Washington’da üç gündür süren ABD-Afrika Liderler Zirvesi bugün sona eriyor. ABD, 50 Afrika liderinin katıldığı bu zirveyi ilk defa düzenledi ve hedefinde Çin var!
Zira bu türden bir zirveyi, 2000 yılından bu yana Çin-Afrika İşbirliği Forumu (FOCAC) adı altında Pekin yönetimi düzenlemekteydi. Sırayla Çin ve Afrika’da ve üç yılda bir yapılan Forum’un ilki 2000 yılında Çin’de, ikincisi 2003’te Etiyopya’da, üçüncüsü 2006’da Çin’de, dördüncüsü 2009’da Mısır’da ve beşincisi 2012’de Çin’de yapılmıştı.
ABD-Afrika Liderler Zirvesi, esas olarak Washington’ın Afrika’daki Çin ağırlığına yönelik bir denge arama girişimi olarak yorumlanabilir. Rakamlar da bu gerçeği teyit ediyor: Çin’in Afrika’ya yıllık yatırım miktarı 60 milyar doları geçmiş durumda. Çin’in kalkınma yardımlarının yüzde 46’sı Afrika’ya yapılıyor. Çin, 2009 yılından bu yana Afrika’nın en büyük ticari ortağı durumunda. Çin’in Afrika’yla ticaret hacmi, son beş yılda 100 milyar dolardan 200 milyar dolara çıkmış durumda. Afrika’da yaşayan Çinli sayısı 1 milyonu geçti.
ABD, işte bu durumu dengelemek üzere, 2009’dan başlayarak ama ağırlıklı olarak 2012 yılından itibaren atağa geçti. ABD’nin önceki Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Çin’i Afrika’da sömürgeci olmakla suçlayan konuşmasıyla birlikte, Washington hamle yapmaya başladı. Obama’nın geniş Afrika gezisinin hedefi de buydu.
ABD’NİN ASKERİ GÜÇ KARTI
Peki, ekonomik krizini atlatamamış, sürekli borçlanan, borcu gelirinin üzerinde seyreden, savunma bütçesinde sık sık kesinti yapan, asker sayısını azaltan bir ABD, Çin’i Afrika’da nasıl dengeleyecek? Bu işi parayla yapamayacağı ortada!
ABD, AFRICOM adıyla bilinen Afrika’daki askeri kuvvetini “özel savaş” kapsamında devreye sokarak denge aramaya yöneldi:
1) ABD, Çin’in etkili olduğu Afrika ülkelerinde “terörizmle mücadele” adı altında, askeri eğitim ve modernizasyon faaliyeti başlattı. Los Angeles Times gazetesinin haberine göre, ABD 38 Afrika ülkesinde 5 binden fazla asker bulundurmakta.
2) Pentagon, “İslami Terörizmle Mücadele Stratejisi” kapsamında, Eritre ve Çad gibi ülkelerde silahlı gruplar oluşturdu. Bu gruplara dayanarak Çin’in etkili olduğu ülkelerde istikrarsızlık operasyonları yürüttü.
3) ABD, Çin’in ticari ortağı olan ülkelerden örneğin Sudan’ı böldü, örneğin Mali’de askeri darbe yaptı.
Özetle ABD, Çin’i dengelemek üzere askeri gücünü devreye soktu.
ÇİN’İN PARA VE SİYASET AVANTAJI
Çin her ne kadar Afrika’da ABD’nin askeri gücüne karşı koyamayacaksa da, üç önemli avantajı var: Para, ticaret anlayışı ve siyaset anlayışı. Pekin yönetimi Afrika’yla ilişkilerini “sömürgeci güçlere karşı kardeşlerin mücadelesi” olarak tanımlıyor ve buna uygun davranıyor. Çin, sömürgeci emperyalist devletlerden farklı olarak, Afrika’da kalkınmaya ağırlık vererek kazanıyor ve kazandırıyor. Bu ilişki biçiminin sonuçları ise en iyi rakamlarla anlaşılıyor: Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, dünyanın en hızlı gelişen 10 ekonomisinden 7’si Afrika’da yer alıyor. IMF, 2013’te yüzde 4.7 büyüyen Sahra-altı Afrika ekonomilerinin bu yıl yüzde 5.2 ve gelecek yıl da yüzde 5.5 büyüyeceğini öngörüyor.
Ve Pekin yönetiminin Washington’a karşı bir diğer avantajı da Afrika’da yürüttüğü siyasettir. O siyasetin merkezinde de ülkelerin içişlerine müdahale etmeme ilkesi vardır. Ama Çin pratikte çok daha önemli bir şey yapmaktadır: ABD’nin “İslami Terörizmle Mücadele Stratejisi”ne karşı, İslami gruplarla ve yerel aşiretlerle işbirliği yapmaktadır! Bu da Çin’i Afrika’da ABD’ye karşı daha avantajlı konuma getirmektedir.
.
Mehmet Ali GÜLLER – Aydınlık
Yazının orijinali için tıklayınız.
Comments are closed