Bağış Sepeti

Yasal Uyarı: Kaynak gösterilmeden ve açık link verilmeden sitede yer alan yazılar kullanılamaz.

Kamu Yönetimi

SURİYELİ MÜLTECİLER, YAŞADIKLARI SIKINTILAR VE TÜRKİYE’YE ETKİLERİ

Mehmet TAŞ
Mehmet TAŞ

Geçtiğimiz hafta televizyon ekranlarına, İstanbul Tarlabaşı Bulvarı üzerindeki bir otobüs durağında çekildiği düşünülen bir fotoğraf karesi düştü. Fotoğrafta Suriyeli bir çocuk, üzerinde yazdan kalma yıpranmış kıyafetler içinde İstanbul’un soğuğuyla baş etmeye çalışırken, otobüs durağında yolcu almak için bekleyen otobüslerin egzozlarına ellerini uzatıyor, ovalıyor ve böylece soğuktan bu şekilde korunmaya çalışıyordu. İnsanlık vicdanını sızlatan bu fotoğraf, dikkatleri bir kez daha Suriyeli mültecilerin durumuna çevirdi. Gerçek sayıları, göç etme nedenleri, hangi ülkelerde yaşadıkları, içinde bulundukları sosyo-ekonomik durum, neler düşündükleri, beklentileri ve gelecekleri cevaplanmayı bekleyen sorular olarak karşımıza çıktı.

egzoz-dumani
Bu sorularla ilgili Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin(UNCR) raporları, Suriye İnsan Hakları Örgütü’nün (SNHR) belli aralıklarla yayınmış olduğu raporlar, Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (ORSAM) Nisan 2014’te yayınladığı “Suriye’ye Komşu Ülkelerde Suriyeli Mültecilerin Durumu, Bulgular, Sonuçlar ve Öneriler” isimli raporu ile Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) “Türkiye’deki Suriyeli Sığınmacılar, 2013 Saha Araştırması” sonuçları, önemli veriler içeriyor.

Bu verilere göre; Suriye’de 3 yıldır süren iç savaşta 190 binden fazla insan ölmüş ve savaşın yıkımından kaçmak için ülke nüfusunun neredeyse yarısı, ülke içinde ya da dışında göçmen durumuna düşmüştür.

Suriye İnsan Hakları Örgütü (SNHR) tarafından yayımlanan raporda; şiddet vakaları itibarı ile ülkelerinden ayrılmak mecburiyetinde kalan 5 milyon 835 bin Suriyeliden yüzde 50’sinin çocuk, yüzde 35’inin kadın, yüzde 15’inin ise erkek olduğu belirtilmiştir. Raporda; mülteci kabulünde 450 bini çocuk, 270 bini bayan olmak üzere 1, 9 milyonla Türkiye’nin birinci sırada bulunduğu, Suriyelileri sığınmacıları en çok kabul eden ikinci ülkenin Lübnan olduğu, bu ülkedeki sığınmacı sayısının 570 bini çocuk, 190 bini kadın, 1 milyonu aştığı ifade edilmektedir.

Ürdün’e de, Mart 2011’den bu güne kadar süren savaş sebebiyle 350 bini çocuk, 175 bini bayan, takribî bir milyon kişinin göç etmek mecburiyetinde kaldığı bildirilmiştir. BM rakamlarına göre, Ürdün’de 688 bin Suriyeli mülteci bulunuyor. Ürdün makamlarına göre ise bu sayı, 1 milyon 393 bini aşmıştır.

Irak’ta 160 bini çocuk, 50 bini kadın toplamda 525 bin; Mısır’da ise 120 bini çocuk, 75 bini bayan toplamda 270 bin mülteci bulunuyor. Libya, Cezayir, Fas gibi Mağrib ülkelerindeki Suriyeli mülteci sayısının ise takribî 40 bin olduğu kaydediliyor.

Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin durumuyla ilgili Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Türkiye’deki Suriyeli Sığınmacılar için bir anket düzenlemiş ve bunu 2013 Saha Araştırması Sonuçları adıyla yayınlamıştır. Anket, 23 Haziran 2013 – 7 Temmuz 2013 tarihleri arasında uygulanmıştır. Anket, 10 kentte (Adana, Adıyaman, Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Mardin, Osmaniye ve Şanlıurfa) kurulu olan 20 kampta yaşayan Suriyeli sığınmacılar ile birlikte, yine bu 10 kentte kamplar dışında yaşayan Suriyeli sığınmacıları kapsamaktadır. Ankette, kamplarda yaşayanlara 73 soru ve kamp dışında yaşayanlara 75 soru yöneltilmiştir ve toplam 2.700 hane halkına ulaşılmıştır. Bu hane halklarının 1.500’ü kamplarda ve 1.200’ü kamp dışında yaşamaktadır. Anket, 29 AFAD personeli tarafından uygulanmış ve kendilerine 29 çevirmen eşlik etmiştir.

Anket verilerine göre; 23.08.2013 tarihi itibariyle, AFAD’ın sorumluluğundaki kamplarda yaşayan 200.386 Suriyeli sığınmacı vardır. Suriyeli sığınmacıların yaklaşık dörtte üçü, başka bir ülke yerine Türkiye’yi tercih etmelerinin nedeninin ulaşım kolaylığı olduğunu belirtmiştir. Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların çoğu, Suriye-Türkiye sınırına yakın olan bölgelerden gelmektedir (Özellikle Haleb ve İdlib). Bu bölgeler, aynı zamanda yoğun çatışmaların olduğu bölgelerdir. Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılardan kamp dışında olanların yaklaşık yüzde 45’inin AFAD kaydı vardır ve yaklaşık yüzde 20’sinin oturma izni vardır.

Kamplarda yaşayan Suriyeli sığınmacıların yarıdan fazlası ve kamp dışında yaşayan Suriyeli sığınmacıların yaklaşık yüzde 80’i, Suriye’yi güvenlik nedeni ile terk ettiklerini söylemişlerdir. Kamplarda yaşayan Suriyeli sığınmacıların çok yüksek bir yüzdesi, kamplardaki güvenlik, yemek, sağlık, eğitim, dini ve diğer hizmetleri çok olumlu değerlendirmiştir.
Kamp dışında yaşayan Suriyeli sığınmacıların yaklaşık dörtte üçü, bir iş aradığını ifade etmektedir. Kamp içi ve dışı beraber değerlendirildiğinde, mültecileirn yüzde 86’sı Türkçe öğrenmek istediklerini belirtmişlerdir. Kamplarda yaşayan Suriyeli sığınmacıların beşte üçüne yakını (kamp dışında yaşayanların bir dereceye kadar daha azı), Suriye’deki çatışma sona erdiği zaman Suriye’ye dönmeyi planladıklarını belirtmişlerdir.

Mülteciler arasında en yoğun olan yaş grubu, 19-54 yaş grubudur. Kamplarda yaşayanların yüzde 42’si ve kamp dışında yaşayanların yüzde 45’i, bu yaş grubundadır. Bu yaş grubuna sıklıkla ‘asal’ yaş grubu denilmektedir. Bu yaş grubunu, çalışma çağı nüfusu oluşturmaktadır.

Suriyeli sığınmacıların kamplarda yaşamayı tercih etmelerinin başlıca nedeni, ekonomiktir. Daha açık söylemek gerekirse, erkeklerin yüzde 39’u ve kadınların yüzde 43’ü, kamplarda yaşamayı tercih etmelerinin ekonomik nedenlerden dolayı olduğunu belirtmişlerdir. Kamplarda yaşamayı tercih etmenin diğer iki önemli nedeni; güvenlik (erkeklerin yüzde 25’ine karşılık kadınların yüzde 27’si) ve barınma koşullarıdır (erkeklerin yüzde 25’ine karşılık kadınların yüzde 21’i). Suriyeli sığınmacılar en çok kamplardaki “güvenlikten” memnundur. Kamplarda yaşayan sığınmacıların yüzde 88’i, kamplardaki güvenlik ile ilgili hizmetlerden “çok memnun” veya “memnun” dur. İkinci yüksek memnun olma yüzdesi, ibadet hizmetleri ile ilgilidir. Kamplarda yaşayan sığınmacıların yüzde 82’si, ibadet hizmetlerinden “çok memnun” veya “memnun” dur.

0-18 yaş grubundaki çocuklar; kamplarda yaşayanların yüzde 53’ü ve kamp dışında yaşayanların yüzde 49’unu oluşturmaktadır. Dahası, kamplarda yaşayan sığınmacılar arasında konut birimi başına ortalama kişi sayısı 5,6’dır ve kamp dışında yaşayanlar arasında ise konut birimi başına ortalama kişi sayısı, 8,6’dır. Bu nedenle, kamp dışında yaşayan sığınmacıların daha kalabalık koşullar altında yaşadıkları sonucuna varabiliriz.

Kamplarda yaşayan Suriyeli sığınmacı çocukların yaklaşık yüzde 83’ü ve kamp dışında yaşayan Suriyeli sığınmacı çocukların sadece yüzde 14’ü, okula devam etmektedir.

Kamplarda yaşayan Suriyeli sığınmacıların yüzde 12’si okuma-yazma bilmezken, kamp dışında bu oran yüzde 19 seviyesindedir. Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların çoğunluğu, ilkokul mezunudur. Kamplarda yaşayanlar ile kamp dışında yaşayanlar içerisinde ilkokul mezunu olan sığınmacıların yüzdesi, sırasıyla yüzde 37 ve yüzde 33’tür. Dahası, kamplarda yaşayan sığınmacı çocukların yüzde 29’u bir Türk okuluna konuk öğrenci olarak gitmektedir. Hâlbuki benzer oran, kamp dışında yaşayan sığınmacı çocuklar için yüzde 25’tir.

Hem kamplarda hem kamp dışında yaşayan sığınmacı erkek ve kadınların etkileyici derecede yüksek bir oranı, Türkçe öğrenmek istemektedir. Kamplarda yaşayan kadınlar ve erkekler arasında Türkçe öğrenmek isteyenlerin oranı, yüzde 87’dir. Kamp dışında yaşayanlar arasında ise Türkçe öğrenmek isteyenlerin oranı yüzde 86’dır. Bu rakam, mültecilerin, içinde yaşadıkları topluma entegre olma arzusunu yansıttığı için önemlidir.

Araştırma sonuçlarına göre; kamp içinde ve kamp dışında yaşayan sığınmacıların yüzde 67’sinin evli olduğu ve yüzde 30’unun bekâr olduğunu görmekteyiz (%3 görüş bildirmemiştir). Kamplarda yaşayan hane halklarının aylık ortalama geliri, 131 ABD doları iken kamp dışında yaşayan hane halklarının aylık ortalama geliri 154 ABD dolarıdır. Dahası, kamplarda ve kamp dışında yaşayan hane halklarının Suriye’de iken kazandıkları ortalama gelirlerini karşılaştırdığımız zaman, kamp dışındaki hane halklarının ortalama gelirlerinin kamp içindekilerden daha büyük olduğunu görüyoruz. Aslında bu durum, yani daha fazla ekonomik gelir elde etme ve daha konforlu ve serbest ortamlarda yaşama arzusu, mültecilerin kamp dışında yaşama arzusunun temelini oluşturmaktadır.

Hem kamp içinde hem de kamp dışında yaşayan sığınmacıların yüzde 90’a yakınının Suriye’deki yakınlarıyla iletişim kurmak için cep telefonu kullandıklarını görmekteyiz. Ayrıca, kamplarda yaşayan sığınmacıların yaklaşık yüzde 9’u ve kamp dışında yaşayan sığınmacıların yaklaşık yüzde 6’sı, Suriye’de kalan yakınları ile iletişim kurmak için internet kullandığını söylemektedir.

Kamp dışında yaşayan erkek sığınmacıların yaklaşık yüzde 60’ı ve kadın sığınmacıların yüzde 58’i, Türkiye’de sağlık hizmeti kullanmıştır. Kamp dışında yaşayan Suriyeli sığınmacılar arasında Türkiye’de sağlık hizmetlerini kullananların oranı, kamplarda yaşayanlara göre oldukça düşüktür. Sağlık hizmetlerinden yararlananlardan, kamplarda yaşayanların yüzde 60’ı ve kamp dışında yaşayan erkeklerin yüzde 82’si ve kadınların yüzde 79’u, aldıkları sağlık hizmetinden “çok memnun” veya “memnun” olduklarını belirtmişlerdir.

Mültecilerin Türkiye’ye Etkileri

Bu anket sonuçlarını bir yana bırakacak olursak, gerek Türkiye, gerekse de mülteci akınıyla karşılaşan diğer ülkeler, göçün sebep olduğu ekonomik, siyasi ve sosyal zorluklarla da mücadele etmeye çalışmaktadırlar.

Hem kamplardaki hem de kamp dışındaki Suriyeli sığınmacılar, bulundukları Türk kentlerinin nüfuslarını önemli derecede artırmışlardır. Örneğin, 124 bin nüfuslu ve göreceli olarak küçük bir kent olan Kilis’in nüfusu, Suriyeli sığınmacıların akını ile yüzde 30 artmıştır. Şanlıurfa 1,8 milyon nüfusu olan bir kenttir. Suriyeli sığınmacılar, bu kentin nüfusunu yüzde 6,6 artırmıştır. Yine nüfusu 1,8 milyon olan Gaziantep’te ise yüzde 6,8 nüfus artışı yaşanmıştır. Yine 1,5 milyon nüfusu olan Hatay’da yüzde 5, 773 bin nüfusu olan Mardin’de ise yüzde 4,8 nüfus artışı yaşanmıştır.

Nüfusu 63.000 olan Reyhanlı’da, en az 100.000 Suriyelinin yaşadığı ileri sürülmektedir. Kilis’in nüfusu (merkez) 90.000 iken 80.000 kadar Suriyelinin yaşadığı belirtilmektedir. Aynı şekilde Şanlıurfa’nın 29.000 nüfuslu Akçakale İlçesi’nde kurulan çadır kentte yaşayan Suriyeli sayısının, 30.000’i aşması da yerel halk arasında huzursuzluk yaratmaktadır.

Bu artan nüfus, bölgede yaşayan Türk vatandaşları açısından var olan işsizlik sorununu derinleştirmektedir. İş bulmakta zorlanan ya da geçici işlerde çalışan Türk vatandaşları, iş bulamamaktan şikâyetçi durumdadır. Suriyelilerin Türkiye’ye girişiyle birlikte, işçi ücretlerinin neredeyse 5 kata kadar azaldığı ifade edilmektedir. Bu durum, işçiler açısından sıkıntı yaratmaktadır. Diğer bir şikâyet konusu, kira fiyatlarındaki artıştır. Sınır ilçelerde kiralık ev bulmak, neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Bulunan evlerin de fiyatları çok yüksektir. Bu nedenle Türkiye’nin Suriye sınırındaki yerleşim ilçelerinin birçoğu, şantiye alanına dönmüş durumdadır. Özellikle Akçakale ve Ceylanpınar’da yeniden yapılanma, ciddi boyutlardadır. Ev sahipleri, Suriyelilere kiralamak üzere hızlı bir şekilde ev inşa etmektedir. Bu da, bozuk ve güvensiz yapılanmayı beraberinde getirebilmektedir. Kiraların artması, ev sahipleri ile kiracıları arasında sorun yaşanmasına da neden olmaktadır. Zira ev sahipleri, ucuza oturan kiracılarını evlerden çıkarak Suriyelilere daha pahalı fiyatlara kiralamak istemektedir.

Tüm bunlara rağmen, Suriyelilerin Türkiye sosyal ve ekonomik yaşamına etkisinin tamamen olumsuz olduğunu söylemek doğru değildir. Suriyeliler, özellikle gelişmiş ekonomiye sahip Gaziantep gibi illere ekonomik hareketlilik getirmektedir. Suriyelilerin hem ucuz, hem de yetenekli işgücü olması, ekonomiye canlılık sunmaktadır. Bunun yanı sıra Suriyeliler, bulundukları bölgenin ekonomisine dolaylı bir katkı da sunmaktadır. AFAD’ın yönlendirmesi ile Suriyelilerin bulunduğu sınır illerinde verilen tüm hizmetlerle ilgili tedarikler, yerelden karşılanmaktadır. Böylece Suriyelilerin yerel halka yük olmasından ziyade, şehrin ekonomisine katkı yapması söz konusudur. Son olarak, sermaye ve işini Türkiye’ye taşıyan çok sayıda Suriyelinin ekonomik katkısı dikkate alınmalıdır. Türkiye, sivil halkın yanı sıra, Suriyeli işadamlarını da ağırlamaktadır. Net rakamlar olmamakla birlikte, 2013 yılı içinde Suriyelilerin Türkiye’de kurdukları şirket sayısı, önceki yıllara oranla üç kat artmıştır. Sadece Mersin ilinde Suriyelilerin 4 milyar dolara yakın yatırımı bulunmaktadır. Birçok Suriyeli işadamı, fabrikalarını Türkiye’ye taşımaktadır.

Bütün bu olumlu yönlere rağmen yukarıda ifade etmeye çalıştığımız olumsuz sebeplerin neden olduğu sosyo-ekonomik kırılganlığın, yeni kriz odakları üretme potansiyeli göz ardı edilmemelidir. Kahramanmaraş olayları, bu noktada iyi irdelenmelidir.

Türkiye açısından geçerli olan sorunlar Suriye’ye komşu olan diğer ülkeler için de geçerlidir. The New York Times gazetesinde çıkan bir habere göre; 2012-2014 arasında Suriye krizi nedeniyle Lübnan’ın gayri safi yurt içi hasılası, yıllık yüzde 2.9 kadar gerileyecek ve bu ülkenin ekonomik kayıpları milyar dolarları bulacaktır. Dünya Bankası’nın bir raporuna göre, iş piyasasında artan rekabet, ücretleri düşmeye zorlayacak; bu ise Lübnanlı işçiler arasında işsizlik oranını ikiye katlayacak ve işsizliği yüzde 20’nin üzerine çıkaracaktır. Rapor, tüm bu faktörlerin hâlihazırdaki 1 milyon kişiye ek olarak, en az 170 binden fazla Lübnanlıyı muhtemelen fakirliğe iteceği çıkarımında bulunuyor. Nitekim Lübnan Başbakanı Temmam Selam, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Suriyeli sığınmacılar nedeniyle ülkenin 7,5 milyar dolar zarara uğradığını söylemişti.

Özellikle 1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra yüz binlerce Filistinliye ev sahipliği yapan Ürdün’ün ise, uluslararası toplumun desteği olmadan Suriyeli sığınmacılarla baş edemeyeceği belirtilmektedir. Ürdün hükümeti tarafından yapılan açıklamada, Suriyeli mülteciler için tahsil edilenler hariç, yardımların 2 milyon 243 bin dolara ulaştığı kaydediliyor. Olumsuz etkisi bağlamında, kırılgan ekonomiye sahip Ürdün’ün bir anda mevcut nüfusunun %10’u kadar yeni bir nüfusu ağırlamak zorunda kalmasının ülke ekonomisi üzerinde yarattığı yük dile getirilmektedir. İlaveten, okulların kapasitesi, yeni öğrenciler için yeterli değildir. Kapasitenin arttırılması için yeni binalar kiralanmıştır. Ayrıca okullarda ikili tedrisat sistemine geçiş yapılmıştır.

.

Mehmet TAŞ

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

img

Comments are closed

Benzer Gönderiler