Bağış Sepeti

Yasal Uyarı: Kaynak gösterilmeden ve açık link verilmeden sitede yer alan yazılar kullanılamaz.

Ülke Masaları

ABD’NİN SURİYE SALDIRISI KARŞISINDA MİLLÎ DURUŞ NASIL OLMALI?

Süleyman ERDEM

Suriye’de kimyasal silahlarla içlerinde çocukların da bulunduğu 100’e yakın sivilin öldürülmesi ve hemen ardından Amerika Birleşik Devletlerinin hiçbir uluslararası mekanizmayı çalıştırmadan ve bölge ülkelerine danışma gereği hissetmeden Suriye’ye saldırması karşısında, kafalar karıştı. Neler döndüğü ve bu durum karşısında tavrımızın nasıl olması gerektiği hususunda farklı görüşler ifade ediliyor.

Bu yaşananlar karşısında Hakk ve hakikatın yanında ve milli menfaatlerimiz doğrultusunda hareket etmek isteyenlerin göstermesi gereken duruşla ilgili kanaatimize geçmeden önce şu tespitlerle başlayalım;

– ABD, 15 Temmuz’da Türkiye Cumhuriyeti’ne yapılmaya çalışılan darbenin arkasında yer aldı ve FETÖ’ye sahip çıktı.

– ABD, daha yeni (17 Mart’ta) Musul’da, sonradan yanlışlıkla(!) olduğu açıklanan ve 200’den fazla sivilin ölümüne yol açan bir saldırı gerçekleştirdi.[1] ABD’nin son 1 ayda Irak ve Suriye’de gerçekleştirdiği saldırılarda 1.500’e yakın sivilin öldüğü bildiriliyor.

Öncesini zaten biliyorsunuz; kimyasal silah sahibi olduğu gerekçesiyle Irak işgal edildi, iki milyon insan öldü ve/veya yaralandı. Milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu ve on binlerce kadın tecavüze uğradı.

Ayrıca Irak fiilen üçe bölündü. ABD ve Batı Bloğunun esas hedefleri olan bağımsız bir Kürt devletinin doğumu için uygun ortam oluşturuldu. Nihayet Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi bugünlerde Kerkük’ü de sınırlarına katarak bağımsızlığa hazırlanıyor. (ABD işgali sonrası Afganistan’ın durumunu söylemeye bile gerek yok herhalde!, Orada da 1 milyon sivil öldürüldü)

–  ABD, PYD/YPG konusunda Türkiye’nin bu örgütün PKK ile işbirliği yaptığına ve terör örgütü olduğuna dair tüm kanıtlarına ve Cumhurbaşkanımızın defaatle “Türkiye’yi mi seçiyorsunuz yoksa PYD’yi mi?” sorularına rağmen, PYD’yi seçti. Türkiye’nin Münbiç operasyonunu engelledi ve Fırat’ın doğusunda PYD kontrolündeki bölgeye askeri üsler kurdu.

Rusya, bırakın PYD/YPG’yi, PKK’yı bile terör örgütü olarak kabul etmediğini açıkladığı[2] 8 Şubat’tan bir gün sonra, 9 Şubat 2017’de El Bab’da askerimizi bombaladı (tabi ki yanlışlıkla(!) denildi). Rus saldırısında 3 askerimiz şehit oldu, 11 askerimiz ise yaralandı.[3]

Türkiye, El Bab operasyonunu bitirip Münbiç’e yöneldiğinde, ABD gibi Rusya da devreye girerek rejim ordusunun Münbiç ve çevresini örgütten devralmasını sağladı.[4]

– Türkiye’nin Afrin’e yönelmesi konuşulmaya başladığında ise, Rusya’nın Afrin’e askeri üs kuracağına yönelik açıklamalar geldi. Bu açıklamalar ve sonrasında Rus birliklerinin Afrin’e nakli[5], Türkiye’ye “Afrin’e girersen karşında Rusya’yı bulursun” uyarılarıydı.

ABD’nin son Suriye saldırısını destekleyenlerin başında İsrail, İngiltere ve Avrupa Birliği ülkeleri geliyor.[6]

Bu tespitleri, şu sonuca ulaşmak için aktardım; Ne Rusya, ne de ABD ve (Hollanda ve Almanya krizlerinde gördüğümüz üzere) Avrupa ülkeleri, Türkiye’nin dostu değildir. Bu durum, sadece bugün için değil, tüm tarih boyunca böyle olmuştur.

Zaten devletler arasında dostluk veya düşmanlık olmaz, örtüşen veya çatışan çıkarlar olur. Türkiye, milli menfaatleri örtüştüğü ölçüde tüm bu ülkelerle birlikte hareket etmekte, milli menfaatleri çatıştığı alanlarda ise onlarla mücadele etmektedir.

Bugün ise devlet büyüklerimizin de ifade ettiği üzere; Kurtuluş Savaşından bu yana en büyük sorun ile, yani ülkemizin beka sorunu ile karşı karşıyayız.[7] Büyük Ortadoğu Planı (BOP) kapsamında ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgelerini de içine alan Özgür Kürdistan adında bir devletin kurulması çalışmaları, son aşamalarına doğru yaklaşmakta.

Not: Bu harita, ABD ordusunda görev yapan Yarbay Ralph Peters tarafından hazırlanmış ve Armed Forces Journal (Silahlı Kuvvetler Dergisi)’nin Haziran 2006 baskısında yayınlanmıştır.

15 Temmuz darbe girişimi, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Kerkük’ü ve IŞİD’ten kurtarılması sonrası Musul’u da sınırları içine katarak bağımsızlığa hazırlanması, Suriye’nin kuzeyinde PYD hâkimiyetinde Akdeniz’e uzanan bir koridor kurulması ve İran’ın Kürt bölgesinin istikrarsızlaştırılmaya çalışılması, bazılarının Küçük İsrail olarak da tanımladıkları Özgür Kürdistan isimli yapay bir devletin Orta Doğu’ya monte edilme planının parçalarıdır.

Türkiye, Fırat Kalkanı operasyonu ile Suriye’nin kuzeyinde kesintisiz bir PYD koridoru kurulmasını engelleyerek, ülkemizi de bölme planları yapanların tekerine çomak sokmuş oldu. 15 Temmuz hain darbe girişiminin hemen ardından gelen Türkiye’nin bu hamlesi, hesapta olmayan ve büyük bir travma yaşamış olan Türkiye’den beklenmeyen bir hamle idi.

ABD’nin İdlib’deki vahim kimyasal saldırıyı bahane ederek, olay henüz uluslararası kurumların araştırmalarıyla aydınlatılmadan ve BM veya koalisyon güçleri tarafından alınmış ortak bir karar olmadan, sadece kendi inisiyatifi ile gerçekleştirdiği bu saldırı, ABD’nin niyeti hakkında kafalarda soru işaretleri oluşturdu. Çünkü;

Esad, 2013 Ağustos ayında Şam’ın Doğu Guta bölgesinde kimyasal bir saldırı düzenlemiş ve saldırıda aralarında çok sayıda kadın ve çocuğun bulunduğu 1.300 kişinin öldüğü bildirilmiş[8] ve bu hadise üzerine uluslararası kuruluşlar devreye girmişti. Bu saldırıdan sonra Şam yönetimi, olası bir ABD müdahalesine önlemek amacıyla kimyasal silahları imha etmeyi kabul etmişti. Uluslararası kurumların çalışmaları sonucu; 2013 Ekim ayı sonunda Suriye’de kimyasal silahların üretiminde ve çeşitli savaş başlıklarına konulmasında kullanılan tüm teçhizatın tasfiye edildiği[9], 2014 Mart ayında Suriye’deki en tehlikeli kimyasalların ülke dışına çıkarıldığı ve 2014 yılı ortasına kadar tüm kimyasal silah ve malzemelerin Suriye’den çıkarılacağı bildirilmişti.[10]

2013’te 1.300 kişinin ölümüne neden olan kimyasal saldırı sonrasında bile saldırmayan ABD’nin, 100 sivil öldü diye hiçbir uluslararası mekanizmayı çalıştırmadan hızlıca saldırması, ABD’nin derdinin kimyasal silahlar olmadığını düşündürtüyor.

Kaldı ki 2013’teki vahşi saldırıdan sonra 2014 ortasına kadar tüm kimyasal silahlardan arındırılan Suriye’nin elinde hala kimyasal silah olması da çok mümkün gözükmüyor. Bu durumda akla Ergün Diler ve Celal Kazdağlı’nın köşelerinde dile getirdikleri şu iddialar geliyor;

Trump (İdlib’deki kimyasal silahlarla gerçekleştirilen) katliamdan bir gün önce “Esad kalsa da gitse de bizim için değişen bir şey olmaz” dedi. Ertesi gün GAZLA çocuklar öldürüldü. Dünyanın gözleri önünde hem de. Amerika’nın içinden bir güç TRUMP’a “O kadar emin olma! Esad’ın gitmesi bizim için de önemli” mesajı verdi. Çocukları öldürenler ABD‘nin içindeki bir kanattı! NET! Zaten sonra ağız değişti! Müdahaleden ve kayıtsız kalamamaktan söz edildi! Böyledir bu işler! Biri gelir sizi düzeltir!.[11]

Kimyasal silah kullanmak bir insanlık suçu. Atanın cezalandırılması gerekir.
Ancak atan kim? Gerçekten Esad mı?
2013’te Ghuta’ya atılan kimyasal silahın Esad tarafından kullanıldığına kimsenin şüphesi yok.
4 Nisan’da atılan kimyasal silah konusunda şüphe var.
Şayet ABD müdahale etmek için bu kadar hevesli olmasaydı, şüpheye gerek yoktu.
Lakin ABD planını önceden yapmış.
Önce BM Güvenlik Konseyi’ni toplantıya çağırdı. Orada sonuç çıkmayınca hemen harekete geçti.

Tomahawklar Esad’a değil, Ankara, Moskova ve Tahran’a atılmıştır.
ABD’nin peşine takılan Türkiye kaybetmeye mahkumdur.
[12]

Gerçekten de başkanlık seçimleri öncesinde “Amerika’yı tekrar büyük yapalım (make America great again)” ve “Önce Amerika (America first)” gibi sloganlarla, önceliğinin ABD’nin ekonomik kalkınması olacağını vurgulayan ve Obama yönetimini Suriye’ye müdahale etmemesi için uyaran Trump’ın böyle bir hamle yapması, hiç de beklenilen bir sonuç değildi. Bu durumda Ergün Diler’in iddia ettiği gibi ABD’deki İsrail yanlısı bazı derin güçlerin, Trump’ı böyle bir hamleye zorladıkları düşünülebilir.

Trump’ın Obama yönetimini Suriye konusunda hakaretlerle eleştirdiği 2013 yılına ait bazı twitleri şöyle.[13]

1 – Suriye’yi bombalayarak daha fazla borç ve muhtemel uzun süreli bir çatışmanın ötesinde ne elde edeceğiz? Obama’nın Kongre onayına ihtiyacı vardır.

 

2 – AHMAK LİDERİMİZE TEKRAR SÖYLÜYORUM, SURİYE’YE SALDIRMA – BUNU YAPARSAN BİR ÇOK KÖTÜ ŞEYLER OLACAK VE BU SAVAŞLA ABD HİÇBİR ŞEY ELDE EDEMEYECEK!

 

3 – Suriye’ye saldırma – bu saldırı ABD’ye beladan başka bir şey getirmeyecek. Ülkemizi tekrar güçlü ve kudretli yapmaya odaklan!

 

4 – Obama artık ÜLEKMİZE, işlere, sağlık hizmetlerine ve diğer bir çok sorunumuza odaklanmak zorunda. Suriye’yi unutun ve Amerika’yı tekrar güçlü hale getirin!

 

5Artık konuşmayı bırakmalıyız, Suriye ve bizden nefret eden diğer ülkelerden uzak dur; ülkemizi yeniden inşa et ve onu tekrar güçlü, kudretli hale getir-ABD!

Perinçek, bu durumu şöyle yorumluyor; “ABD Derin Devleti, aynı zamanda Trump’ın Rusya ile işbirliği planını da bombaladı. Şu anda Trump, ABD Derin devletinin dayatmaları karşısında etkisiz duruma düşürülmüştür. Trump’ı ve yardımcılarını hedef alan uygulamalara bir yenisi eklenmiştir. ABD Derin Devleti, Trump’ı hizaya getirmektedir. Trump, Suriye’nin bombalanması dayatmasına teslim olarak, ABD Derin Devletine “Beni devirmeyin” mesajı da vermiş oluyor.[14]

Sonuç itibariye her halükarda, ABD’nin hiçbir uluslararası meşruiyet aramadan gerçekleştirdiği ve İsrail ile Avrupa tarafından desteklenen bu saldırı, Türkiye’nin ve bölge halklarının lehine değil, aleyhinedir. Bu saldırının devamı, muhtemelen Türkiye’nin Suriye’deki hareketlerini kısıtlamak için PYD bölgelerinin güvenli bölge ilan edilmesiyle devam edecek, Rusya’nın yaptığı gibi yanlışlıkla(!) Suriye’deki Türk askeri unsurları sık sık bombalanacak ve Türkiye’nin PYD’nin kurmaya çalıştığı koridoru engellemesi önlenmeye çalışılacaktır.

Kısaca; Celal Kazdağlı’nın ifade ettiği gibi[15] Tomahawkların Esad’a değil; Ankara, Moskova ve Tahran’a atılmış olma ihtimali çok yüksektir.

Nitekim Saadet Partisi de, muhtemelen bu durumun farkında olarak hem kimyasal saldırıyı, hem de ABD’nin saldırısını şu ifadelerle kınamaktadır;

ABD’nin ortada hiçbir kesinleşmiş delil ve BM tarafından alınmış bir karar olmadan kendi inisiyatifi ile Suriye’ye yapmış olduğu saldırıyı, bugünkü ABD yönetiminin ön yargılı ve kasıtlı bir saldırısı olarak gördüğümüz için şiddetle kınıyoruz. ABD, Müslüman ülkelere müdahaleyi alışkanlık haline getirmiş durumdadır.”[16]

Türkiye, Suriye’de 6. yılındaki iç savaşın daha karmaşık hale gelmesini değil, Türkiye’nin de liderliğini yaptığı Astana Barış Görüşmeleri ile Suriye’de barışın ve istikrarın sağlanmasını hedeflemelidir. Bunun için de ABD veya Rusya farketmez, dertleri sadece kendi çıkarları olan güçlerin tek başına Suriye’de hareket etmelerini desteklememeli, sivil ölümlerinin sorumlularının tespiti ve cezalandırılması için öncelikle uluslararası mekanizmaları, mümkün olmadığı takdirde bölge ülkelerini harekete geçirmeyi denemelidir.

Çıkarları doğrultusunda Suriye’ye müdahale eden hiçbir hegemon gücün ne Suriye halkına, ne de Türkiye’ye fayda sağlamayacağını, Irak ve Afganistan tecrübelerinden anlamamış olmak herhalde mümkün değildir.

Suriye’de kimyasal veya konvensiyonel silahlarla masumların katledilmeye devam edilmesi durumunda, bunu yapanların Esad yanlısı veya karşıtı olması fark etmeyecek ve milyonlarca insanın âhı, bu savaşı bir an önce bitirmek için yeterli gayreti göstermeyenlerin omuzlarında büyük bir yük olarak kalacaktır.

.

Süleyman ERDEMsuleyman@sahipkiran.org

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

________________________________

DİPNOTLAR

[1] Bknz: “ABD Musul’da sivilleri bombaladı: 200 ölü”, http://www.star.com.tr/dunya/abd-musulda-sivilleri-bombaladi-200-olu-haber-1199762/

ABD’den Musul’da sivillerin öldüğü saldırıyla ilgili açıklama”, http://www.haberturk.com/dunya/haber/1439757-abdden-musulda-sivillerin-oldugu-saldiriyla-ilgili-aciklama

[2]  “Rusya’dan açıklama: PKK ve PYD terörist değil”, http://www.timeturk.com/rusya-dan-aciklama-pkk-ve-pyd-terorist-degil/haber-482696

[3]El Bab’dan yürek yakan haber.. Rus uçağı vurdu…”, http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-el-babtan-kahreden-haber-sehit-sayisi-yukseldi-40360609

[4]Türkiye’ye karşı Münbiç’te ABD- Rusya ittifakı!”, http://www.haber7.com/guncel/haber/2272684-turkiyeye-karsi-munbicte-abd-rusya-ittifaki

[5]Rusya ‘üs değil şube’ demişti: ‘Afrin’e giren’ Rus askerleri görüntülendi”, http://www.diken.com.tr/rusya-us-degil-sube-demisti-afrine-giren-rus-askerleri-goruntulendi/

[6] Bknz: “İsrail ABD Saldırısını Desteklediğini Açıkladı”, http://www.haberler.com/israil-abd-saldirisini-destekledigini-acikladi-9469620-haberi/

Dünya ikiye bölündü! ‘İran ve Rusya sessiz kalmayacak…’, http://www.milliyet.com.tr/son-dakika-abd-nin-saldirisini-dunya-2428028/

[7]Erdoğan: Mesele Cumhuriyet Değil, Türkiye’nin Beka Sorunu”, http://www.a24.com.tr/erdogan-mesele-cumhuriyet-degil-turkiyenin-beka-sorunu-haberi-40087213h.html?h=50

[8]Suriye’de kimyasal saldırı iddiası: 1300 ölü”, http://www.hurriyet.com.tr/suriyede-kimyasal-saldiri-iddiasi-1300-olu-24560670

[9]Suriye’nin kimyasal silah üretim araçları yok edildi”, http://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/10/131031_suriye_kimyasal

[10]Suriye: Kimyasal silahların yarısı tasfiye edildi”, http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/03/140320_suriye_kimyasal

[11] Ergün Diler, “Bu pastör başka”, http://www.takvim.com.tr/yazarlar/ergundiler/2017/04/07/bu-pastor-baska

[12]Celal Kazdağlı, “Tomahawk füzesi Esad’a değil Ankara, Moskova ve Tahran’a atıldı”, http://www.kanalahaber.com/yazar/celal-kazdagli/tomahawk-fuzesi-esada-degil-ankara-moskova-ve-tahrana-atildi-28245/

[13] “Trump bu tweetleri silecek mi?”, https://www.aydinlik.com.tr/dunya/2017-nisan/trump-bu-tweetleri-silecek-mi

[14]Doğu Perinçek: Suriye’nin vurulmasına PKK ve IŞİD sevindi”, https://www.aydinlik.com.tr/politika/2017-nisan/dogu-perincek-suriye-nin-vurulmasina-pkk-ve-isid-sevindi

[15]Celal Kazdağlı, “Tomahawk füzesi Esad’a değil Ankara, Moskova ve Tahran’a atıldı”, http://www.kanalahaber.com/yazar/celal-kazdagli/tomahawk-fuzesi-esada-degil-ankara-moskova-ve-tahrana-atildi-28245/

[16]Saadet Partisi hem Esed’i hem de ABD’yi kınadı!”, http://www.haber10.com/saadet_partisi/saadet_partisi_hem_esed_i_hem_de_abd_yi_kinadi-697956

img

Balıkesir doğumludur. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden 2001 yılında lisans, Harvard Üniversitesi Kamu Politikaları Bölümünden 2009 yılında yüksek lisans derecesi almıştır. 2002 yılında Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde memur olarak kamuda göreve başlayan Erdem, 2003-2004 yılları arasında Maliye Bakanlığında Vergi Denetmen Yardımcısı olarak görev yapmış, 2004 yılından itibaren de Başbakanlıkta Uzman Yardımcısı, Uzman ve Tanıtma Fonu Genel Sekreteri görevlerinde bulunmuştur. 2009-2011 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK)’da Geçici Uzman sıfatıyla YÖK ve ÖSYM’deki denetimlerde görev almıştır.

Comments are closed

Benzer Gönderiler