
Bayramlarda düğünlerde ya da farklı vesilelerle aileler bir araya geldiğinde, sık sık din üzerinden yolsuzluk yapan ve bu iş üzerinden para kazanma olaylarının ele alındığını rastlarsınız. Bu konuları dillerinden düşürmeyenler, genellikle ömürleri boyunca Allah yolunda bir kuruş dahi çıkarıp vermemişlerdir. Fakat Allah yolunda koşturanları, sadece para için ve o kurum üzerinden menfaat temin etmek için bu faaliyetlerde bulundukları yönünde itham ederler.
Hele sizin biraz böyle bir kurum ve kuruluşa karşı gönül bağınız varsa; yakınlarınız, hemen size büyük bir iyilik yapma mutluluğu ile öyle kurumlardaki insanların nasıl oraları yiyip sömürdüğünü anlatmaya başlarlar.. Sanırsınız ki şeytan tatile çıkmış ve tüm görevini o yakınınız devralmış!
Toplum içinde eleştiriye maruz kalan kurumlar, ne hikmetse daha çok Allah için bir şeyler yapmak amacıyla kurulmuş olanlardır.
Örneğin, okullarda kayıt parası, yardım parası, kermes ve hatta kurban parası diye toplanan paralardan hiç söz edilmez.
Örneğin, doktorların 5 dakikalık muayene için tonla hastalarından paralar aldıkları hiç dile getirilmez.
Örneğin, profesörlerin ameliyat için hastalarından canlarını kurtarma karşılığı fahiş fiyatlar istedikleri hiç dillendirilmez.
Örneğin, her gün sabırsızlıkla saatini bekledikleri dizilerdeki oyuncuların saraylarda yaşayıp bölüm başı tonla parayı aşırmalarını hiç önemsemezler.
Örneğin, iki şarkı söyleyip kıvırtarak milyonları götürenlere gıkları bile çıkmaz. İnsanların duyguları ile aşkları ile zafiyetlerini kullanıp ürettikleri şarkılardan kazanılan paraları hesaplanmaz.
Örneğin, bankaların haksız yere ücretler çıkartıp vatandaşı hiiiç çaktırmadan yolmalarını görmezler.
Örneğin, kredi kartı batağı ile kaz gibi yolunan vatandaşlar hiç umurlarında değildir.
Örneğin, futbol kulüplerinde dönen dolapları hiç konuşmazlar.
Örneğin, pavyonda, diskoda, barda veya meyhanede birilerinin iki kıvırtmayla nasıl paralar götürdüklerini hiç görmezler.
Örneğin, hiç gitmedikleri opera, tiyatro vs. gibi yerlere devletin sanat adı altında nasıl paralar döktüğünü hiç konuşamazlar.
Onların varı yoğu, mahallelerinde veya köylerinde inanan 4-5 kişinin çabası ile kurulmuş kuran kursunun bütçesini hesaplamaktır. Oradaki kuran kursuna gelip gidenlerin hayatlarını sürdürme mücadelesini konuşmaktır.
Bir kuruş faydaları yoktur, ama varları yokları sayıları bir elin parmak sayısına geçmeyecek kadar olan çevrelerindeki İslami kurum ve kuruluşlara laf atmaktır. Israrla pek çok kişiden bunları duyarsınız.. Her yerden bu şehir efsanelerini dinlersiniz. Din üzerinden ticaret yaptıklarının propagandasına şahit olursunuz. Peki neden böyle propagandalar var? İnsanlar neden ısrarla bunları konuşur? Hem yardım etmez ve destek olmazlar, hem de neden bu kadar acımasızdırlar?
Çünkü o kurumların hiç bir ticari kaynağı yoktur. Maddi olarak oralara mesai harcayan bir avuç insanın desteği ile ayakta kalmaktadırlar. Daha çok da o kurumlara inananlar sahip çıkmaktadır. Bu tarz propaganda ve dedikodularla, mevcut kaynaklar kurutulmaya çalışılmaktadır. Sadece bugün değil, 50-60 yıldır ısrarla o kurumların büyümesi ve güçlü olmasını engellemek için bu propaganda yöntemi kullanılmıştır. Ve toplum içinde de özellikle dinden ve İslam’dan uzak çevrelerce bu propaganda, sinsice yalan ve iftiralarla kullanılmıştır.
Dini imanı para olanlar, zannediyorlar ki din için, inandıkları için mücadele eden herkes, para için bunu yapıyor. Her herhangi bir dini kurum için; “para yiyorlar” diyenler, genelde kendileri o makam ve mevkide olsalar para ve çıkar için oralarda olacakları için böyle düşünmekteler.
Ha hiç mi olmaz? Böyle bir propagandanın etkisinde olup da, “ben de yemeye gideyim” diyenler elbet çıkar. Fakat yiyemeyeceklerini gördüklerinde de, ya imana gelip hizmete başlarlar ya da bir müddet sonra sessiz sedasız kaybolurlar. Arkadan konuşmaya da devam ederler tabi…
Öyle kurumların varlıkları, beytülmaldir. Her kim bir kuruş dahi olsa kendi çıkarı için oradan alsa, mutlaka o kişiden o para çıkar. Başından bela ve musibetten eksik olmaz. Malında ve mülkünde bereket olamaz. Üstelik bu yaptığı ile bir hayırseverin güvenini yıkarsa, asla iki yakası bir araya gelmez.
Şunu da asla unutmamalıyız; bu tarz propagandalara alet olarak, o kurumlara yardım edecek kişilerin yardım etmesine engel olmak da, bir tür o kurumun kasasından parasını çalmak gibidir. Kişi kendisi yardım edemezken, Allah için yardım etmek isteyen kişiye engel olursa, o kurumun kasasından para çalmış gibi olur. Ve bunun vebali, o kişiye yeter ve artar da… O kişi, ne bu dünyada iflah olur, ne de ahirette…
.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.
Sahipkıran AKADEMİ kategorisinde yayınlanan diğer yazılar için tıklayınız.
Comments are closed