Bağış Sepeti

Yasal Uyarı: Kaynak gösterilmeden ve açık link verilmeden sitede yer alan yazılar kullanılamaz.

Hukuk

FİLİSTİN’DE ULUSLARARASI HUKUKUN İFLASI, MEDYANIN AYNASINDA İŞGAL VE İNSANLIK

Muhammed IŞIK / SASAM Genel Sekreteri

Tüm dünyada sıcak çatışmaların gölgesinde var olan bu karmaşık düzende siyasetçiler, uluslararası örgütler ve sivil toplum kuruluşları sanki ellerinde bir pusula varmış gibi sıklıkla “uluslararası hukuk” kavramına başvuruyorlar. Bu çatışmaların karmaşıklığı ve boyutları, uluslararası ilişkilerde dengenin korunabilmesi için uluslararası hukukun belirlediği çerçevede hareket etmeyi zorunlu kılmaktadır. Uluslararası hukuk, savaşların yıkıcı etkilerinden kaçınmak, insan haklarını korumak ve barışı sağlamak için rehberlik sağlar; Ancak bu kanunun etkinliği ve uygulanabilirliği uluslararası toplumun ortak iradesine ve işbirliğine bağlıdır. Dolayısıyla uluslararası hukukun gücü, toplumların ve liderlerin bu ortak iradeyi nasıl şekillendirdiğiyle doğrudan ilgilidir. Bu bağlamda Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail ve Hamas liderleri hakkında tutuklama kararı talebine ilişkin gelişmeleri, söylemleri ve medyanın bakış açısını uluslararası hukuk bağlamında değerlendirmek gerekmektedir.

Medyanın silahlı çatışmalara sık sık yer vermesi birçok insanın uluslararası hukukun geçerliliği ve etkililiğinden şüphe duymasına neden oluyor. Bu çatışmaların gölgesinde hangi normların referans alındığı, hangi aktörlerin sorumlu tutulduğu, hangi mağdurların cezalandırıldığı konusunda kafa karışıklığı yaşanıyor. Bu durumun temel nedenlerinden biri uluslararası hukukun karmaşıklığı ve uygulanabilirliğindeki belirsizliklerdir.

Özellikle savaş bölgelerinde, çatışmaların tarafları sıklıkla uluslararası hukuku ihlal ederken, uluslararası toplumun bu ihlaller karşısında etkin müdahale yeteneği sınırlı kalabilmekte, bu da insanların uluslararası hukuka olan güvenini zedeleyebilmekte ve hukukun etkili bir şekilde işlemesini engelleyebilmektedir.

Uluslararası hukukun geçerliliği ve etkililiğine ilişkin sorular, uluslararası toplumun daha etkili işbirliği yapması ve hukuka saygı duyması gerektiği konusunda farkındalığı artırma potansiyeline de sahiptir. Bu süreçte uluslararası toplumun ortak iradesi ve çabalarıyla uluslararası hukuk daha etkin bir şekilde uygulanabilir ve çatışmaların çözümünde önemli rol oynayabilir.

Günümüz medya ve internet kültüründe silahlı çatışmaların izleri, yalnızca aktif askeri operasyonların gerçekleştiği yerlerde değil, aynı zamanda bu operasyonların meşruluğu veya aykırılığına ilişkin medya tartışmaları çerçevesinde de varlığını sürdürmektedir. Bilgiye erişim kolaylaştıkça ve iletişim teknolojileri geliştikçe, insanlar dünya çapındaki çatışmalarla ilgili bilgilere daha hızlı ve kapsamlı ulaşabiliyor, medyanın ve internetin çatışmaların doğası ve kökenleri hakkında kamuoyunu bilgilendirme ve farkındalık yaratma gücü artıyor.

Medyanın ve internetin bu rolü, çatışmaları doğru bir şekilde anlamayı ve onlarla objektif bir şekilde ilgilenmeyi zorlaştırabilir. Çünkü bilgi kirliliği, yanlış bilgilendirme ve propaganda gibi faktörler insanların çatışmalara objektif bir bakış açısı oluşturmasına engel olabiliyor. Dahası, medya tartışmaları sıklıkla siyasi, ideolojik veya ulusal çıkarlara hizmet edebilir ve bu da çatışmaların meşruiyeti veya gayri meşruluğuna ilişkin değerlendirmelerin objektifliğini etkileyebilir.

İşgal altındaki Filistin’de silahlı çatışmalar ve insan hakları ihlalleri neredeyse altmış yıldır devam ediyor. Bu çatışmalar zaman zaman azalsa da yoğunluğu artarak yeniden ortaya çıkar. Filistin topraklarındaki bu uzun süreli çatışmalar, İsrail-Filistin çatışmasının karmaşıklığını ve derinliğini yansıtıyor. Filistin topraklarının işgali ve bunun sonucunda ortaya çıkan çatışmalar, yerinden edilme, toprak kaybı, insan hakları ihlalleri ve şiddetin artması gibi ciddi sonuçlar doğurmuştur. Bu çatışmaların en büyük mağdurları arasında Filistinli siviller yer alıyor. Bu süreçte uluslararası toplumun çeşitli girişimlerine ve barış çabalarına rağmen henüz kalıcı bir çözüm bulunamamıştır.

İsrail-Filistin çatışması bölgede ve uluslararası alanda önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Her iki tarafın da güvenlik, toprak ve kimlik gibi temel kaygıları var ancak uzun vadeli barışın sağlanması için taraflar arasında karşılıklı anlayış, diyalog ve uzlaşmaya dayalı bir çözüm bulunması gerekiyor. Bu süreçte uluslararası toplumun arabuluculuk yapması ve çatışmanın çözümüne destek vermesi önemli ancak bu çabaların başarılı olabilmesi için tarafların samimi bir şekilde barışa yönelik adımlar atması ve çatışmanın nedenlerine radikal çözümler bulması gerekiyor.

Medya geniş kitlelere ulaşma ve kamuoyunu etkileme gücüne sahiptir; Bu da onları çatışmaların meşruluğu veya aykırılığında önemli bir faktör haline getiriyor. Özellikle uluslararası insancıl hukuk bağlamında medyanın rolü büyüktür. Medya, çatışmalarda sivil kayıpların, insan hakları ihlallerinin ve uluslararası hukuk ihlallerinin belgelenmesi ve yayılması için önemli bir araçtır. Medya kuruluşları çatışmalardaki ihlalleri ortaya çıkararak kamuoyunu bilinçlendirebilir ve uluslararası toplumu harekete geçirebilir.

Medyanın çatışmalara ilişkin yayınlarının yasallığı da önemlidir. Medya kuruluşlarının tarafsızlık, doğruluk ve dengeli bir yaklaşım sergilemesi beklenmektedir. Ayrıca uluslararası hukukun temel ilkelerine ve standartlarına da saygı duymaları gerekir. Özellikle çatışmalarda yanlış bilgilendirme veya propaganda gibi unsurların etkisiyle yasa dışı haberler yapılabilmekte, bu da çatışmaların daha da karmaşıklaşmasına ve çözümsüzlüğe yol açabilmektedir.

Kamuoyunu şekillendiren pek çok faktör, silahlı çatışmaların algılanması ve yorumlanması üzerinde etkili olabiliyor. Ordular, paramiliter gruplar ve hükümet sözcüleri gibi resmi veya askeri kaynaklar sıklıkla kendi bakış açılarını ve çıkarlarını yansıtan bilgileri kamuoyuna aktarabilir. Bu kaynaklar çatışmaların meşruiyetini ve yürütülme şeklini savunurken, sivil toplum kuruluşları ve insan hakları aktivistleri farklı bir bakış açısı sunarak çoğu zaman insan hakları ihlallerini belgeleyebilir ve çatışmaların insani boyutunu vurgulayabilirler.

Gazeteciler ve medya kuruluşları bu farklı unsurlardan bilgi toplayıp kamuoyunu bilgilendirirken medya kuruluşlarının tarafsızlık, doğruluk ve dengeli bir yaklaşım sergilemesi önemlidir. Medya, farklı bakış açıları sunarak insanların kendi görüşlerini oluşturmalarına yardımcı olmalı ve çatışmaların anlaşılması sürecine katkıda bulunmalıdır.

Uluslararası veya sivil toplum kuruluşları da çatışmalara ilişkin rapor ve açıklamalar yaparak uluslararası toplumun dikkatini çekebilir ve çatışmaların çözümüne katkıda bulunabilir. Ayrıca sıradan sivillerin tanıklıkları ve deneyimleri de çatışmaların insani boyutunu öne çıkararak kamuoyunda farkındalık yaratabilir.

Teknolojinin hızla ilerlemesi, iletişim devrimi ve internet kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte dünya olaylarının saniyeler içinde herkes tarafından görünür hale gelmesi hem bilgi akışını hızlandırmış hem de medyanın rolünü derinden etkilemiştir. Artık medya olayları aktarmakla kalmıyor, bu olayların nasıl algılanacağını da şekillendiriyor. Bu durum sadece devletler için değil diğer çıkar grupları için de yeni ve kapsamlı propaganda fırsatları yaratmaktadır. Dolayısıyla medyanın gücü ve etkisi arttıkça olayların doğru algılanması ve yorumlanması daha da önem kazanmaktadır. 1967’den bu yana devam eden Filistin işgalinin hukuka aykırılığı BM tarafından defalarca kabul edilmiş ancak medya, İsrail’in Filistin’i kendi ülkesi dışında güç kullanarak işgal ettiği gerçeğine odaklanmak yerine olayı yorumlamaktadır. Bu durum Filistinlilerin adalet arayışını göz ardı etmektedir. Batı medyasında İsrail’in ırkçı politikaları da dâhil olmak üzere güç kullanımı terörle mücadele olarak gösterilmekte ve Filistin halkının uluslararası hukuka uygun olarak kendi kaderini tayin hakkı göz ardı edilmektedir.

Medya ve uluslararası hukuk arasındaki ilişki, uluslararası ilişkilerde barış ve adaletin sağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Medyanın çatışmaları doğru ve objektif olarak haberleştirmesi, uluslararası hukukun etkili bir şekilde uygulanmasına ve çatışmaların çözümüne katkıda bulunabilir. Uluslararası hukukun gücü ve etkinliği, uluslararası toplumun ortak iradesine ve işbirliğine bağlıdır. Medya bu süreçte tarafsız ve doğru bilgi sunarak uluslararası hukuka olan güvenin artmasına ve çatışmaların barışçıl bir şekilde çözülmesine katkıda bulunabilir. Bu sürecin başarılı bir şekilde tamamlanması için medyanın etik ilkeler doğrultusunda hareket etmesi ve uluslararası hukukun temel ilkelerine saygı göstermesi büyük önem taşımaktadır.

img

1986 yılında Ankara’nın Çamlıdere ilçesinde doğdu. Orta öğrenimini Ankara’da tamamladıktan sonra Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi ve daha sonra Medya ve İletişim’den mezun oldu. Yazarlık hayatına “Siyaset ve Düşünce” isimli internet sitesinde köşe yazarı olarak başladı. Daha sonra Fikri Kadim, Mimoza Haber, nokta32, Akdeniz Haber ve Dik Gazete sitelerinde köşe yazıları yayımlandı. Gerçek Tarih dergisinin yayın koordinatörlüğünü yürütmektedir.

Comments are closed

Benzer Gönderiler