır.’Hakimlikle bağdaşmayacak tutumlar’ ifadesinin kapsamı belirtilmeyip, bu ifadenin içerisinin subjektif kavramlarla doldurulmasının önü açılmıştır.

Ancak 4954 Sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu’na 08.08.2011 tarihinde 650 Sayılı KHK ile eklenen geçici 11. Maddeye göre; “KHK’nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süreyle Bakanlığın teklifi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kararı ile bir yıllık staj süresini tamamlayan adlî ve idarî yargı hâkim ve savcı adaylarının, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca mesleğe kabul edilmeleri hâlinde, hâkimlik ve savcılık mesleğine atanabilecekleri” kabul edilmiştir.

Bu konuyla ilgili olarak Yrd.Dç.Dr. Serhat Sinan Kocaoğlu, bu durumu Türk Adalet Sisteminde nitelik ve kalitenin göz ardı edilerek nicelik ve sayısallığa kurban edilmesi olarak değerlendirmiştir. KOCAOĞLU’na göre az bir staj eğitimi görerek mesleki anlamda yeterli tecrübeye sahip olamayan hakim ve savcılara, oldukça önemli bir husus olan adaleti teslim etmek, adalet mekanizmasıyla Rus Ruleti oynamak gibidir.[8]

Bu noktada, Avrupa ülkelerinde hakim ve savcılık mesleklerine alımlara değinmek yerinde olacaktır. Hakim, savcı ve avukatlarla yapılan mülakatlarda da bu duruma dikkat çekilmiştir. Onlar da geçici de olsa mesleğe ilişkin stajın bir yıla düşürülmesinin mesleğe ilişkin niteliğin azalmasına yol açacağı üzerinde durmuşlardır. Staj süresinde böyle bir kısalmaya gidilmeden adayların aktif bir şekilde rol alacağı, mesleki anlamda deneyim kazanabilecekleri bir staj eğitiminin adaylara sağlanması gerektiğini vurgulamışlardır. İdari Hakim Kadir Kartal, bu hususta şöyle bir çözüm önerisi getirmiştir: “Meslek öncesi eğitim sürecinin etkin bir şekilde geçmesi için, stajın akademide geçen kısmı kaldırılmalıdır. Stajın 1 yılı mahkemelerde, 1 yılı ise Yargıtay (Danıştay)’da yapılmalıdır.” Yargıtay Tetkik Hakimi Lütfi Gürgen ise: “Staj süresinin etkili geçmesi için tıpkı kaymakam adaylarının 6 ay süreyle bir ilçeye vekil olarak gönderilmesinde olduğu gibi, hakim adaylarının da sınırlı da olsa belli görevlerde imza yetkisi ile çalıştırılmaları uygun olacaktır.”demiştir.

Hakim ve savcılık mesleklerine alımlarda tartışılması gereken ve birçok hukukçu tarafından hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayan bir diğer husus ise; ‘HSYK’nın kararlarına karşı yargı yollarının kapalı olması’ meselesidir. Anayasanın 159. maddesine göre; “Kurulun kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz.” Bu durumda Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun; adli ve idari yargı hakim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerine karşı herhangi bir yargı merciine başvurulamaz (Anayasa madde 159). Şüphesiz bu durum, hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşır bir özellik göstermemektedir.

AVRUPA ÜLKELERİNDE HAKİM SAVCI MESLEKLERİNE ALIM ŞARTLARI

Fransa: Fransa, hakim savcılık mesleklerine ilişkin düzenlemelerin tek çatı altında toplandığı ülkeler arasında yer alır. Fransa’da her yıl yaklaşık 250 hakim savcı mesleklerine alım için kadro açılmaktadır. Açılan bu kadronun 190’ı hukuk fakültelerinden mezun olan öğrencilere aitken, 60’ı ise kamu kurumlarında çalışan hukukçulara aittir. Bu sınava rağbet, oldukça fazla olup sınava girenlerin ise ancak 10’da 1’i başarılı olabilmektedir.[9] Ayrıca en az 8 yıl avukatlık mesleğini icra etmiş serbest avukatlar ve hukukçular arasından da hakimlik ve savcılık mesleğine geçiş mümkündür.[10]

Hakim ve savcıların mesleğe kabul edilirkenki değerlendirmeleri, 5 asil 2 yedek üyeden oluşan bir komisyon tarafından gerçekleştirilir. Komisyondaki üyelerin görev süreleri 3 yıldır. Komisyona ise; Yargıtay Başkanı tarafından seçilen 1 üye başkanlık eder. Yargıtay Başsavcısı 1, Danıştay Başkanı 1, Milli Hakimlik Okulu ve Adalet Bakanlığı ise 2 üye seçer.[11]

Milli Hakimlik Okulunun yaptığı sınavı kazanan ve hukuk fakültesinden mezun olan öğrenciler için 31 aylık bir staj öngörülmüştür. Bu staj için öngörülen 31 aylık eğitim, şu şekildedir: 6 ay teori, 2 yıl mahkeme ve kurumlar stajı ve son 1 ayı da son dönem ve bitirme sınavı. Kamu kurumlarından gelen hukukçular için ise 6 aylık bir staj eğitimi öngörülmüştür.[12]

Stajda elde edilen başarıya göre yüksek puan alanlara, çalışacakları mahkemeleri belirleme yetkisi verilmiştir. Bu durum, bir pozisyona birden fazla talipli çıkarsa uygulanmaktadır. Herkesin istediği yeri tercih etmesi halinde bu yönteme başvurulmamaktadır.[13]

İngiltere

İngiltere hakim ve savcılık mesleklerinin ayrı ayrı düzenlendiği ülkeler arasındadır.

İngiltere’de Hakimlerin Atanması

İngiltere’de Lordlar Kamarası ve Temyiz Mahkemesi hakimleri, Adalet Bakanlığının görüşü ve Başbakanın tavsiyesi üzerine Kraliçe tarafından atanır. İngiltere’de Adalet Bakanı herhangi bir siyasi partinin üyesi olmayıp, aynı zamanda Lordlar Kamarası Başkanı olan Başyargıçtır.[14]

Yüksek Mahkeme hakimlerinin atamaları, Adalet Bakanının önerisi üzerine Kraliçe tarafından gerçekleştirilirken, İl Mahkemeleri, Kraliyet Mahkemeleri, Sulh Mahkemeleri hakimleri ise Adalet Bakanı tarafından atanır. Kraliçe’nin atamalardaki yetkisi sembolik olup asıl yetki Adalet Bakanlığı’na aittir.[15]

İngiliz hukuk sisteminde hakim olarak atanabilmek için en az 10 yıllık mesleki deneyim şartı aranmaktadır. 10 yıl avukatlık mesleğini icra edenler arasından seçilen hakim savcılar, göreve başladıklarında genelde 40-45’li yaşlara ulaşmaktadırlar. Hakim savcıların mesleğe alımlarında oldukça titiz bir yöntem izlenmektedir.[16]

Hakimlerin atamaları ise, en az 10 yıl avukatlık mesleğini icra edenlerin başvuru için öngörülen şartları yerine getirerek Adalet Bakanlığı’na müracaatı ile mümkündür. Bu şartlar: eğitim ve mesleki anlamda özgeçmiş sunmak, çalıştıkları mahkemelere dair bilgi vermek, referans sunmak vb. şeklindedir. Değerlendirme ise; biri hakim, biri Yargısal Atamalar Direktörlüğü memuru ve biri de hukukçu olmayan bir kişiden oluşan bir mülakat kurulu gerçekleştirir.[17]

İngiliz hukuk sistemine göre hakimliğe kabulde bir hakimde aranan şartlar şu şekildedir:

*Hukuki bilgi ve tecrübe,

*Sağlam muhakeme,

*İletişim kurma ve dinleme yetileri,

*Dürüstlük ve bağımsızlık,

*İnsanları ve toplumu anlama,

*Kibarlık,

*Entelektüel ve analitik düşünme yetenekleri,

*Kararlılık,

*Otorite kurma ve dava yönetme yetisi,

*Adil ve tarafsız olma,

*Olgun ve sağlam mizaca sahip olma,

*Kararlı, bilinçli ve sebatkar olma.

Kurul tarafından bu kriterler göz önünde bulundurularak seçilen adaylar, Adalet Bakanlığı’na gönderilir. Adalet Bakanı ise listeden uygun gördüklerini Kraliçe’ye sunar. Kraliçe’nin de onayı ile birlikte adaylar hakim savcılık mesleğine başlarlar.[18]

Hakimlik ve Savcılığa Atamalarda Ülke Yöntemleri[19]

ulke ornekleri

Tabloda da görüldüğü üzere, her ülkenin hukuk sistemi farklılık göstermektedir. Bu durum ülkelerin hukuk sistemlerinin ve geleneklerinin farklılık arz etmesinin bir sonucudur.[20]

Ülkemizde ise hakim ve savcılık mesleklerine alımlar, hukuk fakültelerinden mezun olan öğrenciler arasından gerçekleştirilmektedir.

Ancak 2802 Sayılı Kanunun 8. maddesine 2007 yılında eklenen (k) bendi ile; avukatlara hakim savcılık mesleğine giriş hakkı tanınmıştır. İlgili bende göre mesleklerinde fiilen en az 3 yıl çalışmış, kırk beş yaşını doldurmamış ve kendi aralarında yapılacak olan yazılı yarışma sınavında ve mülâkatta başarılı olan avukatlar mesleğe girmeye hak kazanırlar. Bu husus, mülakatlarda hakim savcı ve avukatlara sorulduğunda, farklı saptamalar ortaya çıkmıştır.

Bu konuyla ilgili olarak İdari Hakim Kadir Kartal: “İngiltere’deki sistemi oturtmak ülkemiz açısından oldukça güçtür. Fransa’da öngörülen 31 aylık staj süresi oldukça iyi bir süre. Ülkemiz açısından da var olan staj sürelerini aşağı çekmek yerine nitelikli bir staj eğitimi sağlamak kaydıyla, Fransa’daki gibi bir staj sistemi öngörmek isabetli olacaktır. Ancak staj eğitiminde adaylar ciddi, disiplinli, planlı ve etkin bir eğitime tabi tutulmalıdırlar.” demiştir.

Yargıtay Tetkik Hakimi Lütfi Gürgen ise şu hususa dikkat çekmiştir: “Adalet Bakanlığı’nın çok sayıda hakim açığı mevcuttur. Bu yüzden Avrupa’daki hakim savcı alımlarına ilişkin koşullar, Türkiye’ye fayda sağlamamaktadır. Adalet Bakanlığı, ilk olarak bu açığı kapatmak istemektedir. Ardından ise Bakanlığımızın da düşüncesi belirli bir süre görev yapıp mesleki anlamda deneyim kazanan avukatlar ve hukukçular arasından hakim ve savcılık mesleğine alımlar gerçekleştirmektir.” demiştir.

Avukat Ramazan Kara ise: “Hakim ve savcılık mesleklerine alımlarda mesleki şart öngörmek, oldukça isabetlidir. Ancak İngiltere’de öngörülen 10 yıllık mesleki deneyim şartı, fazladır. Ülkemiz için hakim ve savcılık mesleklerine alımlarda 5 yıl avukatlık yapma şartı öngörmek, oldukça makul ve isabetlidir. 5 yıl avukatlık yapanlar sınava tabi tutulup ardından mesleğe alınmalıdırlar.” demiştir.

Avukat Atılgan Doğan ile Avukat Binnur Gözütok Raylaz ise; ülkemiz için İngiltere’de öngörülen 10 yıllık avukatlık mesleğinin ardından hakim ve savcılık mesleğine alımların gerçekleştirilmesi gerektiğini isabetli görmektedirler. “Adalet gibi önemli bir mekanizmanın icrasında oldukça önemli bir misyon yüklenen hakim ve savcıların, böyle bir mesleki deneyime sahip olması şarttır” demişlerdir.

Sonuç

Hakim ve savcılık mesleğine aday olabilmek için hukuk fakültesi mezunu olmak, yeterli görülmüştür. Ancak belirtmek gerekir ki, hukuk fakültesi mezunu olan adayların ardından 2 yıllık bir staj eğitimine tabi tutulduktan sonra mesleğe alınmaları, mesleki anlamda yeterli tecrübeye sahip olmadan göreve başlamalarına yol açmaktadır. Kanaatimce bu hususta adayların belirli bir süre avukatlık mesleğini icra ederek deneyim kazandıktan sonra mesleğe başlamaları gerekmektedir. Mesleklerinde belirli bir süre çalışarak deneyim kazanan avukatların, bir sınava ve staja tabi tutulduktan sonra hakim ve savcılık mesleklerine alınmaları yerinde olacaktır.

Yapılan tüm değerlendirmeler ışığında, hakim ve savcılık mesleklerine alımlarda niteliğin artırılması hususunda şu tespitler yapılmıştır:

Adaylığa alınabilme şartı olarak öngörülen  “hakimlik ve savcılık mesleğine yakışmayacak tutum ve davranışlarda bulunmamış olmak” ve adaylık sırasında göreve son verilmesi şartı olarak öngörülen “adaylık süresi içindeki davranışlarında hakimlikle bağdaşmayacak tutumları” gibi muğlak ve subjektif ifadelere yer vermek, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Bunun için bu ifadelerin kapsamının belirlenmesi, hak ihlallerinin önlenmesi bakımından önemlidir.

Mülakatlarda adam kayırma ve torpilin önüne geçmek, tarafsız ve nesnel bir şekilde adayları belirleyebilmek için, mülakatların ses ve görüntü kayıtlarının alınması gerekmektedir. Bununla birlikte mülakatta başarısız olan adayların mülakata ilişkin yargı yollarına başvurmaları mümkün kılınmalıdır. Bu hususa Yrd.Doç.Dr.Mustafa Avcı’nın önerisi ise: “Mülakat sınavı sorularının önceden hazırlanarak adaylara kura çekme yöntemiyle sorulmasına ilişkin düzenlemelerin de hayata geçirilmesi gerekmektedir.” olmuştur.[21]

Adalet Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen mülakat aşamasının, siyasi saiklerle karar verilmesinin önüne geçmek, tarafsızlığı sağlamak ve objektif ölçme-değerlendirmelerin yapılması açısından HSYK tarafından gerçekleştirilmesi yerinde olacaktır.

Hukuk alanında doktora yapmış hukukçuların sınava girmeyip sadece mülakata tabi tutulmaları, eşitliği zedeleyen unsurlardan biridir. Doktora yapmış hukukçulara da sınavın öngörülmesi gerekmektedir. Çünkü hukukta doktora yapmış olmak, hakim ve savcılık mesleklerini icra etme konusunda yeterli düzeye sahip olunduğunu göstermez.

Anayasa’da düzenlenen HSYK’nın kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamamasına ilişkin hüküm de, hukuk devleti ile bağdaşmayan ve hukuk devleti ilkesini zedeleyen bir düzenlemedir.

4954 Sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu’na 08.08.2011 tarihinde 650 Sayılı KHK ile eklenen geçici 11. maddeye göre; “KHK’nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süreyle Bakanlığın teklifi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kararı ile bir yıllık staj süresini tamamlayan adlî ve idarî yargı hâkim ve savcı adayları, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca mesleğe kabul edilmeleri hâlinde, hâkimlik ve savcılık mesleğine atanabilecekleri” kabul edilmiştir. Staj süresinin geçici süreliğine de olsa kısaltılması, adayların mesleğe deneyimsiz bir şekilde başlamalarına yol açacak ve niteliğin daha da azalmasına neden olacaktır. Bunun için staj süresinde herhangi bir azalmaya gidilmemekle birlikte adaylara aktif bir şekilde rol alacakları bir staj eğitimi verilmelidir.

Ceren ÇOBAN

SASAM Stajyeri – Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

Sahipkıran AKADEMİ kategorisinde yayınlanan diğer yazılar için tıklayınız.

_________

Kaynakça

[1] AVCI, Mustafa (AÜHFD 61(3) 2012);”Adli, İdari ve Askeri Hakimliğe ve Savcılığa Alınmaya İlişkin Bazı Değerlendirmeler”

[2] AVCI, Mustafa (AÜHFD 61(3) 2012:893) ”Adli, İdari ve Askeri Hakimliğe ve Savcılığa Alınmaya İlişkin Bazı Değerlendirmeler”

[3] AVCI, Mustafa (AÜHFD 61(3) 2012:895) ”Adli, İdari ve Askeri Hakimliğe ve Savcılığa Alınmaya İlişkin Bazı Değerlendirmeler”. Danıstay 12.Dairesi’nin 09.03.2007 tarih ve 2006/4785 esas sayılı yürütmenin durdurulmasına iliskin kararı. ;Danıstay Đdari Dava Daireleri Kurulu’nun 29.03.2007 tarihli ve 2007/235 esas sayılı yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararı. Konu ile ilgili ayrıntılı gerekçe için bakınız. http://www.yarsav.org.tr/danistay_adli.html. E.T.2010

[4]AVCI, Mustafa (AÜHFD,61(3) 2012:897) ”Adli, İdari ve Askeri Hakimliğe ve Savcılığa Alınmaya İlişkin Bazı Değerlendirmeler”. Danıstay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 29.03.2007 tarihli ve 2007/235 esas sayılı yürütmenin durdurulmasına iliskin kararı. Bakınız. http://www.yarsav.org.tr/ danistay_adli.html.E.T.2010.

[5] AVCI, Mustafa (AÜHFD,61(3) 2012:897) ”Adli, İdari ve Askeri Hakimliğe ve Savcılığa Alınmaya İlişkin Bazı Değerlendirmeler”

[6] AVCI, Mustafa (AÜHFD,61(3) 2012:898-900) ”Adli, İdari ve Askeri Hakimliğe ve Savcılığa Alınmaya İlişkin Bazı Değerlendirmeler”

[7] AVCI, Mustafa (AÜHFD,61(3) 2012:901) ”Adli, İdari ve Askeri Hakimliğe ve Savcılığa Alınmaya İlişkin Bazı Değerlendirmeler”

[8] KOCAOĞLU, Serhat Sinan (Ankara Barosu Dergisi 2011/3), Türkiye Cumhuriyeti Yargı Sisteminin Temel Sorunu “Kassandra’nın Çığlığı”

[9] DÖNMEZ, Celalettin, “Avrupa Birliği Ülkelerinde Hakim ve Savcıların Atanmalarına İlişkin Düzenlemeler”

[10] KOCAOĞLU, Serhat Sinan (Ankara Barosu Dergisi 2011/3), Türkiye Cumhuriyeti Yargı Sisteminin Temel Sorunu “Kassandra’nın Çığlığı”

[11] DÖNMEZ, Celalettin, “Avrupa Birliği Ülkelerinde Hakim ve Savcıların Atanmalarına İlişkin Düzenlemeler”

[12] DÖNMEZ, Celalettin, “Avrupa Birliği Ülkelerinde Hakim ve Savcıların Atanmalarına İlişkin Düzenlemeler”

[13] DÖNMEZ, Celalettin, “Avrupa Birliği Ülkelerinde Hakim ve Savcıların Atanmalarına İlişkin Düzenlemeler”

[14] DÖNMEZ, Celalettin, “Avrupa Birliği Ülkelerinde Hakim ve Savcıların Atanmalarına İlişkin Düzenlemeler”

[15] DÖNMEZ, Celalettin, “Avrupa Birliği Ülkelerinde Hakim ve Savcıların Atanmalarına İlişkin Düzenlemeler”

[16] DÖNMEZ, Celalettin, “Avrupa Birliği Ülkelerinde Hakim ve Savcıların Atanmalarına İlişkin Düzenlemeler”

[17] DÖNMEZ, Celalettin, “Avrupa Birliği Ülkelerinde Hakim ve Savcıların Atanmalarına İlişkin Düzenlemeler”

[18] DÖNMEZ, Celalettin, “Avrupa Birliği Ülkelerinde Hakim ve Savcıların Atanmalarına İlişkin Düzenlemeler”

[19] KOCAOĞLU, Serhat Sinan (Ankara Barosu Dergisi 2011/3), Türkiye Cumhuriyeti Yargı Sisteminin Temel Sorunu “Kassandra’nın Çığlığı”

[20] DÖNMEZ, Celalettin, “Avrupa Birliği Ülkelerinde Hakim ve Savcıların Atanmalarına İlişkin Düzenlemeler”

[21] AVCI, Mustafa (AÜHFD,61(3) 2012:918) ”Adli, İdari ve Askeri Hakimliğe ve Savcılığa Alınmaya İlişkin Bazı Değerlendirmeler”

img

Comments are closed

Benzer Gönderiler