
16 Nisan Referandumu propaganda çalışmaları için Almanya, Hollanda, Danimarka, İsveç gibi ülkelere gitmek isteyen Türk bakan ve siyasetçilere bu ülkelerin izin vermemesi ve hatta sınır dışı etmesi, Türkiye ile AB arasında ciddi diplomatik gerilimlere sebep olurken; Fransa’nın diğer AB ülkelerinin tersine Türk siyasetçilere siyasi çalışma izni vermesi, Avrupa Birliğinin çatırdamaya başladığı yönündeki düşüncelerin pekişmesine ve yeniden gündeme gelmesine sebep oldu.
Avrupa’nın parçalanması riski, bugünlerde daha bir gerçekçi görünmeye başladı. İngiltere, Avrupa Birliği’nden ayrılma yönünde karar aldı ve süreci başlattı. İskoçya, bağımsızlık için tekrar referanduma gitme yönünde bir adım attı. Aşırı sağın Hollanda seçimlerinde istediği başarıyı elde edemese de, pozisyonunu koruduğu görülüyor. Bu ortamda Türkiye ile Hollanda arasında giderek büyüyen gerginlik, hem Avrupa’yı bir arada tutmanın hem de onu bölebilecek güçleri engellemenin zorluğunu ortaya koydu.

Elbette ki tek başına bunlar, çok daha büyük zorluklara dayanmış olan Avrupa’nın parçalanması için yeterli değil. Bu hafta boyunca yaşanan olaylar, Avrupa’nın kendi sorunlarının üstesinden gelip gelemeyeceği ya da en azından onları yönetip yönetemeyeceği konusunda bir çeşit sınav niteliğinde.
Bu yıl içinde Fransa ve Almanya’da da genel seçimler yapılacak. Bu seçimler, aynı zamanda Avrupa’nın artan popülist hareketleri yönetip yönetemeyeceği konusunda bir sınav niteliğinde. Artan İslamofobiya ve Türkofobiya, aşırılıkçı hareketlerin de yükselmesine yol açıyor. İktidarı ele geçirmek için yeterli sandalyeye ulaşamasalar da aşırı sağcı partiler, iktidarlara baskı uygulayabilirler.
Avrupa’da aşırı sağcı partiler, Hollanda örneğinde görüldüğü gibi muhtemelen iktidara gelemeyecekler. Fakat göçmenlerin hedef alınması veya Avrupa entegrasyonunun zayıflatılması gibi Avrupa’nın savaş sonrası düzeninin altını oyacak popülist politikalar izlenmesi yönünde daha fazla baskı yapacaklardır.
Avrupa, aşırı sağ politikalar ekseninde popülizme, buna mukabil Türkiye de Avrasya’ya doğru yönleniyor. Suriyeli ve Afgan mültecilerin Avrupa’ya gelmesini önlemek için Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var. Avrupa Türkiye’nin daha fazla üstüne gelirse, Türkiye mülteci anlaşmasını bozup milyonlarca insanı Avrupa’ya gönderebilir. Bu durum da Avrupa’yı derinden istikrarsızlaştırabilir ve aşırı sağı hassas bir noktaya getirebilir.

Sön söz: İyi ilişkilere sahip olmak, hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın çıkarına olacaktır. Fakat aşırılıkçı siyasi baskılar, nihai kertede durumu herkese zarar veren bir noktaya getirebilir. Aman dikkat…
.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.
Comments are closed